Selam 20’likler ve 20’lik kalanlar,
Nabersiniz? Ben çok iyiyim, müzik dolu bir haftayı geride bırakıyorum. Pazar günleri bizden haber almaya alışkın değilsiniz ama bu da bir hoşmuş, ne dersiniz? Pazartesi sendromunuza güneş gibi doğmaya geldik! Bu ay, Beats by Girlz Türkiye’nin İstanbul’un çeşitli yerlerinde gerçekleşen 10-günlük festivali, Bu Festival Bizim’in medya sponsorlarından biriydim. 20’lik logosunu Şişhane’de ve Kadıköy’de görmek inanılmaz iyi bir histi. Tamam… Benim logomu görünce yaşadığım heyecanımı bırakalım, asıl festivalden bahsedelim değil mi?
Ama durun, şuna bakın:
Ya da şuna:
Tamam. Tamam… Durdum… Başlıyoruz.
Müzikten teknolojiye, kreatif pek çok alanda tüm renklerin aynı canlılıkta parladığı bir dünya yaratan Beats By Girlz Türkiye Festivali’nin ikincisi 1-10 Kasım tarihlerinde gerçekleşti. Festival konserler, konuşmalar ve atölyelerle şehrin her yerine yayıldı ve bize müzik ve dans ile dolu harika bir hafta yaşattı.
Peki nedir Beats by Girlz? Genç kadın müzisyenleri destekleyen bir müzik ve teknoloji gelişimi. New York merkezli bu girişim, şu an Türkiye dahil dünyanın 40’tan fazla ülkesinde faaliyet gösteriyor.
Türkiye odağında, topluluğu güçlendirmek için müzik ve teknoloji odaklı eğitim projeleri, ve toplumsal cinsiyet eşitliği için farkındalık artıracak içerikler geliştiriyor.
Müzik dolu haftalar,
Yasmin <3
Bu Hafta Nelerimiz Var?
Evet gençler, festivalde gerek organizasyon ekibinde yer alan, gerek sahne alan birçok ilham veren kadından ikisini bu hafta bültenimizde konuk ediyoruz. Onlarla bu 10 gün içerisinde tanışma, konuşma, kafa sallayarak müzik dinleme ve dans etme şansım oldu, inanılmaz keyifliydi. 20’liğe dahil oldukları için de çok mutluyum. O zaman Beril Sarıaltun ve Dilhan Şeşen’i sahneye çağırıyorum! 👏👏Alkış, alkış, şak şak 👏👏
🪩 Beats By Girlz Türkiye'nin kurucusu Beril Sarıaltun ile festival organizasyonu, 20’li yaşlar ve sanat üzerinden demokratikleşme üzerine konuştuk.
🎤🐸 Alıp Başını Gidenler soframıza katılan yeni adımız: Dilhan Şeşen’le Gönülden Laflar ve Tezatlar.
Keyifli okumalar!
10 Soru, 10 Cevap: Beril Sarıaltun ile Festival Sohbeti
Beats By Girlz Türkiye'nin kurucusu Beril Sarıaltun ile festival organizasyonu, 20’li yaşlar ve sanat üzerinden demokratikleşme üzerine konuştuk!
Beats by Girlz, müzik gibi genç kadınların yeterince temsil edilmediği sektörlerde yaratıcılık ve teknoloji yardımı ile çözümler geliştiriyor. Bunu erişilebilir ve kapsayıcı bir yerden yapıyor. Bu Festival Bizim de aynen bu hislerin yansıması olan bir festivaldi. Kendimi daha güvende, mutlu, sakin hissettiğim bir festival hatırlamıyorum. Bir sevgi çemberi gibiydi. Kadınların birbirini desteklediği, ezmeden yükselttiği bir topluluk oluşturmak gerçekten günümüz dünyasında ve ülkemizin gerçekliğinde çok değerli. Bu nedenle Beats by Girlz Türkiye kurucusu ve direktörü Beril Sarıaltun ile röportaj yapıp, içgörü almak benim için çok değerliydi. Keyifli okumalar.
Beats by Girlz Türkiye, 2021’de çevrimiçi bir lansman ile başladı, o günden bugüne değişimini nasıl tanımlarsın?
