Selin’in 2017 yılında Yeni Zelanda’ya ayak bastığında İngilizce konuşma fobisi varmış. İlk yurt dışı deneyimini Türkiye’ye uçakla yaklaşık 33 saat uzaklığında bulunan Auckland şehrinde, ilk couchsurfing deneyimini ise tanımadığı bir adamın koltuğunda uyuyarak ve çok iyi konuşamadığı bir dili konuşmaya çalışarak geçirmiş. Geriye baktığında “deli cesareti” olarak adlandırdığı bu tecrübesi, 4 seneyi aşan backpacker yaşam tarzının ve ziyaret ettiği sayısız ülkenin başlangıcı olmuş.
Selin Uzun, 27 yaşında Turgutlu doğumlu bir freelancer, gezgin ve bende 3 yıllık bir backpacking gezisi yapma isteği uyandıran ilham verici ve enerji dolu bir insan. Üniversite için ODTÜ’ye Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi okumaya gidene kadar haftasonlarını İzmir’de, haftalarını ise Turgutlu’da geçirmiş; büyük şehirde büyümediğini ekledi. Üniversite tercihini yaparken uzakta okumak istediğine karar vermiş; “E o dönemde en uzak ne olabilir? İstanbul, Ankara,” dediğinde gülüyorum — yıllarını Avustralya, Yeni Zelanda, Güneydoğu Asya’yı gezerek geçirmiş biri duruyor karşımda.
Üniversite döneminde ekonomik sıkıntılar yüzünden ve İngilizce seviyesine güven duymadığından hiç yurtdışına çıkamamış.
“Her arkadaşımın gidişini kutluyoruz, hoşçakal partilerine katılıyorum, ‘neyse bir gün ben de giderim kafasındayım.’ Gerçekten öyle oldu,” dedi.
Mezun olduktan sonra çevresindekiler işlere başvururken Selin gideceğine karar vermiş. Work and Holiday vizesine başvurmuş ve vizesi onaylandıktan bir ay sonra cebinde az bir parayla, ucuza nasıl yaşayabileceğinin araştırmasını yaparak soluğu Yeni Zelanda’da almış. Work and Holiday vizesi ile bir sene ülkede kalabiliyor ve kendi paranızı kazanabiliyorsunuz. Tüm sorumluluk sizde, ajans majans yok. Burada kaldığı sürede Workaway yaparak yatak ve yemek karşılığında insanların evinde gönüllü olarak çalışmış, ardından CV dağıtarak baristalık ve garsonluk yapmış, kivi tarlasında çalışmış ve elma budama işine girmiş.
“Ne iş olsa yaparım ve inanılmaz mutluyum, yurt dışında yaşıyorum,” dedi.
Yeni Zelanda’da otostop yaparak farklı şehirlerde kalmış, farklı işler yapmış. Kaldığı otelde Paul ile tanışıp onun karavanı ile 4 ay boyunca çalışarak para biriktirmiş sonra gezmişler.
“Yeni Zelanda’ya giden Selin ile gelen Selin tabii ki bambaşkaydı. 1 yıllık gittiğim bu gezi bana yetmedi. Ben duramayacağım dedim; Yeni Zelanda’da biriktirdiğim parayla Güneydoğu Asya'yı gezdim 3 ay,” dedi.
Bu gezilerden sonra Türkiye’ye dönmüş, 2019’da Yeni Zelanda’da tanıştığı insanların evinde kalarak ilk defa Avrupa’yı gezmiş. Sonra da Avustralya vizesinin onaylandığını öğrenmiş, eee o zaman nereye? Avustralya’ya.
“2019 şeydi benim için herhalde hayatımın en iyi yılıydı. Biriktirdiğim parayla 13 tane ülke gezdim,” dedi.
Avustralya’da Queensland eyaletinde patates tarlasında çalışmış. COVID döneminde tarla işini bırakması gerektiğinde 1,5 ay işsiz kalmış ama sonrasında güzel bir hostel hayatı kurup baristalığa geri dönmüş. Her sabah “bu hayatı gerçekten yaşıyor muyum,” diye sorduğu, çok mutlu günler geçirmiş ama varoluşsal düşüncelerle dolan beyni onu Türkiye’ye dönmeye zorlamış. Kafasında, 'sürekli backpacker hayatı mı yaşayacağım?' 'Daha sürdürülebilir bir şey mi bulmam gerekiyor?' 'Vizem olmazsa hayatımla ne yapacağım?' gibi sorular ile daha yerleşik bir hayat arayışına geçmiş.
