Cody Mehmet Çatal 28 yaşında ve yerinde duramayan biri.
TikTok, Instagram ve YouTube’da aktif olarak içerik üretirken, bir ajansta Community and Content Manager olarak Disney, Kelloggs, Pringles ve Oreo markalarının lokal dijital projelerini hazırlarken, sosyal medya hesaplarına içerikler üretiyor (evinde bolca Oreolar, Milka çikolatalar bulunuyormuş). Bir de bu yılın sonunda bitirmeyi umduğu bir gençlik romanı yazıyor.
Mehmet, memur olan ebeveynlerinin o dönem çalıştığı yer olan Batman’da doğmuş. 3 aylıkken oradan taşınıp İstanbul’a gelmişler. Bundan sonra da Aksaray, Mersin, Ankara derken yaklaşık 6 farklı ilde yaşamış, üniversiteyi İstanbul’da kazanarak da kısa süreli bile olsa köklerini biraz burada salmış.
Ortaokul ve lise yıllarını hep farklı okullarda geçirdiği için, sürekli arkadaş çevresini değiştirmesi, yeni insanlarla tanışması gerekmiş. Bu kadar taşınmaya rağmen ilkokuldan ve liseden tanıştığı arkadaşlarıyla çok yakınlarmış. Ancak, durmadan taşındıklarından küçükken kendini sevdirebilmek için, bir timsah sahibi olduğunu iddia etmesi gibi, beyaz yalanlar söylemeye başlamış. Kendi ile ilgili böyle hikayeler yaza yaza da, gerçekten yazmaya başlamış. Lise yıllarında 80 sayfalık bir korku romanı ortaya çıkarmış, hatta babası ile bastırıp okulda bütün arkadaşları ve öğretmenlerine dağıtmışlar.
Mehmet’in ailesinin ona sunduğu destek bununla kalmamış. Mehmet Çatal ismini fazlasıyla jenerik bulduğundan ( ailesinde bile 2-3 tane Mehmet Çatal var) kendine ikinci bir ad koymaya karar vermiş.
“Türkiyede doğduysan adın Mehmet Çatal olarak doğarsın” diyerek gülüyor. “Default geliyor sana Mehmet ismi.”
İyiliksever, yardımsever ve enerjik anlamına gelen Cody ismine karar kılmış. Yabancı bir isim seçmesinin nedeni de yakın gelecekte yurtdışına taşınma isteği. Ailesi ile isim değiştirmek için mahkemeye kadar gitmişler ancak sürecin uzun olduğunu gören Mehmet, adını yayma işini kendi üstlenmeye karar vermiş. 15 yıldır kendini Cody Mehmet olarak takdim edince de, isim üstüne oturuyor. İş arkadaşları bile email üzerinden haberleşmelerde ona Cody demeye başlamış.
Mehmet okuduğu bölüm ile yaptığı işi tutmayanlardan. Boğaziçi Üniversitesi Kimya mezunu, bu seçimini de bölümden çok okula göre yapmış.
“YGS ve LYS’de ful çektiğim için herhalde yapabiliyorum ben kimyayı dedim. 4 senede bitiririm sonra hayatıma devam ederim falan diye düşündüm ama gel gör ki öyle olmadı. Üniversiteyi 7 senede bitirdim,” dedi.
7 sene sürmesinin nedeni, kimya okumanın kaçınılmaz zorluğundansa, Mehmet’in aynı anda çalışması, Anadolu Üniversitesi'nde açıktan radyo televizyon sinema okuması ve YouTube’a içerik üretmesi. Kimya okumaya başladığında, bu bölümün ona göre olmadığını, daha sanatsal ve yaratıcı bir alana yönelmek istediğini anlamış. Boğaziçi Üniversitesi’nin de ona çok fazla kapı açtığını paylaşıyor.
