Selin Koç, 1992’de Antakya’da doğmuş bir moda tasarımcısı ve Sculpture adlı “yavaş” moda markasının kurucusu. Küçüklüğünden beri renkli giyinmeyi seven Selin’in ailesi onun modaya olan ilgisini bir “turuncu terlik” olayı ile anlamış.
Selin’in sağlığa önem veren annesi, Selin’i ve babasını ortopedik ( ve onun deyişi ile “çirkin”) terlikler almaya yollamış. “Ortopedik almadan gelmeyin,” diye uyarmış. Selin ise gittikleri dükkanda turuncu, rugan görünümlü ama muşambadan yapılmış sabo terlikler görmüş.
“Ben onu gördüm ve babama dedim ki ben onu deneyeceğim. Babam da hayır, annen bunu almamızı istemez dedi. Ben denedim ve aşık oldum, öleceğim herhalde dedim,” dedi.
Antakya’nın 45 derece yazları, onu bu kapalı plastik terlikleri sevmekten alıkoyamamış. Babası ise bu terliği alamayacaklarını söylediği için o gün terlik almadan dönmüşler. Selin’in o gece uykusu kaçmış, o turuncu terlikleri düşünmeden duramamış. Sonraki gün babasına, annesinin istediği terliği alacağını söyleyerek kendisini tekrar dükkana götürtmüş. Yolda babasını turuncu terlikleri almaya ikna etmiş ve aldıkları an onları giyerek eve yürümüş. Altlarını kirlettiği için de annesi terlikleri değiştirememiş. Selin de 2 yaz boyunca bu terlikleri giymiş.
Selin ne istediğini bilen ve yolundan sapmayan biri. İster markası Sculpture’ı yaratırken sürdürülebilirlik, “yavaş moda” ve geleneksel dokunuşlardan uzaklaşmamak olsun, ister 80 yıllık tarihinde ilk defa burs seçeneği veren bir okulun tek burs kazanan öğrencisi olmak olsun. O yolunda ilerliyor.
Güzel sanatlar okumaya karar verince, Antakya’da hazırlık kursu olmadığı için lise sonda zamanını İstanbul ve Antakya arasında gidip gelerek geçirmiş. Lisansını Yeditepe Üniversitesi’nde, Moda ve Tekstil Tasarımı bölümünde yaparak 2015’de mezun olmuş. Bir markanın nasıl kurulduğunu ve sürdürülebilir kılındığını daha iyi öğrenmek istediği için moda yönetimi üzerine yüksek lisans yapmaya karar vermiş. Kuruluşunun 80. Yılı hatırına ilk defa burs vereceğini açıklayan Istituto Marangoni’nin tek burs kazanan öğrencisi olarak Moda ve Lüks Marka Yönetimi okumaya Milano’ya gitmiş ve “rüya gibi” bir sene geçirmiş.
Bu burs yarışmasını kazanmak için 3 haftada 5 fotoğraf ile hayalini anlatması gerekmiş. Selin’in bu proje için çektiği 5 resim de aslında onun Sculpture’a kadar uzanan hikayesini ve hayat duruşunu çok net bir şekilde gösteriyor.
Başvurusunda “içinde büyüdüğüm şehirler, gelenekler, kültürler ve toplum, tasarımlarımın hızla tükettiğimiz bir dünya ve sektörde daha dikkatli, detay odaklı ve yavaş olmasına yardımcı oldu,” yazıyor.
Antakya’da farklı kültürler ve kimlikler etrafında büyümüş; Hristiyan arkadaşları ile kiliselerde oynayarak, düzgün Türkçe bilmeyen anneannesinin onunla Arapça konuşmasını duyarak, kendi kıyafetlerini yapan anneannesini ve onun arkadaşlarını izleyerek büyümüş. 5 fotoğrafın, seri üretilmemiş kumaşlardan yaptığı tasarımlar ile doğduğu şehri, şehrin insanlarını ve insanların ürettiğini yansıtmasını istemiş.