Beats By Girlz Türkiye’yi kurduğumda gerçekten bugün dönüştüğü şeyi hayal etmemiştim. Sadece bana anlamlı ve güzel gelen bir girişim başlatmak istemiştim. Başladığımız an itibariyle çok iyi bir karşılık bulunca, hayallerimiz ve vizyonumuz genişledi. Daha stratejik bir cevap verirsem kurumsallaşıp köklenmeye çalışıyoruz da diyebilirim. 2024 yılı itibarıyla kabuk değiştirip yenileneceğiz, ekip olarak bir taraftan bu hale adapte olmaya çalışıyoruz.
Şimdi 10 güne yayılan, şehrin ‘kalbi’ olarak tanımlayabileceğimiz farklı mahallelerde atölyeler ve konserlerle dolu dolu bir festival halini aldı. Bunun organizasyon tarafında olmak nasıl bir histi? Bir festival organize etmenin kolay ve zor yanları nedir? (not. çünkü benim beynim alamıyor).
Bu şartlarda böyle bir festival yaratmak gerçekten zor :) Bunu asla inkar etmeyeceğim. Festival lansmanında söylediğim cümleyi tekrarlamak istiyorum: Bu festivali mümkün kılan şey onu var eden ekibin iradesi, iyimserliği ve kararlılığı oldu. Günün sonunda çok doğru bir iş yaptığımızı biliyorum. Sanırım ekip arkadaşlarım için de, benim için de bu festivali var edebilmek bu yüzden bu kadar değerli oluyor. Festival yapmanın kolay bir tarafı var mı, onu bilmiyorum ama başlangıç yapıldığı andan itibaren yokuş aşağı ilerleyip bir şekilde akıyor, bunu biliyorum. Zor taraflarıyla ilgili de, çok deneyimli bir ekip olmadığımız için bazen Amerika’yı yeniden keşfettiğimize inanıyoruz. Ama tabii ki de işin aslı öyle olmuyor. Operasyonel zorluklar çok mühim değil ama festivale kaynak yaratmak ve öncesinde bunu var edebilmek bana en güç gelen şey. (Belki de ekipte aldığım sorumluluk bu olduğu için de böyle geliyordur gerçi, ekip arkadaşlarım adına konuşmayayım :))
Bu sene festivalle ilgili bizimle bir anekdot paylaşabilir misin?
3 Kasım akşamı Feriye’de Birleşmiş Milletler Kız Çocuklarının Eğitimi İnisiyatifi ile ortak etkinlik yaptık. Sen de gelmiştin hatta, çok güzel bir geceydi ve biz ekip olarak aşırı rockstar bir haldeydik. :) Onun hemen bitişinde ekipçe toparlanıp gecenin bir yarısı Müze Gazhane’ye gidip 4-5 Kasım için kurulum yapmamız gerekiyordu. Biz bağımsız bir kurum olduğumuz için, festival yapmak gerçekten Kül Kedisi gibi hissettiriyor bazen. Sağdan say, soldan say toplam birkaç kişi ve aşırı destek aldığın bir yer yok - sen kendin ve ekibinle bir iş başarmaya çalışıyorsun. Kan, ter, gözyaşı ama bolca kahkaha… Kuruluma gitmek aşırı üzücüydü, yorgunluktan ağladığımız bir an. Ama sonra bir vinç operatörünün eşiyle birlikte bizim tasarımlarımızı Gazhane’ye astığını gördüğümde çok mutlu olmuştum. Çok görünür, kocaman bir şey :)
Bu vinç operatörüyle ilgili sevgili Çağıl Güner’e ve Ezgi Karadayı’ya bağlamadan geçemeyeceğim bir anımız daha var. Festivalden bir önceki hafta sonu Müze Gazhane’de ekip toplantısı yapıyorduk. O esnada Gazhane’ye bir vinç geldi. Onu görüp Çağıl’a “bu vinççiyle tanışabilir misin, biz de bir şey tasarlatıp buraya assak çok güzel olmaz mı?” demiştim. Bu esnada 90 tane konuyu konuşup planlama yapıyoruz, son dakikaya kadar operasyon planlaması yapılıyor. Ezgi ve Çağıl benimle “her şeyimiz tamam, bir vincimiz eksik” şeklinde dalga geçmişti. (Genelde böyle yaparlar, tam olarak mahalle yanıyor ve o sırada ben saçımı tarıyorum gibi düşünün :)) O esnada Çağıl sağ olsun benimle dalga geçse de, aşırı sosyal ve sıcakkanlı birisi olduğu için bir anda vinç operatörüyle tanışıp onu hemen bağladı, ardından sihirli ama yorucu 3 Kasım gecesine bağlandık, teşekkürler.
