ABG #30: Simge Çetiner
Sevdiğinin Peşinden: Soi Candle’ın kurucusu Simge Çetiner
Şimdi hep beraber hayal edelim. Bir bahçede yeşilliklerin içindesiniz. Hava yavaş yavaş kararmaya, sıcak turuncu tonlarından, koyu mavilere dönmeye başlıyor. Bir masa etrafında oturuyorsunuz, müthiş bir sohbet dönüyor. Çakmak ya da kibrit — neyi tercih ediyorsanız, ben kibritçiyim — alıp masanın üstündeki mumları yakıyorsunuz. Ortam yumuşuyor. Keyifler yerinde.
Bu ortam Simge’nin mum yakmak için ideal senaryosu. Gerçi, mum yakmak için misafir ya da özel günleri beklemenin gerekli olduğunu düşünmüyor. Bu yüzden de her zaman masasının etrafındaki 3-4 mumu yakar, geceleri öyle çalışırmış.
Simge Çetiner, 1997 yılında doğmuş bir Istanbullu. Zoom buluşmamızdan anladığım kadarı ile harika göz kalemi çekiyor ve küçük işletmeleri desteklemeyi önemsiyor. Bu kadar mumdan bahsettim, tabii ki bir nedeni vardı: Simge aynı zamanda Soi Candle’ın kurucusu, mumcusu, her şeyi.
Küçüklüğünden beri çizim yapabileceği ve yaratıcı olabileceği bir işte çalışmak istiyormuş. Ancak bu istek mumdan önce modaya doğru evrilmiş. Annesinden ayrı büyümüş olsa da halası ve babaannesinin onunla çok ilgilendiğini paylaştı.
“Halam bir defter koyarmış önüme ben yapıştırıcı ve iplerle desenler oluştururmuşum. Halam onları hep saklamış,” dedi.
Nişantaşı Rüştü Uzel Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde kadın giyimi okumuş. Burada kadın giyiminde terzilik, dikiş, kalıp alma gibi temel bilgileri edinmiş.
“Lisede babama dediğim şey şuydu: ben ikinci sınıfta bölüm değiştireceğim. İstemiyorum, tasarım yapmayacağım. Sonra ikinci sınıfa geçtim, meslek derslerini gördüm, hocalarım tatlı kadınlardı çok sevdirdiler,” dedi.
Lisede çok arkadaşı olmadığını, aynı zamanda özellikle o yaşlarda çok hırslı bir kişiliğe sahip olduğunu söyledi. Hırsının ona verdiği zararları üniversiteden sonra anlamış.
“Sanki ben o işi o anda yapmazsam dünyada kimse yapamazmış gibi geliyordu. Sonra zamanla öğrendim ki ben olmadan da işler çok rahat bir şekilde dönebiliyor, çark yürüyor. Erkek arkadaşım beni bu konuda çok cesaretlendirdi. Soi Candle’ın yolunu bulmasında çok yardımcı oldu. Büyüdükçe deneme yanılma yöntemine daha çok inanmaya başladım,” dedi.
Lisedeyken aynı zamanda İSMEK’de kalıp kursuna gitmiş. Yani lise eğitimi ile yaklaşık 550 saatlik bir kursu beraber götürmüş. “İki lise gibiydi,” diye ekliyor Simge. Ne demiştim? 20likler duramıyor.
İSMEK kapsamında Brezilya’da tüm mesleklerden genç yeteneklerin yarıştığı bir yarışmaya yollanmış. Türkiye’den yollanan ilk lise öğrencisiymiş — genellikle çoğu kişi üniversiteli oluyormuş. Brezilya’da geçirdiği üç haftayı “inanılmaz” olarak özetliyor. Bu yaşında gitse daha çok kazanımı olacağını düşünse de, 17 yaşında bile yarışmadan döndükten sonra insanların saygısını kazandığını gözlemlemiş.
“Eğitim ve gittiğiniz yer insanların sizi nasıl gördüğünü etkiliyor,” dedi.
Üniversiteye geçmeden önce, Istituto Marangoni’de burslu olarak ürün tasarımı eğitimini tamamlamış. Burada tekstil üzerine geliştirilebilecek doku ve katman tasarımlarına odaklanmış.
“Şans mı, kader mi bilmiyorum. Yönlendirmelerle gelişti. Sevdim, sevdiğim şeyin de peşinden gittim,” dedi.