“Avustralya'dan döndüğümde ben artık tek bir yerde yaşayayım, çünkü yıllardır bir orada bir burada yaşıyorum, birazcık da düzenli hayata geçeyim, ‘acaba köklenebiliyor muyum bir yere?’ gibi bir arayışla dönmüştüm,” dedi.
Türkiye’ye döneli 2 seneden biraz az olmuş. Döndüğünde iş arayışına başlamış, tam ne yapacağını bilmiyormuş. Şu ana kadar tüm işlerini insanlarla iletişim kurarak bulduğu için CV’lerini dağıtmış, kapı kapı dolaşmış. Eğlencesine hostellere bakarken karşısına Ordu’da bulunan Mellow Turkey çıkmış, onlara mesaj atarak sosyal medya yöneticiliği yapmaya başlamış. Yerleşik hayat hayallerini askıya alarak yazını Ordu’daki bu sörf okulunda geçirmiş. Freelance işler ile beraber Beyond-X consulting adında bir sosyal medya danışmanlık şirketinde çalışmaya başlamış. Sonra tatil için Kaş’a gelmiş.
Sanırım evren bazen bizi, kendimizden daha iyi tanıyor çünkü şans eseri yıllar önce kaldığı Airbnb sahibi Ender, Selin’e Hollanda’ya taşınacağını ve birinin bir aylığına evinde kalıp kedi ve köpeğine bakmasına ihtiyaç duyduğunu söylemiş. Selin de “Neden olmasın,” diyerek en sevdiği yerlerden biri olan Kaş’a taşınmış. Hala da burada.
“İçimde hala keşfetmek isteyen bir Selin var. Belli ki hala ‘tamam burası benim evim’ diyecek bir aşamada değilim,” dedi. Evreni dinlemeye karar vermiş.
Ailesi tüm bu süreç boyunca onu çok desteklemiş. Tabii genetik olarak kendi rotalarını izleme, deneme/yanılma, yeni adımlar atmaktan korkmama özellikleri ailesinde de var. 25 yıl boyunca kuyumcu olarak çalışan babası daha iyi çalışma şartları nedeniyle 45 yaşından sonra Şili’ye gidip orada çalışmaya başlamış — İspanyolcayı da orada öğrenmiş, 5 yıldır orada çalışıyormuş. 10 yıl esnaflık yapan annesi ise takı dükkanını kapayıp 50 yaşından sonra Halk Eğitim’de yemek kursu açmış.
“Annem ve babamın gençliklerinde deneyimlemediklerine rağmen geç yaşlarda bambaşka hayatlara gidebilen insanlar,” dedi.
Selin’in gelecek planlarında Avustralya’ya dönmek var. ‘Para mı var?’ düşüncesine kafa tutmaya çalışıyor; her işi yaparak ve bolca çalışarak, yurt dışına çıkma hayalinin gerçekleştirilebileceğinin bir örneği Selin. Yeni insanlarla tanışmak ve onların farklı dünya görüşlerini öğrenmek, bir yerde uzun süre zaman geçirerek lokal olmak, bambaşka yerlere gidebilmek onun için çok değerli deneyimler. Gezilerinden öğrendiği bir ders her inişin bir çıkışı olduğuymuş. “Keşfetmeye devam etmek istiyorum. Belki uzun yıllar yaşayacağım yeri bulma serüvenimdeyim ve bu serüven belki daha 5-10 yıl sürecek,” dedi gülümseyerek.
Bizlere bir tavsiyesi de şu:
“Kimin ne dediğini asla dinlemeyin. Eğer içinizde hissediyorsanız, peşinden gidin. Herkesin dediklerini dinlemek ve üstüne çok düşünmek her zaman enerji kaybıdır. İstiyorsanız bilinmezliğe giden o ilk adım kararlılıkla atılmalı.”
Herkesin gezmesini desteklese de Türkiye’yi bırakmayı düşünmüyor Selin. Bu kafadaki herkesin gitmesinin Türkiye’yi çok daha kötü etkileyeceğini; gidip, gezip, geri dönmemizin önemli olduğunu vurguluyor.
Selin, kelimenin tam anlamıyla alıp başını gitmiş, dünyayı deneyimlemek için adımlar atmış, hayatını onun tanımlaması ile dolu dolu yaşamış bir 20’lik.
“20’lerim benim için hep istediğim yolun peşinden gitmekle geçmiş,” dedi.
Hepinizin kendi yolunuzda, belirlediğiniz rotada gitmeniz dileği ile.
Bu yazı 20’liğin 24 Mart 2022 sayısında yayımlanmıştı.