“Konser organizasyonlarında çalıştım, pazarlama departmanında çalıştım, kurumsal iletişimde çalıştım, gittim garson oldum. Ardından orada biriktirdiğim parayla İngiltere'ye gittim. Sürekli bir şeyleri değiştiriyor ve sürekli yeni şeyler deneyimliyordum. Bir noktada hem kendimi tanımayı, hem hayatta ne yapmak istediğimi anlamaya çalışıyordum.”
Bu deneyimlerden aldığı en önemli iç görü de insanlar ile etkileşimde olmak ve mümkünse hayatlarına bir şey katabilmek istediğini öğrenmesi. Mehmet de, ben de YouTube’ın çıkışına tanıklık ettik. Daha YouTube’da birkaç bilindik — Charlie McDonnell, Zoella, Taylor Oakley gibi— içerik üreticisi varken izliyorduk. Mehmet de 2008 yılında ilk videosunu paylaşmış ama düzenli olarak 2015 gibi video çekmeye başlamış. Kanalında öneri ve tepki videoları çekiyor, izleyicilerinden gelen soruları cevaplıyor, dil öğrenimi ile ilgili bilgiler paylaşıyor ve hayatından bahsediyor. Mehmet’in genel sosyal medya içerikleri üretirken farkettiğim bir yaklaşımı da, yurtdışında olan trendleri Türk kültürüne, anlayışına ve diline uyarlaması. Böylece yurtdışında olan birçok şakayı aslında daha erişilebilir kılıyor.
TikTok’a girişi ise daha planlı olmuş. Eskiden Musical.ly olarak bilinen bu mecraya Mayıs 2019’da içerik üretmeye başlamış. 2020’nin ortasına kadar ( ya da pandeminin başına kadar) TikTok birçok ülkede biraz saçma ve "cringe" görülen bir şey olsa da popülaritesi giderek arttı ve günümüzde toplam yaklaşık 689 milyon kullanıcısı bulunmakta. Mehmet’in de 445 bin takipçisi var. Bu başarısının birçok nedeni var: iş deneyimlerinden kazandığı iç görü, kişiliği ve tam vaktinde bu mecralara girip düzgün bir strateji ile ilerlemesi.
Kendini içine dönük ve çekingen olarak tanımlasa da yaptığı çoğu şey ona aşırı görünürlük sağlıyor. YouTube ve TikTok deneyimini lise boyunca yer aldığı tiyatro kulübünde sahneye çıkmaya benzetiyor. Tiyatroda büründüğü karakterin verdiği bir kalkan varken, sosyal medyada ekran bu görevi görüyor.
“Karşında ne kadar biri olsa da aslında bir bariyer var. O yüzden daha rahat olabiliyorum konuşurken. Hata yaptığım zaman, o hatayı kesebileceğimi biliyorum. O beni biraz rahatlatıyor,” dedi.
Mehmet aslında iki farklı kitleye hitap ediyor: Facebook ile başlayan ve sosyal medyanın olmadığı dönemleri hatırlayan kesim ile TikTok, Instagram gibi tüm bu mecraların içinde büyüyen kesim.
Bu iki tarafın da farklılıklarını çok net hissediyormuş.
“Mesela ben bir konuda nostaljik hissettiğimde o nostalji benim için lise oluyor. Ben liseden mezun olalı 11 sene falan oldu. Aslında baya geçmişe gidiyorsun,” diyerek gülüyor. “Ama yeni jenerasyona bakıyorum, mesela TikTok'ta nostalji olarak hissettikleri şey, Ocak ayındaki bir şey.”
YouTube’da uzun videolar izlerken, TikTok’ta ortalama 20 saniyelik videolar izliyoruz. Komik bir video izlerken bir anda aşırı duygusal bir video karşımıza çıkabiliyor. Mehmet’e göre bu dijital tüketim de bu nesli daha hızlı yaşayan ve değişen bireylere dönüştürüyor. Bu nesil diyorum ama Mehmet Y jenerasyonu olsa bile kendini Z jenerasyonuna ait hissediyor. Daha harekete geçmeye meyilli ve tepki vermeye açık olarak gördüğü bu jenerasyon aynı zamanda alışılagelmiş işlerde çalışarak para kazanmaktansa farklı yerlere yönelerek para kazanmayı deniyor — mesela sosyal medya. İşinin farklılığı dışında, kendisiyle yaşıt arkadaşlarına bakınca da kendini çocuk gibi görüyormuş.