Liseden sonra eğitimini Marmara Üniversitesi’nde tamamlamış. Üniversite stajında Özgür Masur ile çalışarak hayallerinden birini gerçekleştirmiş. Bu deneyimin hayatında maddi ve manevi olarak bir dönüm noktası olduğunu paylaştı. Ardından İstanbul Moda Akademisi’nde yüksek lisans yapmış, bir giyim mağazasında koleksiyon yönetmiş. Bir süre sonra daha stabil ve sakin bir meslek istediği için kurumsala geçmiş, bilindik bir markanın erkek klasik bölümünde çalışmaya başlamış. Bir süre sonra modanın onu bunalttığını söyledi. Özellikle kurumsala geçişi ve pandemi çakışınca çok yalnız hissetmiş, kurumsalın “pandemide girebileceğin en sağlam yere girdin. Çıkarsan işsiz kalırsın,” algısı yüzünden zoraki olarak bir süre işe gitmeye devam etmiş ve sonra işi bırakmış.
Yılın başında Mumto adlı hesabı keşfetmiş — şu an kurucusu Damla ile çok yakın arkadaş olduklarını ekledi. Damla ile mum yapımı üzerine konuşmuşlar, Simge de mum yapıp çevresine vermeye başlamış. Herkes de onu satması için desteklemiş. Farklı tarzlar deneyerek, çiçek desenlerine ve şamdan mumuna kaymış. Satışları giderek artmış, hatta evde yetişememeye başlamışlar. Babasının “vay be sen baya mumcu oldun,” dediğini söyledi gülerek. “Sonuçta kimse okuduğu işi yapmıyor,” diye ekledi.
Böyle bir yola girme cesaretini nereden bulduğunu sorduğumda, pandemi döneminde küçük işletmelere verilen desteğin artışından bahsetti. Elinden çıkan bir şeyi paraya dönüştürme fikri hoşuna gitmiş. Ayrıca işinden mutsuz olduğu dönemde kaybedecek bir şeyi olduğunu düşünmüyormuş.
“Üretmeye küsmedim. Yaşamak zorundasınız, para da kazanmak zorundasınız. Su yolunu buluyor,” dedi.
İngiltere’deki gül bahçelerini, dönem dizilerini, romantik dönemi andırmasını istediğini paylaştığı mumlarında doğal esans, pigment gibi doğal malzemeler kullanmaya dikkat etse de bazı ürün gruplarında parafin kullanmaya mecbur kaldığı için hiçbir şeye 100% doğal demediğinin altını çizdi. Sürdürülebilirlik ekseninde, babası da tekstil işinde olduğu için iş yerindeki kağıt ruloları, kumaşlardan ayrılan kağıtlar gibi temiz atıkları paketlerinde kullanıyormuş. Artık bir sisteme oturttuğu üretim sürecinde halası yardımcı oluyormuş.
“Zamanla anladığım bir şey var. Üniversitede tek aldığım düşük not grup olma kültürüydü. Hayatım boyunca hep tek başıma ve ben merkezli çalıştım ama ilk defa başka insanların desteğini görerek Soi Candle’ı kurdum. Birlikten kuvvetin doğduğunu hayatımın 20’lik döneminde öğrendim,” dedi.
Bu birlik Türkiye’den çıkıp okyanuslar aşıyor. Online siparişleri ile beraber Avustralya’da bir müşteri ile çalışıyor, onun pop-up dükkanına da mum hazırlıyormuş. Trendyol’da mum yapımı üzerine eğitimler veriyor, mum yapımının daha erişilebilir olmasını istediğini söyledi.
“Ben bunları eğitimsiz, kendim çözdüm. Atom parçalamıyoruz, mum yapıyoruz sonuçta. İnsanlar hobi olarak yapmak istiyorlar, yapsınlar. Her eğitim ücretli olduğu için gelişemiyoruz, o yüzden ben olabildiğince paylaşmaya gayret gösteriyorum,” dedi.
Gelecek planlarında yurt dışına açılmak, kendi atölyesini açmak ve sürekli çalışabileceği biri bulmak var. Aynı zamanda küçük işletmelere destek olmak istiyor — bunu söyledikten sonra çeşitli dükkanlardan aldıklarını gösteriyor. 20’li yaşların cesaret dolu yaşlar olduğunu söyledi.
“20’lerinden sonra insanlar ya keşke diyor ya iyi ki diyor, ben iyi ki diyen tarafta olmak istiyorum. Bir süredir de iyi ki diyorum ve umarım ilerde de böyle demeye devam ederim.”
İyi kilerinizin, keşkelerinizden bol olması dileğiyle.
Bu yazı 20’liğin 14 Ekim 2021 sayısında yayımlanmıştı.