2011’de internet sansürüne karşı Türkiye’nin birçok ilinde İnternetime Dokunma! başlığı altında protestolar gerçekleşmişti. Taksim’de yapılan oturma eyleminin katılımcılarından biri, daha reşit bile olmayan Gizem’di. Küçüklüğünden beri içselleştirdiği bu aktivist hâl, onun hayatında büyük bir yer tutuyor; bunun en büyük örneklerinden biri de patriyarkaya karşı olan renkli mücadelesini temsilen başlattığı Lola's Works markası.
Gizem hayatını deneyimlerin, renk cümbüşlerinin, duyguların ve birikimlerin kesişiminde yaşayan biri. Bu dünyasını çorba hâli olarak açıklıyor — tam benlik bir tanımlama olduğu için o saniye Gizem’le harika bir sohbet gerçekleştireceğimizi anlıyorum. Çok da haklı çıkıyorum. Işıl ışıl, yüksek enerjili ama aynı zamanda sakin biri Gizem. 26 yaşında ve doğma büyüme İstanbullu.
“Neşeli ve çok renkli, el işi, boya, dikiş, nakış yapan bir çocukluk geçirdim,” dedi.
Küçüklüğünde evde hep resim çiziyor, annesinin öğrettiği teknikler ile dikiş yapıyormuş. Hafta sonları resim kursuna gidiyormuş. Okula gitmekten çok zevk almasa da notları iyi olduğu için lisede sayısalcı olmuş. O dönem güzel sanatlara hazırlanmaya çalışsa da iyi bir sayısal öğrencisi olmanın verdiği “yükümlülük” yüzünden sanata kaymamış.
İstanbul Üniversitesi’nde Peyzaj Mimarlığı okumuş. Botaniğe olan ilgisi orada başlamış. Gizem’le konuşunca bu yol çok mantıklı geliyor; doğadan çok ilham alan biri.
“Orman Fakültesinin kocaman bir bahçesi, arboretumu var ve milyonlarca bitkisi var. Sürekli bitki türleri öğrenerek geçirdiğim bir üniversite yaşantım olduğu için doğa ile çok haşır neşir olduğum bir süreç yaşadım ve o bana çok ilham verdi,” dedi.
Mezun olduktan sonra çiçek tasarımcısı olarak çalışmış. Çiçek aranjmanları yapmak onu kompozisyon ve tasarım konusunda geliştirmiş. Bu meslekten keyif almış olsa da bu işe devam edemeyeceğine karar vermiş.
“Ülke standartlarında çok sürdürülebilir olmayan, çok doğaya uygun olmayan işlerin yapıldığı peyzaj mimarlığı mesleğinde olmak istemedim,” dedi.
Şu an en sevdiği bitki Protea bitkisiymiş. Bitki koruyucusu anlamına gelen bir “Plant guardian” dövmesi var; hayatında önemli bir yer tutan botanik dünyasını hep yanında taşımak istiyormuş. Gizem eğitim hayatına İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Sanat Tarihi yüksek lisansı yaparak devam ediyor. Disiplinler arasında gezinmenin onu daha çok beslediğini paylaştı.
“Şu an okuduğum yüksek lisans programı da disiplinler arasına açık bir bölüm. Hem akademik olarak daha tatmin edici, hem de yaptığım işlere çok faydası oluyor,” dedi.
Çorba hâli onun hayatında biriktirdiği, isteyerek yaptığı ya da yapmak zorunda kaldığı her şeyi bir araya getirmesine yardımcı oluyor. Zincirleme bir süreç olduğunun altını çizdi. Lola’s Works de bu çorbanın bir ürünü. 2013 yılında, nakış ve el işi odaklı tasarımların olduğu küçük bir hesap olarak başlamış. Yavaş yavaş 2018 de kendini bulmaya başlamış ve bir manifesto ortaya çıkmış:
“Yarattığı modern kadın görünümleri üzerinden kadınların baskılardan, toplumca belirlenen normlardan mücadelesi sonucu kurtulmasını konu alır. Nasıl giyinmeleri gerektiğini, nasıl davranmaları gerektiğini, nasıl görünmez ve silik olduklarını söyleyenlere karşı özgürce kuşanırlar. Renklerin ve desenlerin sınırsızlığında, dayatılan kalıplardan çıkma vakti gelmiştir.”
Gizem kısaca kadınların, kadın hissedenlerin, ötekileştirilenlerin, bedenlerinin mahrem, günah ya da pornografik algılandığı ataerkil topluma karşı gelmeye çalışıyor. Çizdiği ve tasarladığı kadınları renkli ve desenlerle dolu kompozisyonlara yerleştiriyor. Patriyarkaya karşı takındıkları tavrı temsilen, kadınların suratları onun çizimlerinde daha sert ve memnuniyetsiz oluyor. Çoğu kişinin maruz kaldığı giyim, kuşam, davranış kısıtlamalarından özgür, olmak istedikleri gibi olan kadın çizimlerini baskı, tişört, çanta, broş olarak satıyor. İnsanların bu ürünleri sokakta, meydanda, otobüste, okulda giyerek algıları değiştirmelerini istiyor. Toplu, sessiz bir protesto gibi aslında.
