Sanatçı ve iklim aktivisti Eymen Aktel ile Bodrum Bodrum Evleri’nde gerçekleşen Açık Labirent adlı sergisi için durmaksızın ürettiği iki yoğun haftanın sonunda buluşuyoruz. Karşımda rahatlamış, zihnini boşaltan, tatil modunda ve tatilin keyfine varan bir Eymen oturuyor.
Kendini böyle bırakabilmek, Eymen için olgunlaşma ve büyüme ile gelmiş. 21 yaşındayken bir kalkınma ajansında oyun tasarımcısı olarak çalışıyormuş. Çok yoğun bir dönemmiş ve o yaş için “çok sert” gelmiş. Bu kadar baskı üstüne Eymen bayılmış. O dönem zaten iyi olmadığını gören bir arkadaşı ona yoğurt getirmek için evine uğradığında da duyması gerekenleri söylemiş: “onlar sensiz yapabilir.”
Eymen de bununla beraber hemen işi bırakmış. Alnında kalan küçük dikiş izi de onun durması gerektiğinin hatırlatıcısı olarak kalmış.
“İyi ki bayıldım diyorum biliyor musun, çünkü yoksa durmayacaktım,” dedi.
Kendi Yolunu Bulmak
Eymen yaptığı işleri üç boyutlu görebilmek istediğini ve daha yaratıcı işlere kaymak istediğini fark ettiğinde geriye bir daha bakmamış. Adobe programlarını öğrenmiş ve portfolyosunu geliştirerek Marmara Üniversitesi’nde Heykel, Grafik ve Resim bölümlerine girmiş. Heykeli seçmiş.
Heykele başlamasının nedenlerinden biri de çalıştığı ajanstaki Art Directormuş. Bir gün eline Sculpey hamuru tutturmuş, öğretmiş ve Eymen’i kendi haline bırakmış. Böylece onun da 3 boyut merakını ateşlemiş.
Marmara Üniversitesi’nde gördüğü eğitim ile malzemeleri ve dokuları öğrenmiş, bu resimlerine de yansımış.
“Hayatımın tüm evrelerini resimlerimde görebiliyorum. Bu çok büyülü bir şey gerçekten. Yaşayan bir günlük gibi,” dedi.
O dönem sektör ile çok bilgisi olmadığı için cesaretle atılıp istedikleri kovalayabildiğinden bahsetti. Daha genç olmasının da bir etken olduğunu söyledi.
“Sanat çok zor bir sektör, çok acımasız, çok korkutucu ama bunun gazıyla bam bam bam gittim,” diyerek şimdi olsa kendinde o cesareti bulabileceğinden emin olmadığını söyledi. Bence bulurdu çünkü Eymen sevdiklerinin ve inandıklarının peşini bırakan birine benzemiyor. Bunu, 3 yıl önce Kocaeli’den sahiplendiği koca kulaklı, tüm bakımını üstlendiği ve “ikinci baharını” yaşatmaya çalıştığı köpeği Dobby ile görebiliyorum. Aynı zamanda, iklim aktivisti olarak üstlendiği rolde de bunu görebiliyorum.
Sert Bir Çağrı
Eymen, Extinction Rebellion’ın (Yokoluş İsyanı) Türkiye kurucularından biri. Londra’da yapılanları takip ettikten sonra Türkiye’ye bu formatın nasıl adapte edilebileceğini düşünerek, sivil itaatsizliği barışçıl yöntemler ile ve sanat ve performans adı altında yapmaya karar vermişler. Eymen bu süreç boyunca örgütün kuruluşunda rol oynamak ve iklim grevleri düzenlemek ile beraber, aktivizm, sanat ve performansın da kesişimini deneyimleme fırsatı bulmuş.
2018 yılında, idollerinden biri olan çağdaş sanatçı hocası Çağrı Saray’ın final projesi için, Yokoluş İsyanı’nın ilk performatif eylemini gerçekleştirmiş. "Hurdahaş" adlı üç saatlik performansında içi görünmeyen yağlı kağıttan yapılmış bir odanın içinde Eymen bu duvarların üstüne dışarıdan okunabilecek şekilde yazılar yazıyor. Tüm duvarlar kapkara olana kadar devam ediyor.
“Dünyayı insan eliyle hurdaya çevirme, antroposen çağı temsilini yaratmayı amaçladım,” dedi.
Bu performansın videosu yankı uyandırdıktan sonra aynısını Berlin’de yapması için teklif gelmiş ama Bienal’de konuşmacı olacağı için gitmektense, ilk performansındaki kağıtları sergilenmesi için yollamış. Görülen bu ilgi onu motive etmiş.
“Aaa dedim performans güçlü bir şey o zaman, işe yarıyor, çalışıyor,” dedi.