Milano’dan döndükten sonra sektörün Boyner ve Morhipo gibi hızlı moda yapan ve Sudi Etuz gibi seri üretmeyen tasarım markalarında çalışmış. Şu an Yeditepe Üniversitesi’nde Moda Tasarımında Pazarlama dersi veriyor.
“İşin komik tarafı ellerim titreyerek sınava girdiğim sınıfta ilk dersimi verdim. O sınıfa düşmüştüm. 402 numaralı sınıf. Ben burada ağlıyordum şu an geldim hoca oldum,” dedi gülümseyerek.
Kendi markasını kurmayı çok ertelemiş çünkü markası ile ilgili kafasında “Bu kimin hayatına dokunacak? Sen kendini nasıl ortaya çıkaracaksın? Sen kimsin?” gibi pek çok soru varmış. Kurumsaldan ayrılma kararını vermekte çok zorlanmış. Bir gün Antakya’da, annesi ve babasının da büyüdüğü, Fransız ihtilalinden kalma binaların olduğu sokakta yürürken babası ona bir atölye göstererek sürpriz yapmış. Selin daha hazır olmadığı için babasına ‘boşver’ dese de, babası sonraki gün tuttuğunu ve hazır olduğunda başlayabileceğini söylemiş. Selin 4 ay gitmeyi ertelemiş, 2020 Ocak ayında taşınmış ardından da pandemi başlamış.
“Biraz uçurumdan atlamak gibi bir şey çünkü eskiden kafamı yastığa koyduğumda yapacağım işleri düşünürdüm, şimdi nasıl geçineceğimi düşünüyorum,” dedi.
Sculpture için yaptığı ilk tasarım da beyaz işlemeli bir elbise olmuş. Sculpture adı da aynı bir heykel gibi kendini ve tasarımlarını yontarak ilerlemesinden gelmiş. Birkaç kelimede markasını bu şekilde özetliyor:
“Özgün, kendi çizgisi olan, kendi kararını vermiş ve geçmişine bağlı ama zamansız. Çocukluğumun geçtiği ortamın, dokunduğum dokuların etkisi var. Eski kaliteyi aradığım için de kaliteli bir marka yapmaya çalışıyorum,” dedi.
Antakya’da ipekçilerin atıl ama iyi durumda olan kumaşlarını değerlendiriyormuş. Stoklu kumaş almıyormuş. Bazen de, heykeltıraş ve ressam ablasının çizimlerinden kendi kumaşlarını yapıyormuş. Üretirken tüketme, üzerine çok düşündüğü bir tema.
“Kendim tasarladığım bir şeyi bastırmak yine bir kaynağı tüketmek demek olduğu için onu da sınırlı adetlerde yapıyorum. Bir denge yaratmaya çalışıyorum,” dedi. Selin’de, benim gibi, dengenin önemine inananlardan.
Hızlı modanın karşısında durup yavaş ve sürdürülebilir üretim yapmanın zor olduğuna değiniyor.
“Hızlı moda, omuzlarımıza çok yük bindirdi çünkü hiç doymayan bir çocuk var evde. Sürekli yetişmeye çalışıyoruz,” dedi. “Bizlerin çoğalması büyük markaların omuzlarında bir yük. Onlar da daha iyisini yapmak zorunda hissedecekler. Burada tüketicinin de kararlı olması gerekiyor. Markaları yöneten şey tüketicidir. O sebeple farkındalık arttıkça, iyi bir şekilde yol alacaktır.”
Atölyesini Antakya’da kurmak istemesinin nedeni de herkesin İstanbul’a sıkışmaya çalıştığını gözlemlemesi. Oysa ki başka şehirlerde de yetenek ve iş ihtiyacı bol.
“Antakya’da çalışmak isteyen kadınlar ile eskiden olan ama şimdi unuttuğumuz beyaz iş dediğimiz dantel, boncuk işi, geleneksel tasarımlar ile modern formları bir araya getirip zamansız parçalar yaratıyoruz,” dedi.
