ABG #19: Batur Büklü
Sahnenin Enerjisini İliklerinde Hisseden bir Balet: Batur Büklü
Batur Büklü, 28 yaşında, John Cranko Schule mezunu ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde baş balet. Şans eseri baleye başlamış.
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın önünden geçerken annesi dışarıda asılı başvuru afişlerini görmüş ve hem baleye hem de müziğe başvurmuş. Daha dördüncü sınıfta olan Batur’un ne yapıp yapamayacağını görmek istemiş. Müzik bölümünden bir enstrümanı kazanamamış olsa bile balenin üç aşamalı sınavını geçerek yarı zamanlı eğitimi kazanmış — her sınav öncesi Billy Elliot’u izlediğini, her aşamayı geçtiğinde ise annesinin ona futbolcu kartı ve top gibi oyuncaklar almasının onu teşvik ettiğini ekledi. Kadıköy’de başlayan bu hikaye onun hayatını tamamen değiştiren bir adım olmuş.
Haftanın iki günü, ikişer saat konservatuvarda eğitim alırken aynı zamanda okula gidiyormuş. Bir sene böyle devam ettikten sonra tam zamanlı konservatuvar eğitimine geçmiş. Ailesi çok sık taşındığından okul hayatının ilk beş senesinde dört farklı okul değiştirmiş. Bu yüzden adapte olmakta ve arkadaş edinmekte zorlanmış ama konservatuvarın sabitliği ona iyi gelmiş.
“O yaşlar biraz serttir ya, çok hızlı yargılarsın insanları, daha acımasız olabiliyorsun ve o dönemde çok fazla okul değiştirdim. Kopuktum. Bale bir anda karşıma çıktı, benim için çok büyük bir şanstı ve yapmayı çok sevdim, çok keyif alarak dans ettim, içimde hissettim yaptığım şeyi,” dedi.
Baleyi seven biri olan annesinin teşviği onu çok motive etmiş. Hatta Batur’un eğitmenlerinin çoğunun performanslarını önceden izlemiş. Şimdi de Batur onlarla annesini tanıştırma zevkini yaşayabiliyormuş.
Konservatuarda ilk senesinde neredeyse okuldan atılıyormuş — çok eksiğinin olmasının yanı sıra vücudu da tam baleye uygun değilmiş. Ancak tekrardan okul değiştirme fikri hoşuna gitmemiş, sevdiği arkadaşlarından ve baleden uzaklaşmak istemediğini fark etmiş. Bu farkındalık ile çok sıkı çalışmaya başlamış. Bu da onu balede dünyanın en iyi üç okulundan biri olan, Stuttgart’da ki John Cranko Schule’e gitmesinin önünü açmış.
Çocukluğundan beri sıkı çalışması gereken Batur, gerçek disiplini Almanya’da kazandığını söyledi. Türkçe dışında dil bilmeyen, ailesinden ilk defa uzak kalan ve ilk defa yurtdışına çıkan 15 yaşında bir çocuk için, yeni arkadaşlıklar kurmak, en iyi bale okullarından birine ayak uydurabilmek ve her üç ayda bir bursunu kaybederek atılma riskine karşı gelmek gerçekten büyük bir disiplin istiyor. Hatta, ilk bir ay her gün ağladığını paylaştı. Kazandığı eğitimin ne kadar değerli olduğunu hatırlamak da onu hep çalışmaya iten güçlerden biri olmuş ve şimdi geriye baktığında ‘iyi ki yaptım’ dediği şeylerde bir numarada.
“Bir gösterim varsa, bütün konsantrasyonumu ona çevirmek için 1 ay önceden sosyal hayatımı kesmeyi öğrendim. İstanbul’da o söz konusu değildi çünkü burada sürekli bir şey oluyor, bir şeyleri kaçırıyorsun, bir şeyleri yakalamaya çalışıyorsun. Orada hayatı durdurup istediğim şeyi yakalamayı öğrendim,” dedi.
Mezun olduktan sonra iki sene Theater Hof’ta yarı solist kontratı ile çalıştıktan sonra 2013 yılında Türkiye’ye geri dönmüş. Onu en çok heyecanlandıran şeylerden biri ailesinin ve arkadaşlarının onu izleyebilecek olmalarıymış. İstanbul’da bir sene grup dans ettikten sonra solist rolleri almaya başlamış. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde baş balet olarak görev alan Batur, 2015 yılında İstanbul Bale Yarışması’nda senyör erkeklerde birincilik kazanmış.
Onun için en büyük başarının ailesini ve sevdiklerini mutlu ettiği zaman olduğunu söylüyor. Bireysel başarıyı çok büyütmemeye özen gösteriyor çünkü çevresinde kendini egolara kaptırıp giden çok örnek görmüş.