Beats by Girlz Türkiye harika ve çok değerli bir proje. Özellikle Türkiye’de böyle bir topluluğun/ girişimin önemi nedir?
Sanat ve teknoloji yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ve dolayısıyla demokratikleşmeye inanıyoruz. Kültür sanatın farklı toplumsal kesimler tarafından üretilmesinin ve tüketilmesinin gücüne de… Türkiye’de ihtiyaçlar listesinde asla önceliklendirilmediğini biliyorum ama çok temel bir haktan bahsediyoruz. Bu sorulara artık ateşli cevaplar veremiyorum ama Türkiye’de ihtiyaç olmasaydı bu kadar karşılığını bulan bir proje olmazdık diye düşünüyorum özetle.
Birkaç kelime ile Beats by Girlz Türkiye’yi nasıl özetlersin?
Dinamik, birliktelik, mutluluk, değişim.
Aslında sen çok fazla şapka takıyorsun. Beats By Girlz’ün Türkiye direktörü olmanın yanısıra, Asya, Afrika ve Avrupa ‘chapter’ları ile de yakından çalışıyorsun. Bunun yanı sıra müzisyensin, ses tasarımcısısın. Festival organizasyonu yapıyorsun. Liste uzuyor da uzuyor. Bana burada ilginç gelenlerden biri Siyaset Bilimleri mezunu olman. Okuduğun şeyden, şu an kariyerin diyebileceğimiz yere gelmen, nasıl bir yolculuk izledi? Bu değişim zor muydu?
Siyaset Bilimi’ni Boğaziçi Üniversitesi’nde okudum. Ankara’dan Boğaziçi’ne gelmemin en büyük sebebi sinemayla uğraşmak istemem ve Türkiye’de öğrencilerin çıkardığı üniversite düzeyinde ilk Kürtçe edebiyat dergisinin çıktığına yükselmemden, bir de Ece Temelkuran’ın tesadüf eseri bir imza gününde “Boğaziçi’nde gideceksen bari İşletme okuma tam concon işi” demesinden kaynaklanıyordu :) Boğaziçi’ne gelince okulun müzik kültürüne de hayran kaldım ve yönümü değiştirdim. Bölümden yüksek bir dereceyle mezun olmuştum ama okuduğım sırada gerçekten sadece okul kulüplerinde vakit geçiriyordum. O yüzden Siyaset Bilimi’nden doğru devam etmem hiç mümkün değildi bence. Bir taraftan annem bölüm tercihi yaptığım esnada, ‘‘hariciyeci’’ olmamı hayal ediyordu. Büyük bir hayal kırıklığıyım o açıdan. Şimdilerde “en azından uluslararası işler yapıyorsun, bence bir nevi benim dediğime geldin” diyerek kendi hayal kırıklığını tamir etmeye çalışıyor sanırım. Müzisyen olarak amatör olarak bildiklerimi derinleştirmeye ve hayatımın geri kalanını müzisyen olarak geçirmeye karar verdiğim dönem çok zordu. Mezun olduktan sonra Türkiye’de yapabileceğim tek şey İTÜ MİAM’da bir bölümde yüksek lisans yapmak olacaktı. Sonra yine yön değiştirip daha zor bir yola girdim. Şu an iyi ki yapmışım diyorum, iyi ki Berklee’de okumaya cesaret etmişim. Bildiğim sulardan uzaklaşmak aldığım en iyi karar oldu.
Doğru hesapladıysam (:D) bu sene 30 yaşına bastın. 20’lerin senin için nasıl geçti? Bu 10 senelik dönemle ilgili aldığın dersler ne oldu?
20’ler başka türlü bir kabuk değiştirme kesinlikle. Çok kötü ama bazen çok iyi. Cesaret aşısı almak gibi bence aşırı iyi bir yanı var. Bazı şeylere cüret etmek cahillikle ve 20’li yaşlarda olmakla açıklanabilir bence. (kendi örneğimde biraz buna da inanıyorum :)) Bir de üniversiteden mezun olduğun dönemde hemen büyük kararlar vermek bence imkansız, insanların kendilerine zaman ayırabildikleri alanlar açmaları gerekiyor. Üniversitede okuduğum zamanlar, Türkiye’de üniversitelerin nazaran özerk ve daha demokratik olduğu bir dönemdi. Bu bir ders değil ama herkes için en büyük dileğim olabilir sanırım,
Müzik sence neden güçlü bir sivil savunuculuk yöntemi olarak karşımıza çıkıyor?