Lola Joriga adı ise Gizem’in ortaokulda en yakın arkadaşının ona taktığı lakapmış. Bir süre sonra herkes Gizem’e Lola demeye başlamış — onun da hoşuna gitmiş. Ona hayalindeki Lola’nın nasıl birini sorduğumda, güldü:
“İkizler burcuyum. Bence Lola da gerçek bir ikizler burcu. Çeşitli gelgitler, inişler, çıkışlar, kendi bukranları ile dolu bir karakter,” dedi. Çorba hâli Lola’ya da yansımış.
Kendi işini başlatmak çok kolay olmamış. Kolektif çalışmanın en sağlıklı çalışma düzenlerinden biri olduğunu düşünse de işletmesinin daha o seviyede olmadığını söyledi. Pandemi koşulları ve yüksek lisans da bu denkleme eklenince, tüm sürecin zorlayıcı olduğunu paylaştı. Tasarımlarını bastıracak bir atölye bulmakta çok zorlanmış.
“Toptancılar, baskıcılar, Eminönü'ndeki ambalajcılar, bir sürü amca ile, onların problem etmeyeceği bir şekilde, sağlıklı bir iletişim kurarak yapmaya çalıştığım bir süreç olduğu için çok zorlandım,” dedi.
Sözlü tacizler, garip tavırları bir şekilde aşarak, çalışabileceği bir yer bulmuş ve iletişim için uygun bir dil geliştirmiş. Bu süreçte ailesinin desteği onun için çok önemliymiş.
“Hem maddi hem manevi açıdan o gücü bulabildiğimiz bir durumda değiliz ülke şartları gereği. O motivasyonu ailenin sana küçüklükten beri vermesi, o şekilde büyütmesi çok önemli. Annem, babam, en yakın arkadaşlarım, ablam, erkek arkadaşım olmasa, çok zor. Bir şeyin içinde var olmak bile zorken böyle küçük işletme olarak ayakta kalmak, her şeyi kendim yaptığım bir işin içinde olmak onlar olmasa yapamayacağım bir şey,” dedi.
Ülke koşullarının durmadan kendini savunmak zorunda kaldığın bir düzende olduğunu; sürekli tetikte olduğumuz, sürekli kendimizi savunmamızın gerekeceği senaryolara hazırlandığımız bir dönemde olduğumuzu paylaştı. Katılıyorum. Lola’nın renkli dünyası da aslında bu karanlığa karşı bir mücadele, bir isyan. Farklı bir dünya mümkün, o yüzden karamsarlığa bürünmek yerine o ideale tutunmamız gerekiyor.
Bu mücadele kapsamında, Meme kanseri bilinçlendirme ayı için #freethenipple broş serisinin gelirlerinin %50’sini geçtiğimiz iki senedir MEMEDER’e bağışlıyor.
“Broşları bunun için kullanmak doğru hissettirdi. İlerleyen zamanlarda istediğim hem bunu devam ettirmek, hem de başka organizasyonlarla fazlalaştırabilmek,” dedi.
Gizem’in gelecek planlarında, şu an öğrenciler, başka tasarımcılar, Lola’nın mesajına ilgi duyanlarla e-posta üzerinden yaptığı işbirliklerini bir atölye ortamına taşımak var.
“ Üç boyutlu bir hale geçirmek, insanlarla iletişimi yüz yüze geliştirmek, bu alt metnini kurguladığım işi belki orada daha da kanlı canlı olarak gerçekleştirebilmek,” dedi.
Gizem’in işbirliğine bakış açısı çok hoşuma gitti; işbirliğinin sadece üretmekten ibaret olmadığını, Lola’da işlenen konular üzerine konuşup, fikir alışverişi yapmanın, ortak bir paydada buluşmanın ve birbirimizden öğrenmenin de çok önemli olduğunun altını çizdi. Üretime bakış açısı da bir o kadar güzel:
“Üretmediğinde kendini beslemeye çalış,” diyerek hepimizi görsel olarak tatmin olmaya, arkadaşlarla vakit geçirmeye, dinlemeye, izlemeye, okumaya çağırıyor.
Şimdiki 20’liklerin ortak hayal kırıklıkları olduğunu düşünse de, hayatı ve 20’li yaşları daha yavaştan almamız, çok baskı yaratmamamız gerektiğini vurguluyor.
“Yaratıcı olmanın, genç olmanın zor olduğu bir dönemdeyiz ama enerjimiz var. Çok motiveyiz, hala umutluyuz, coşkuluyuz, hareket halindeyiz,” dedi ve asla haklarımızı aramaktan vazgeçmememiz gerektiğini vurguladı. Gizem’den hepimizin içselleştirmesi gereken son bir öğüt de şu:
"Kendinize iyi gelecek şeyleri yapmaya zaman ayırmak zorundasınız."
O zamaaan sizi bilmiyorum ama ben ayaklarımı uzatıp kendime şöyle güzel bir çorba koyuyorum. Onu keyifle içiyor, biraz dinleniyorum. Sonra mücadeleye devam.
Bu yazı 20’liğin 10 Mart 2022 sayısında yayımlanmıştı.