“Şu an neredeyse hepsi evlendi, ben böyle akşam eve geliyorum TikTok çekiyorum. Ben kendimi hiç yetişkinmiş gibi görmüyorum. Ama sonra aynaya bakıyorum ya saçmalama 28 yaşındasın. Sonra da diyorum ki daha 28 yaşındasın. Git-gelli oluyor.”
Bu kadar takipçisinin olmasının onu nasıl hissettirdiğini sorduğumda da genel olarak olumlu bir cevap alıyorum.
“Her gün kötü yorum kesinlikle alıyorum, hepimiz alıyoruz. Ama onun yanında %10 kötü mesaj alıyorsam, %90 ı çok iyi mesajlar oluyor. Karşımdakilerle etkileşimde olmak, beni anlayabildiklerini görmek rahatlatıyor,” dedi.
Ancak artan sayılara bakmamak mümkün değil. Benimle konuşurken haftada kaç saat telefonda geçirdiğine bakıyor: 6 saat 59 dakika. ( Geri kalan zamanını da işte ve uyuyarak geçiriyor).
“Sayılar arttıkça baskı artıyor çünkü her yeni gelen insan sana belli bir içerikle geliyor. İnsanları tutmak o kadar zorlaşmaya başladı ki, bu işte yine insanların dikkat süresinin azalmasından da kaynaklı. Çünkü o kadar çok içerik üreten insan var ki internette, hangi birini seçip izleyeceksin. O kadar çok var ki, biri beni izlemese ertesi gün unutur.”
Bu dolu temposunu da yönetmeye çalışmaktansa keyfini çıkarmaya çalıştığını anlıyorum. Sonuçta zaman hepimizin daha çok olmasını dilediği şey. Mehmet 9:30’ta başladığı ofis mesaisini 18:30’ta bitirdikten sonra 19:00’da “evdeki mesai”si başlıyor. Tüm aktif olduğu mecralara içerik üretiyor.
“Bazen yorgun hissediyorum ama sonra diyorum ki kendime yatırım yapıyorum. mutluyum, ilerideki hayatım için yatırım yapıyorum.”
Ancak her zaman kendine durmanın önemini hatırlatıyor. İlk panik atağını Boğaziçi’nde dersteyken geçirmiş. Hastanede yapılan testlerde hiçbir şey çıkmayınca psikologa yönlendirilmiş ve bedenine çok fazla yüklendiğini anlamış.
“Onu yaşadıktan sonra dedim ‘tamam Mehmet günde en az 30 dakika ya da 1 saat olsa bile kahveni çayını alıyorsun, pencereden dışarı bakıyorsun.’ Günün sonunda ben iyi olmadığım sürece yaptığım işi de iyi yapamayacağım,” dedi.
Aynı zamanda anneannesinin de tavsiyesi üzerine ayakkabısız çimlere basıp “elektriğini toprağa atmaya” çalışıyor. Pandemi ve kapatmalar ile de en çok özlediği aktivitelerden biri bu: parka gidip yeşillikte zaman geçirmek.
Mehmet’in bir sonraki adımı çok belli değil, hangi dala konacağını daha kestirememiş durumda ama sosyal medyayı insanlara ulaşmak için kullanmaya devam etmek istediğine emin.
“Kesin bir hedefim yok. Hedefim sürekli değişiyor ve bunun için açıkçası mutluyum. Tek bir noktada değil, birçok şey deneyerek, birçok şeye ulaşmaya çalışarak hayatımı devam ettiriyorum.”
Cody Mehmet Çatal, yerinde duramayan biri. Doğasında mı var hayat deneyimleri mi diye sorarsanız, bence ikisi de.
Bu yazı 20’liğin 27 Nisan 2021 sayısında yayımlanmıştı.