İnsanların birlikte gülümsediği, dans ettiği ve kendini iyi hissettiği anların gücüne inanıyorum. Birlikte müzik yaparken kendimizi eşit hissedebildiğimiz ve var edebildiğimiz anlar daha da özgürleştirici bence. Bir klişe söz oldu ama önyargılardan arınabildiğimiz nadir vakitler böyle gerçekleşiyor diye düşünüyorum.
Kendin için ve Beats By Girlz Türkiye için gelecek planların, hayallerin neler?
Benim kişisel çooook hayalim var :) Globaldeki sorumluluklarımı artırmak ve Türkiye dışında yaptığım işleri genişletmek istiyorum. Beats By Girlz Türkiye için en büyük hayalim sürdürülebilir bir kurum olmak, festival için de Türkiye’de akıllara gelen nitelikli festivallerden birisi olmak. Şu aralar en büyük dileğim festivalin yarattığı birkaç günlük hissi daha kalıcı bir mekanda var edebilmek. Bir mekanımızın olması, 2024 ve sonrasında üzerinde durmak istediğim en önemli konu.
Son olarak, Beats by Girlz Türkiye bir şarkı olsaydı, hangi şarkı olurdu? Sence girişimin enerjisi, misyonu ile uyuşan şarkı nedir?
Feeling Good olsun :) (Her şeye rağmen…)
BBGz Sosyal Medya hesapları:
Instagram | Youtube | TikTok @beatsbygirlztr
Gönülden Laflar ve Tezatlar: Dilhan Şeşen
Bu haftanın Alıp Başını Gideni Dilhan Şeşen!
Yazı: Yasmin Güleç
Dilhan Şeşen, her konserinin öncesinde, sound check’te sahneye yatar. Dizlerini kırarak, Converselerini sağlamca yere basar, sırtını bir güzel yere yaslar, saç köklerinden parmak uçlarına kadar her yerinin sahneyi hissettiğine emin olur. Müziği iliklerinde hisseder, kafasını sağa sola sallayarak ritim tutar ve teşekkür eder. O sahneye teşekkür eder. Ondan önce bu sahnede yer almış sanatçılara teşekkür eder. Sonra gelir konser vakti. Grubu ile, Berke Koymen, Bahadır Kartal, Barış Ergün ve Seda Kireççi, el ele tutuşulur, ardından da güzel bir enerji ile sahneye çıkarlar.
Dilhan, 1998, İstanbul doğumlu bir müzisyen. Yumuşacık bir sesi, sıcacık bir varlığı var. Annesinin adı Dilara, babasının adı Burhan. Dilara’nın Dil’i, Burhan’ın Han’ını alarak oluşturdukları bir isim olduğunu paylaşan ailesi onun bir “aşk çocuğu” olduğunu söylüyormuş. Ama aynı zamanda gönülden söyleyen demek.
Uzun bir müzisyen aile ağacının 20’lik kadrosunda yerini almış. Grup Gündoğarken’den yakinen bildiğimiz Burhan ve İlhan Şeşen babası ve amcası. Abisi, Serhan Şeşen müzisyendi, annesi deseniz Best FM’de DJ’ydi. “Başka yerden fırlatılmış bir aile gibiyiz hani. Herkes müzikle uğraşıyor, tuhaf bir şey,” diyor Dilhan. Şeşen toplantısı adını koydukları mezeli, müzikli rakı sofraları kurarlarmış. O da büyürken müziksiz bir ortam bilmemiş.
“Küçükken okulda ne olmak isterdiniz diye sorduklarında, çok düşünüp şeyi bulduğumu hatırlıyorum: veteriner de olabilirim o zaman. Ya da dansöz de olabilirim. Ama zorluyordum. Başka bir şey var mı hayatta?” diye soruyor.
Müzikal bir aile olmanın en güzel kısmının da o gönül bağını kurabildikleri yerin, ortak paydalarının, müzik olmasıymış.