“Ben olabildiğince sakin, kendi içime dönük kalmaya çalıştım, zenginliğin sadelikte olduğuna inanıyorum,” dedi.
Süreyya Operası’nda sahne alsalar da Atatürk Kültür Merkezi’nin açılmasını dört gözle beklediğini söyledi çünkü Süreyya Operası’nda fiziksel olarak şartlar çok elverişli değilmiş. En büyük isteklerinden biri de Türkiye’nin dört bir yanında sahne almak, her yerde dans etmek ve daha çok turne yapmak. Böylece insanları bale ile tanıştırıp, bilgilendirebileceğini düşünüyor.
“Taksiye biniyorum ‘ne iş yapıyorsun?’ diye soruyor, baletim diyorum, ‘olsun’ diyor. Bir fikri yok, anlatabileceğimiz bir şey yok. Ülkedeki birçok sorun da bu değil mi? Çoğu insanın farklı konular hakkında fikirleri yok ama herkes bir ‘olsun’ modunda. Biraz daha öğretmemiz gerekiyor, her meslekle ilgili bir şey bence bu,” dedi.
Pandemi döneminde balerin olan nişanlısı ile evlerinde küçük bir bale stüdyosu kurmuşlar, birbirlerini böylece pratik yapmak ve zinde kalmak için destekliyorlarmış. İlk pandemi çıktığında Batur ilk 4 ay hiçbir şey yapmamış. Bu zamanda fiziksel ve zihinsel yorgunluğundan kurtulmak için dinlenmeye bakmış — zaten onun için tatil demek yatmak demekmiş.
“Bale dansçılarının hayatı kendini izleyerek geçiyor. Bizim çalıştığımız stüdyolar ayna dolu, bütün hatalarını görmen için. O sana yapışıyor, bu da sana büyük bir ağırlık yapıyor yürüdüğün zaman. Bunun üstüne bir de fiziksel ağırlık binince en güzel tatil benim için yatmak oluyor. Yemek yiyip yatmak, denize girmek, güneşlenmek.”
Kasım ayında bir temsile çıktıktan sonra sahnelerin tekrar kapanması ile evlerinde çalışmaya dönmüşler. Balenin, başka sahne sanatlarından farkı fiziksel olarak hazır olma ve bir grup insan ile beraber çalışma gerekliliği. 800-900 kalori yakılan bir antrenmanı maskeli yapmak çok mümkün olmadığı için online gösteriler onlar için çok gerçekçi ve güvenli seçenekler değil.
Birçok 20lik, pandemide 20li yaşları harcanıyormuş gibi hissetti. Çok değerli bir dönem ellerinden kayıp gidiyor hissine kapıldılar. Bu Batur’un çok derinden hissettiği bir his çünkü bale 40’lı yaşlardan sonra yapamayacağınız bir meslek. Sonunu bildiği halde sahnelerde olamadığı, arkadaşları ile çalışamadığı her an da ona değerli vaktinin kaybolması gibi geliyor.
“Keşke pandemi olmasaydı. Belki dansçı olarak, fiziksel anlamda en güçlü hissettiğim yaşlarda bale yapamıyorum. Çok önemli yaşlar bunlar benim mesleğim için. Neredeyse 30'a geldim ve bir süre sonra eklemlerim kaldırmamaya başlayacak. Baleye başlamadan önce bir hayalim yoktu. Mesleğimiz çok erken belli oluyor, bizim şansımız bu. Şanssızlığımız da çok erken bitmesi, ” dedi.
Gelecek hayallerinde büyük sahnelerde dans etmek var — özellikle en sevdiği ilk üç eser arasında olan Romeo ve Juliet’i sahnelemek istiyor. Batur günün sonunda tüm antrenman, çalışma, fiziksel ve zihinsel yorgunluğun tek bir şey için olduğunu söyledi: sahnede olmak. İşi güzel kılan perde ile beraber seyircinin alkışını duymak, senin için çalıyormuş gibi gelen orkestra, kostümler, ışıklar ve rolün içine girebilmek.
“Seyirciler geliyor, herkes hazırlık içerisinde, kuliste bir koşturmaca, sanki dünya etrafında dönüyor gibi. Sonra alkışlar perde açılıyor, eser başlıyor, bitiyor ve normal hayatın devam ediyor. Ertesi gün provaya gidiyorsun, yine göz kalemiyle dolmuşa biniyorsun, silmişsin ama çıkmamış makyajın. Aynı rutin geri dönüyor tekrar başlıyor,” dedi.
Bu yazı 20’liğin 10 Haziran 2021 sayısında yayımlanmıştı.