Carlos Eleta Almarán’ın 1955 yılında yazdığı Historia de un Amor adlı şarkısı, Dalida, Guadalupe Pineda, Julio Iglesias ve Yaşar gibi müzisyenler tarafından farklı şekillerde cover edildi — tabii bir de Burçin Cingöz. Moda’nın renkli merdivenlerinde, gitarist Deniz Güler ve saksafoncu Mutlu Sevinç ile sergilediği performans, sokakta geçenleri mest etmekle kalmadı, Youtube’da 1 milyon izlenmeyi geçti. Ben de Burçin’le bu video sayesinde tanıştım.
Burçin, 28 yaşında İstanbul doğumlu, sımsıcak, doğal ve içten bir müzisyen ve filolog. Ankara Üniversitesi İtalyan Dili Edebiyatı ve ardından Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuvarı mezunu.
Müziğe ilgisi küçükken harmanlanmış. 7-8 yaşlarında evdeki bağlamayı çalmaya başlamış, annesi onu elinden tutup kursa yazdırmış. O küçük yaşlarda türkü çalıp söylüyormuş. Lise yıllarında sesinin Batı şarkılarına daha çok yakıştığına ve gitar çalmak istediğine karar verdiğinde, gitar kursuna yazdırılmış. Annesi de aynı yerde bağlama dersleri almaya başlamış.
Büyürken masalar kurulur, herkes etrafında şarkılar söylermiş. Ailesinde çalgı çalmayan çok az kişi varmış.
"Köken olarak Sivaslı olmanın getirdiği bir kuralla birlikte türkü dinleyerek büyüdük, direkt özümü dinleyerek büyümüş oldum aslında. Neşet Ertaş eserleri başta olmak üzere çok türkü çalardı evde. Diğer bir yandan da annem bir İlhan İrem fanıdır. Onlar da çalardı. Böyle bir pop türkü harmanı eşliğinde gitti," dedi
Müzik odağında ilk uyanışı Star Akademi yarışması ile olmuş. 8000 kişi ile başlayan eleme sürecinde ilk 16’ya kalmayı başaran Burçin, bir ay boyunca sabah 7’de kalkıp spor yapıyor, ardından şan, İngilizce, drama derslerine katılıyormuş. En küçük yarışmacı olarak ikinci elenen olmuş. Bu yarışmadan sonra daha çok sahneye çıkması gerektiğini, kendini geliştirmesi gerektiğini anlamış. Heyecana kapılıp performansını düşürmemek için pratik yapmaya karar vermiş, zaten yarışmaya kabul edilmek da ona gereken özgüveni sağlamış.
“Ki ben 18 bile değilim doğru düzgün, daha yeni olmuşum herhalde, böyle en fazla kültür merkezinde çıktım okulla birlikte. Birdenbire kendimi canlı yayında Atilla Özdemiroğlu'nun, Ajda Pekkan'ın, Sertap Erener’in karşısında buluyorum. Elemelerdeki heyecanı geç bir de canlı yayındaki heyecanı herhalde ömrüm boyunca unutmayacağım,” dedi.
Küçüklüğünden beri konservatuvara gideceğine inanan Burçin, bu hedefine ulaşmak için lisede yabancı dile odaklanmış. Ailesinde müzikle ilgilenen, birkaç müzik öğretmeni dışında, kimse olmadığı için Burçin’in bu isteğini risk olarak görmüşler ve kurtarıcı görevini üstlenecek bir diplomaya sahip olmasını istemişler.
“Her ailenin gözünde ister istemez belli kalıplar var. SSK'lı bir işin olsun, gidip geldiğin düzenli bir hayatın olsun… Demek ki o dönemde de yönlendirilmeye açıkmışım ki dinlemişim onları; dediler sen bir yabancı dil daha oku zaten İngilizcen var, biraz da Fransızcan, yanına İtalyancayı ekleyip bu işi götürürsün, belki İtalya'ya yerleşirsin. Böyle bir aklım çelindi.”
