Hatice ile Zoom’da buluşup kameralarımızı açtığımızda, renkli bir dünya ile karşılaşıyorum. Odasının masmavi duvarları kendi yaptığı ve sevdiği başka illüstratörlerin eserleri ile dolu. Üstünde çizgili renkli bir kazak var. Sıcak bir gülümseme ve yumuşak bir ses ile selamlanıyorum. ‘O zaman başlayalım mı?’
Hatice Karakaş, Alıp Başını Gidenler grubumuzun genç 20’liklerinden. 2000 doğumlu, doğma büyüme de İstanbullu. Bilgi Üniversitesi’nde reklamcılık okuyor, üçüncü sınıfta. Ben ise onunla Instagram algoritmalarının bana bir güzellik yapması ve boyamakitabı adlı hesabını karşıma çıkarması ile tanıştım. İyi ki de tanıştım.
Instagram hesabına baktığınızda, tıpkı benim Zoom’a bağlandığımda deneyimlediğim gibi renkli bir dünyaya adım attığınızı hissediyorsunuz. Art journal sayfaları, Hatice’nin kendisini andıran kısa kıvırcık saçlı karakterler, pastel ve suluboya çizimleri, çocuk kitabı tasarımları ve yazı tipi tasarımları, Hatice’nin paylaştığı işler arasında.
Liseden itibaren yaratıcılık gerektiren bir yolda ilerlemesi gerektiğinin farkında olsa da, resim yapmanın bir zorunluluk haline gelmesini istemediği için reklamcılık okumaya karar vermiş.
“Reklamcılık araştırdıktan sonra yapabileceğim, mutlu olabileceğimi düşündüğüm bir meslek gibi duruyordu, o yüzden çok isteyerek kazanıp okuduğum bir bölüm. Seviyorum,” dedi.
Bölümü sevmesine rağmen, bu meslek ve kendi işlerini üretmek arasında bir denge kurmaya çalışıyormuş. Kendisini tatmin eden, kendi yaptığı işlerden oluşan bir kariyer yolu çizmeyi planladığını söyledi. “Bu sebeple son iki yılda illüstrasyona, üretmeye, çizmeye çok daha fazla zaman ayırmaya başladım.”
Hatice’nin kendi yolunu çizme cesaretini bulmasında üniversite hocalarının da bir katkısı var. Okul dışında yaptığı aktivitelerin önemini vurguladıkları için okul dışında yaptığı işlere çok fazla zaman ayırmaya başlamış. Bu da pêche store gibi markalarla işbirliklerine, Morunay’ın Karanlık Yolda adlı EP’sinin kapak tasarımını yapmasına, kendi çizimlerini satmasına ve özel siparişler almaya başlamasına yardımcı oluş.
Reklamcılık dünyasında ise tasarımdan çok strateji tarafında stajlar yapmış. Sanatı zorunluluktan ayırmak istediğini paylaştı.
“Bir şey zorunluluk haline geldiği zaman ve o yaratıcılığı sen başka biri adına yaptığın zaman hiçbir şekilde tatmin olmuyorsun. Başkası adına üretmek yerine, kendim için üretmeyi çok daha fazla seviyorum, bunun da imkansız olmadığını düşünüyorum. Bu şekilde hayatını kazanabilen insanlar da var. Onlar bana biraz güç veriyor diyebilirim,” diyerek güldü.
Hatice, reklamcılık ve kendi işini de aslında çok farklı iki kategoriye yerleştirmiş. Stratejik planlama, markaların ihtiyaçlarını anlamak ve araştırma yapmak üzerine bir departman. Bunun da çok besleyici olduğunu söyledi. Rollo May’in Yaratma Cesareti adlı kitabından alıntıladığı gibi: Üretebilmek için beslenmek gerekiyor. Hatice de onu üretmek için besleyen bir departmanda ve meslekte olduğu için mutlu olduğunu söyledi.
Üretmek için önemli bir başka adımın da durabilmek olduğunu söyledi. Boşlukların ve ilhamdan uzak anların bu sürecin bir parçası olduğunu vurguladı.