İstanbul ve Antakya arasında gidip gelmesinin nedeni de Antakya’da bırakın terziyi ya da ustayı, fermuar bile bulamaması olmuş. Dikişleri Selin İstanbul’da yaptıktan sonra kalıbı alıp Antakya’da üretimi tamamlıyor, tüm el işlerini de Antakya’da çalıştığı 5 kadın yapıyormuş.
“Radikal bir karar verdim Antakya’ya gelerek. Vatka yok, fermuar yok her şeyi İstanbul’dan alıyorum,” dedi.
Selin’in Sculpture ile yavaş, zamansız, geleneklere bağlı ama modern tasarımlar yapmasının yanı sıra amaçlarından biri de istihdam sağlamak. Antakya’da bir meslek lisesine stajyer bulmak için gittiğinde öğrencilere staj ücreti verilmediğini ve temizlik yaptırıldığı için öğrencilerin bölümü bıraktıklarını gözlemlemiş.
“Ustalar çırak yetiştiremiyorlar çünkü bu meslek bir şekilde aşağı görülüyor. Herkes bir üniversite mezunu olmak istiyor, sonra işsiz kalıyor çünkü burada bir meslek öğrenmek küçümsenen bir şey. İyi bir terziye herkesin ihtiyacı var. Ama buna teşvik yok,” dedi.
Uzun vadede tasarımcılar olarak mesleğe dair bilgileri doğru olarak anlatmak ve sektöre birey kazandırmanın onların sorumluluğu olduğunu düşünüyor çünkü bir açıdan terziler ve ustalar olmadan, tasarımcı olmanın da anlamı azalıyor.
“İşin içine girdikçe ne kadar düzenin bozulduğunu fark ettim, bu sebeple de tasarımcıdan çok sinirli bir aktivist oldum,” diyerek güldü. “Aktivist diyemem kendime ama işin bu kısımlarıyla uğraşmak zorunda hissettim çünkü düzene oturmuş diğer tasarımcılar bu işe 10-15 yıl önce başladı. Ben daha genç bir nesile mensubum ve usta bulamıyorum.”
Selin Antakya’daki atölyesinin yaratıcı bir atölye olmasını istiyor. Yurtdışına gidip kendini farklı bir yerde keşfetme bütçesi olmayanlar için Antakya’da yeni bir dünya, onun deyimi ile “Türkiye’nin içinde bir yurt dışı” yaratma isteği var. Atölyesinin avlusunda heykel yapanlara, bir köşesinde resim yapanlara, diğer köşesinde başka bir sanatçılara yer vermek istiyor.
Gelecek planlarında usta yetiştirmek ve Türkiye’nin başka şehirlerine gidip oradan öğrendiği teknikleri markasına katmak var.
Antakya’da neredeyse her günü dedesinin fırınından aldığı Antakya simidi ile başlıyor. Ardından atölyesine gidiyor, müziğini açıyor, gerekiyorsa yerleri süpürüyor, kahvesini koyuyor, araştırıyor, beraber çalıştığı kadınları ziyaret ediyor, İstanbul’da ki malzemeciler ile konuşuyor, çiziyor ve üretiyor.
Selin’in yeni koleksiyonu minimal ve minik detaylardan oluşuyor. Herkesin durmak istediği bir dönem olduğu için çabasız, herkesin kendi olduğu gibi ve doğal hissettiği bir koleksiyon çıkarmak istediğini paylaştı.
“Bu kadar gerginliğin ve soru işaretinin içinde insanları bir şeyin içine sıkıştırmak istemedim,” dedi.
Eski ve yeni, geçmiş ve gelecek, üretim ve tüketim arasındaki dengeyi koruyan, bu. ilham verici koleksiyona Sculpture Instagram sayfasından ve gelecek haftadan itibaren internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
Bu yazı 20’liğin 17 Haziran 2021 sayısında yayımlanmıştı.