İtalya’nın güzelliğine, yemeklerine ve kültürüne de sempati duyan Burçin, Ankara Üniversitesi’nde İtalyan Dili Edebiyatı bölümüne başlamış — ikinci seçeneği de İspanyolcaymış. Bu sürede arkadaşları ile bir grup kurmuş ve geceleri yabancı pop söylemeye başlamış. Bir sene Venedik’te Ca’ Foscari Üniversitesi’nde okumuş ve İtalya’da zamanını kilise korosunda ve okul orkestrasında geçirmiş, güzel bir çevre edinmiş. Dönerken de ‘tekrar geleceğim’ diyerek dönmüş — nitekim yolları İtalya ile sonra yine kesişmiş.
Zaten Burçin’in hayatında olan kesişmeleri duydukça, gerçekten olması gereken yerde olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz. Üniversiteden mezun olduktan sonra konservatuara hazırlanmak için 2 ayı varmış. Kendini boş duramayan biri olarak tanımlayan Burçin, o dönemde İtalyanların da sıkça gittiği bir saç ekimi hastanesinde çevirmen olarak çalışmış. Ardından konservatuarda eğitimini tamamlamış. Müzikle beraber götürebileceği işler karşısına çıkmaya devam etmiş. Amerika’ya da gitme olasılığını sunan bir İngilizce tercümanlık işini kabul etmiş ama bir süre sonra gerçekten müziğe odaklanmak istediğine karar verip oradan ayrılmış. Bu karardan iki gün sonra daha önce çalıştığı hastaneden arayıp Burçin’in sesine ihtiyaçları olduğunu söylemişler. Hastanenin yeni açılan restoranında 2 ay boyunca her akşam İtalyanca ve İngilizce şarkılar söylemiş. O Amerika’ya gitme potansiyeli olan iş için aldığı Amerikan vizesi ile de geçtiğimiz yıl, San Francisco’da bir Türk restoranında iki gece akustik sahne yapmış. Yani müzikle alakası olmadığını düşündüğü adımlar bile onun bir şekilde yolunu müzikle kesiştirmiş.
“Müzik eğer gerçekten içindeyse yapıyorsun. Onu kovalıyorsun ya da o seni buluyor. Böyle kesişmeler üzerine de devam etti benim hikayem. Eğer çıktığın yolda kendine kalpten inanıyorsan ve o yolda olman gerektiğini düşünüyorsan kesinlikle evren tarafından destekleniyorsun. Bunun altına imzamı atabilirim,” diyerek güldü ve ailesinin desteğinin de onun için ne kadar önemli olduğunu ekledi.
İtalyanca ile bağı kopmasın diye İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisans programına başlayıp altı aylığına tez araştırması için Roma ve Floransa’nın ortasında bulunan Perugia'ya gitmiş. Burada bir kafede düzenli olarak performans vermeye başlamış. Yarım saat şarkı söyledikten sonra, açık mikrofon dedikleri ve sahneyi başka çalmak ve söylemek isteyenlere açtıkları etkinlikler yapıyorlarmış. Böylece Burçin şarkı söylemekle kalmıyor, geceyi yönetiyormuş.
“O zaman daha da keyifli olmaya başladı çünkü geçip bir kadeh şarabını alıp sen de izliyorsun. Eğlendirmek zaten çok güzel, onların heyecanını paylaşmak da ayrı güzel çünkü kendinden bir şeyler görüyorsun,” dedi.
Döndükten sonra artık gerçekten kendini tamamen müziğine vermesi gerektiğine karar vermiş ve bu heyecan verici ama bilinmezlikle dolu adımı atmış.
“Bazen bir kapıyı tamamen kapatman gerekiyor. Yani hayat senden o cesareti görmek istiyor sen gerçekten bunu göze alıyor musun, yoksa bunu yarım kalple mi istiyorsun. Tamamen istemen lazım. Tamamen ona ve kendine inanman ve o doğrultuda bir hamle yapman gerekiyor,” dedi.