“Meselemiz bu. Senin geçtiğin yollardan kaç kez daha geçti onlar, bahsettiğin hisleri biliyorlar, oluşturmak istediğin şeyi az çok anlıyorlar. O yüzden çok şanslıyım. İnanılmaz şanslıyım. Çok belirli bir gelirin yok başta, çok isteyecekleri bir şey değil aslında,” diyerek gülüyor.
17 yaşından beri müzisyenlik yolunda ilerleyen Dilhan’ın müzisyen olduğunu babası son iki senede, çalışkanlığı gün yüzüne vurduğunda söylemeye başlamış. Yıllardır bunu kabul etmemiş olmasının onu motive ettiğini belirtti.
“Hep ona soru sorarım, hocam, ön ilikleme, çok severim o hareketleri. Baksana ceket var üzerimde yani,” diyerek siyah ceketinin önünü ilikliyormuş gibi yapıyor. Gülüyorum. Bu röportaj Kadıköy’deki Cuba Coffee’de gerçekleşiyor ve Dilhan beni sürekli güldürüyor.
Dilhan’ın kendine müzisyen diyebilmesi de biraz değişkenlik gösteriyormuş. Kimi zaman o sorumluluğu almak istemiyor, kimi zaman da bayılıyormuş ‘müzisyen’ olmanın getirilerine. İlk başladığı anın, Bodrum’da gitarist arkadaşı ile cover çaldıkları zaman olduğunu paylaşıyor. Kazandıkları para ile, edindikleri arkadaşlara mojitolar ısmarlar, dans etmeye çıkarlarmış. Tabii alkol o zaman daha ucuzdu…
Müzikle ilgili hatırladığı ilk anılarından biri babasının Maslak’ta -1. kattaki az ışık alan “gotik” stüdyosundaymış. Abisi, 10-yaşındaki Dilhan için o dönemler popüler olan High School Musical’ın alt yapısını düzenler, ona şarkı söyletirmiş.
“'Aferin lan iyi söyledin,' 'helal' gibi şeyler söyleyerek şımartırdı beni. İlk o kayıtları hatırlıyorum. Çocuksun parka gitmek istiyorsun, o seni tutuyor gel stüdyoda bunları kaydedeceğiz. Teşekkür ederim yani ona,” diyor.
Bu sene çıkan, Kumdan İnşa Putlarla albümü de aslında tüm bu yılların birikiminin ve Dilhan’ın kendisiyle kurduğu gönül ilişkisinin bir yansıması. Tabii aynı zamanda grubundan Bahadır ve Barış ile beraber lahmacun yerken gelen bir fikir. Ama en temelinde yazma sürecinde kendi içinde yaşadıklarını; rahatsız olduğu durumları, keyif aldıklarını yazıyor, cümleler yakalayıp onların üstüne gidiyormuş. Katman katman, ince ince işliyormuş bulgularını müziğinde.
“Çok merak ediyorum kendimi, kobay faresi gibi işlemekten çok keyif alıyorum. Biraz da işimiz bu gibi geliyor açıkçası buradayken,” diyor.
Tezatlar da bu albümünün yapı taşlarından biri. Mesela Gök Mavi adlı şarkısında, zorlanılan bir ilişkiden bahsederken aynı zamanda masmavi, apaçık bir gök betimliyor Dilhan.
“Çok öyle bir tipim çünkü. Dünümle bugünüm tutmaz. Şaşırtmalı biri olduğumu söyler en yakın arkadaşım, çok pürüzsüz bir tip değilim. Seviyorum öyle şeylerle oynamayı n'apıyım Ayrı yapıların bir araya gelmesinden çıkan şey daha ilginç ve daha işlenebilir geliyor,” diye paylaşıyor.
Çok güzel bir örnekle geliyor. Anneannesinin vefat ettiği gün, kedileri doğum yapmış. “Biz böyle iki tuhaf durumun ortasında bir kaldık. O minnoş, küçük kıl yumağına aşırı seviniyoruz. Ama anneanne vefat etti orada. Dedik ‘ulan tam da böyle bir şeyin içerisindeyiz zaten.’ Durmadan her hareketimizde bir şeyi yitiriyoruz. Bu bir duygudur, bi durumdur, ardından yenisinin hareketi başlıyor” diyor.