“Çocukluğumuzdan beri sıkılmaktan uzak durmaya çalışıyoruz. Hayatımızı hep doldurmaya çalışıyoruz ama sıkılmak insana çok büyük bir alan açıyor. Bir şeyler yapmadan, üretme kaygısı olmadan da durabilmek besliyor insanı.”
Hatice de son zamanlarda kendine sıkılmak için alan ve zaman tanımaya başlamış. Kendi mekanizmalarını ve üretim sürecini anladığında, daha az kaygılandığını fark etmiş. Böylece kendine daha iyi davranmaya başlamış. Onun için ideal durma ortamı ise suçluluk duymadan zaman geçirebilmek: kalitesiz bir film izlemek, sosyal medyada zaman geçirmek, meditasyon yapmak, yemek yerken dizi izlemeden sadece yemek yemek, gideceği bir yer olmadan yürümek… Pandemi dönemi ona kendi ile zaman geçirebilmenin önemini göstermiş. Bu zaman da artık onun hayatında her zaman olması gereken bir şey haline gelmiş.
Küçükken ailesinin yastıklarına hediye olarak resimler çizip bırakırmış. Çok uzun zamandır çizim yapıyor olsa da, profesyonelleşme yolculuğu son iki yılda başlamış. Çevrimiçi kurslara katılmış, internetten öğrendiği teknikleri pratik yaparak öğrenmiş. Şimdi daha çok Ipad ile çizimler yapsa da, pastel boya ile çizim yapmaktan çok zevk alıyormuş.
“ Tarzımın oturması zaman aldı. Büyük ihtimalle evrilmeye de devam eder ama renklerle ilgili olduğunu düşünüyorum. Hayatımın belli dönemlerinde, belli renk kombinasyonlarına takıyorum. O renk kombinasyonları evriliyor ve dönüşüyor," dedi. Bu dönem yeşil, sarı ve parlak maviler kullanıyormuş.
Çocukluğundan beri anı biriktirmeye değer verdiğini paylaştı. Hayatında olan her şeyi, adeta bir tarih yazmanı gibi, kaydetmesi gerektiği hissine kapılıyormuş. Son üç yıldır bu ihtiyacını art journalları tutarak yapıyor: hayatında olanları, yediklerini, düşündüklerini çiziyormuş. Gündelik hayattaki küçük anları bu günlüğe aktarmaktan zevk aldığını söyledi. Benimle Zoom’da buluştuğu masasında, küçük masa lambasının ışığı altında, akşam yatmadan önce çizmekten zevk alıyormuş. Bazen müzik eşliğinde, kimi zaman bitki çayı yudumlayarak.
Gelecek planlarında çocuk kitapları çizmek var. Bunun için portfolyosuna yazdığı küçük hikayelerin resimleştirilmiş versiyonlarını ekliyormuş. Resimli çocuk kitapları okumaktan çok zevk alıyormuş, çizim tarzına da yakın hissediyormuş. Bu tarz kitaplarda yetişkinlerin de ders alabileceği konseptlerin bulunduğunu vurguladı.
“Duygu dünyanı çok genişleten ve açan, kendini sevmeni sağlayan kitaplar,” dedi.
20’li yaşlarının 30’larında nasıl yaşayacağını belirleyen yaş olduğunu düşündüğü için biraz kaygılandığını söyledi. Ama aynı zamanda bu dönemde çok hızlı geliştiğini, değişimin daha kolay olduğunu paylaştı. Bundan da zevk alıyormuş.
“Hayatını üretmekle geçiren bir insan olmak istiyorum. Kendine zaman ayırabilen biri olmak isterim. Sonuçta mutluluk çok çalışmakla elde edilen bir şey değil,” dedi.
Hedeflerin çok çabuk değişebildiğini düşündüğü için gelecekte ne yaptığındansa ne hissettiğini hayal etmeyi tercih ediyormuş. Buna da cevabı çok basit: mutlu olmak.
Hepinizin mutlu ve tatmin olduğu yaşlara,
Şerefe.
Bu yazı 20’liğin 21 Nisan 2022 sayısında yayımlanmıştı.