İtalyanca sözleri bilerek, İtalyanca şarkılar söyleyen çok az sanatçı olduğunu gözlemleyen Burçin, gitarist, saksafon ve perküsyoncu arkadaşlarından bir grup kurup haftada bir video paylaşmaya başlamış. İzlemenizi tavsiye ettiğim videolarından biri 50mila (Nina Zilli) & Anlamazdın (Ayla Dikmen) Cover'ı.
“Bir yerde sıyrılmanız gerekiyor çünkü Youtube kocaman bir okyanus, girince kayboluyoruz. Müziğimle, filolog kimliğimi birleştirerek belki bir farklılık yaratabilirim,” dedi.
Aktif olarak müziğe yoğunlaştığını gören arkadaşları ve eski hocaları ona işler paslamaya başlamış. Ataşehir’de bir golf tesisinin restoranında şarkı söylemeye başlamış. İstanbul’a dönüşünün, pandemi başlayana kadar harika olduğunu paylaştı.
Tabii, Burçin pandemide de boş durmadı. Bu dönem boyunca söz ve müziğin ona ait olduğu Dünya adlı şarkısının prodüksiyonu yapıldı ve klibi çekildi. Akşam geç saatlerde Zoom’da buluştuğumuzda bu şarkıyı hepinizden önce dinleme şansını yakaladığımı da paylaşmadan edemeyeceğim. İkimizin de ara sıra gözlerini kapatarak dinlediği şarkı “dünya beni de alsaydın ya baş köşene” sözleri ile başlıyor. Burçin yakarış ile başlayan bu şarkının devamında bir kabulleniş ve hayatın tadını çıkarma kararı olduğunu ekliyor.
“Aslında günlük yazıyordum, o an bunaldığım bir andı, ‘beni de alsaydın ya baş köşene’ gibi bir söz çıktı. Karamsar bir şarkı değil, içinde hem isteklerin olduğu hem de elindekilerle yetinen bir şarkı,” dedi ve en kolay yazdığı şarkılardan biri olduğunu ekledi.
Tesadüfler ve kesişmelerden bahsetmek gerekirse, şarkının okuması, Burçin’in defterine sözleri yazmasından tam bir yıl sonra gerçekleşmiş. Biraz beklemeli ve uzun süren bir süreç olsa da müziğin aceleye gelmemesi gerektiğini vurguladı.
“Sabırlı olmak ve yolculuğa güvenmek çok önemli — bazen anlamasan bile yolda ne olduğunu. Akışa bırakman lazım kendini. Kendini sıkıştırmaman lazım çünkü müzik kendini sıkıştırdığında olan bir şey değil.”
Sanat yolunda ilerlemek isteyenlere önerisi, kendilerini yapmak istediklerine adamaları.
“Gerçekten içinde bu varsa, en iyi olduğun şeyin o olduğunu düşünüyorsan üzerine eğilmelisin ve devam etmelisin. Diğer kapıları açık bırakmak zorunda değilsin. Hayat seni zaten garantiye alacak. Destekleneceksin. Bunun bilincini yaymak isterim doğrusu çünkü tereddütünü çok yaşadım.”
Yakın gelecek planlarında kendi besteleri ile yoluna devam etmek var. Dinleyicilerine kendini en iyi duygularını paylaşarak, onlar ile beraber hissederek anlatabileceğini düşünüyor. Pandeminin belirsizliği nedeniyle şu an daha uzun soluklu planlar yapmasa da, gezmek, üretmek, konserler vermek hedeflerinin arasında.
“Hayatın planlarına kendi planlarımı eklemeye çalışıyorum,” dedi.
Bu yazı 20’liğin 27 Mayıs 2021 sayısında yayımlanmıştı.