Örgütün kurucularından birinin Eymen ile beraber başkalarına da korkunç davranışları ve ardından gelen ifşaları yüzünden örgütten ayrılmış.
“Zaten öğrenciyim, dünya için uğraştığım bir şeyde neden [bir de bununla] uğraşayım dedim. Yalnız başıma yola çıktım sonra, daha iyi oldu sonra bence. Daha hızlı hareket etmeye başladım,” dedi.
Örgütten ayrıldığı dönemde desteklendiğini hissetmediğini ve yalnız hissettiğini söyledi. Bu da onu daha çok resim yapmaya motive etmiş.
“Yalnızlık ve kendimi anlatma dürtüsü daha fazla çizmeye götürdü beni ve mesela 2019'dan 2020-2021 benim en üretken resim yaptığım yıllar: tam oradan ayrıldığım yıllar ciddi üretmişim,” dedi.
Sertlikten Yumuşaklığa: Performans Sanatı
Eymen ile konuştuğumda, yılların geçmesi ile gelen bir olgunlaşma ve yumuşamadan bahsettik. Bir netliğe kavuştuğunu, huzur ve sakinlik aradığını paylaştı. Kaostan beslenme onun sanatında ve hayat yeri olan bir felsefe olsa da, örgütten ayrılıp kendi sanatına ve performanslarına odaklandığından beri daha sakin bir dille kendini anlatabildiğini söyledi. Performansın getirdiği serserilik hala içinde ama yumuşamış bir halde.
“Hala dünyanın işleyişindeki problemleri ele alıyorum. Doğa ve insan arasındaki mücadeleyi anlatıyor oluyorum. Konu aynı, tavır değişikliği var,” dedi. Elinde pankartlardansa, fırçalarla, sanatla insanları çeşitli kaçınılmaz gerçeklerle yüzleştiriyor.
Performanslarında ne yapacağı genel hatları ile belli olsa da içgüdüsel ilerlediğini söyledi. Kendini ana ve konuya kaptırıyormuş. Meditatif bir süreç olduğunu paylaşan Eymen, aynı zamanda her performanstan biraz değişerek çıktığını söyledi.
Eymen’in uzun süredir planladığı ve 2,5 yıl boyunca izin almaya çalıştığı performanslardan biri de Müze Gazhane’de bu sene gerçekleşen “İzlerim” performansı olmuş. Gazhane’nin taş fırınlarında 7 günlük performansı hem Gazhane’nin kurtarılmasında 25 yıllık br mücadele veren Çevre Gönüllülerine bir gönderme hem de 130 yıl zehirli gazların çıktığı bu fırınlardan artık sanatın çıktığını göstermekmiş.
Böylece Eymen 7 gün boyunca, kümes telleri ve keten kumaşlardan dumana benzeyen bir heykel yapmış. Bu süreçten çıkan enstalasyonun maalesef son hali onun kamerasının hafızasının bitmesi ve belediyeden gelen fotoğrafçıların sonunu çekmemesi nedeniyle kayıtlarda yok.
"Talihsizliklerden dolayı şu anda benim elimde son hali yok ama dumana benziyor yemin edebilirim," dedi gülerek. Fotoğraflar olmasa da projeyi sonunda tamamlayabilmenin iç rahatlığı ve değişik pozisyonlarda uzun süreler durmak zorunda kaldığı için bir bel sakatlığı ile Gazhane performansı da anılarına eklenmiş.
Her şey yerini buluyor
Eymen’in gelecek planlarında Müze Gazhane’de yeni bir performans yapmakla beraber, kişisel bir sergi açmak ve yurt dışında galerilerde işlerini sergilemek var. En son yaptığı "Açık Labirent" sergisinde çok ilgi gördükten sonra heykele de biraz daha odaklanmak istiyor. Şu ana kadar yaptıklarının hep birbirini tetiklediğini ve birbirinden beslendiğini paylaştı.
“Reklamcılıktan gelen grafik altyapı, üstüne heykel anadalı yaptım ve resim yapmaya hep devam ettim. Üstüne bir de performansın o doğaçlama ve serseri ruhu girince, karışık bir şey ortaya çıktı. Hepsinin izini zamanla görebiliyorum ya da birileri sorduğunda fark ediyorum,” dedi.
20’lerinin akışa bırakabildiği yaşlar olduğunu 30’ların ferahlık getireceğini düşündüğü söyledi.
“20'lerin gitgellerini sakinlikle karşılıyorum. Çok doğal bir süreç. Kafam karışacak, yerimi, yolumu bulmakta zorlanacağım. Bu çok normal, kendimi kaosa bıraktım. Rahatlatıcı çünkü yolun sonu rahatlığa varacak fikri var kafamda.”
Bu yazı 20’liğin 8 Eylül 20222 sayısında yayımlanmıştı.