Bu süreçte de aslında adapte olmak ve akışta kalmanın öneminin altını çiziyor. Yıllar önce Dilhan’ın babası ona çok önemli bir hayat dersi vermiş. Bir öğlen gitar çalarken, balkona çok güzel güneş vurmuş ve babası ona balkona çıkmasını söylemiş. Dilhan da bestesini bitirdikten sonra çıkacağını söyleyince, babası sinirlenmiş. “‘Hayır güneş şu an var’ dedi. ‘O balkona şu an çıkman gerekiyor. Hayat öyle bir şey değil, senin besteni beklemez güneş.’” O da sonra hemen gitarını bırakıp balkona çıkmış. “O ısıyı alınca dediği şeyi o kadar iyi anladım ki.. Tamamen babamın tavsiyesini gençlere satabilirim. Bence muazzam bir tavsiye. Bizim bedensel vaktimize uyumlu değil yaşam. Bizim ayak uydurmamız gerekiyor.”
Burhan Şeşen’in bu harika hayat dersi ile beraber, Dilhan’ın da 20’lerinin ilk yarısını nasıl değerlendirdiğini merak ediyorum;
“Duygusal olarak çok fazla duygu durumu ile şenlendiğim, partilediğim ve boğuştuğum bir şey oldu. o yüzden çok şanslı hissediyorum. Aşık oldum, saçmaladım, toparladım, batırdım. Farkında olmadığım bir sürü şey vardı, onun dışında fikren sadece kendi saçlarımı sevebilirim. Pişman olduğum hiçbir şey yok,” diyor. 20’lerinin başındakilerin de bazı temel duyguları deneyimleyip 25’lere gelmelerini diliyor.
“Umarım bir-iki darbe almış olurlar. Umarım zor koşullar içerisinde yaşamışlardır, duygusal olarak zorlanmışlardır. Öyle olursa 25 ve sonrası daha kıyak geçecektir. 20'lerin başında bunu yiyip yutmak daha iyi,” diyor.
Gelecek için planları da aslında bu minvalde. Devam. Sanatsal olarak iyi beslendiği bir hayat istiyor.
Beats by Girlz Türkiye kapsamında gerçekleşen konserdeyiz. Kadıköy, Müze Gazhanedeyiz. Yerlere atılan minderlerde erkenden yer kapıp oturanlar da var, evlerindeki balkonlarından sahneyi izleyenler de. Bu projede yer almayı aynen şöyle özetliyor:
“Üf daha iyisi ne olabilir? İnsan en büyük sabotajı kendisine yapıyor ya, kendisinin içerisinde olduğu bir yapıyı desteklemesi bazen daha zordur. O yüzden çok zor bir şey yapıyorlar bakınca. Çok hayranlık uyandırıcı. Muazzam. Ben çok mutluyum. Güvende hissediyorsun, çok büyük çabayla yaptıklarını biliyorsun, arka planını biliyorsun. Bunun iyi ve kaliteli bir şey olduğunu biliyorsun.”
Sahnede, onun deyişi ile “muazzam” bir enerji ile şarkılarını söylüyor ve dans ediyor. Şarkı arasında seyircisine kurbağalar ile ilgili bir hikaye anlatıyor. İki kurbağa varmış. Biri babaanne hırkası giyiyor, diğeri deri ceket giyiyormuş. Beraber evlerine gidip bira yapmaya gitmişler. Seyirci gülüyor. Ben gülüyorum. Mutluyuz. Gönlümüze dokunuyor. Sonra şarkısına başlıyor… “Güzel günlerin ardına düş bir kere…”
🪩 Evet gençler, bir 20’lik sayısının daha sonuna geldik. Umarım bu bonus bültenden zevk almışsınızdır. Haftaya, normal devam ediyoruz. Beats by Girlz Türkiye’ye beni harika festivallerine dahil ettikleri için çok teşekkür ediyorum. Beril’e sorularımı cevapladığı için öpücükler yolluyorum. Dilhan’a da benimle hikayesinin bir kısmını paylaştığı için, bu sürece beni dahil ettiği için de bolca kucak.
💌Çevrimiçi rakı soframız olan 20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. Artık TikTok’umuz da var, bekleriz.
💬Bu sayımızla ilgili yorumlarınızı, düşüncelerinizi bekliyoruz! Aşağıda buluşalım.
✨ O zaman haftaya aynı saatte diyelim mi?✨
Şerefe!
💕 Yasmin 💕