Bu kadar sıkıntı yeter, biraz da dans diyerek Mete Benli’yi sahneye alıyoruz. *alkış alkış*
Mete ile ilgili ayrıntılara girmeden, yaptığı en sevdiği tracklerden biri olan jus like that’i paylaşıyorum. Dilerseniz okurken dinleyin, dilerseniz kendinize bir içki hazırlayıp özlediğiniz barlardan birindeymişsiniz gibi davranın. Hatta imissmybar’ın sayfasına VPN üzerinden bağlanıp kendinize bir atmosfer yaratabilirsiniz — bu trackle harika gidiyor, şiddetle tavsiye ediyorum.
Müziğimiz yerinde, içkimiz elimizde, 26 yaşındaki Meteyi tanımaya hazırız. Kendisi İstanbul’da doğup büyümesine rağmen şu an Londra’da yaşıyor. 11 sene boyunca Almanca eğitim görmesine rağmen de hiçbir şey hatırlamadığına yanıyor.
Sabancı Üniversitesi’nde işletme okumuş ve sonra ilkokuldan beri ilgi duyduğu müziğe geçme kararı almış. Bu karar ile University of Westminster’da Audio Production mastırına başvurmuş, müzik portfolyosunu yollamış, kabul edilmiş ve soluğu 2018’de Londra’da almış.
“Farkettim ki [müzik ortamında] bulunmak, bu ortamda çalışmak baya hoşuma gidiyor. İş gibi gelmiyor bana. Bu konu üzerine odaklanmayı tercih ettim çünkü bir insan ne kadar sevmediği bir işi yapabilir? Bunun örnekleri çok var etrafımda, mutlu değil insanlar, bunu gördüm ve dedim ki bu konu üzerine yoğunlaşacağım. Bunu başarmak istiyorum ki mutlu olabileyim hayatımda."
Mastırını tamamladıktan sonra o dönemde hala yürürlükte olan Ankara Anlaşması ile oturma izni almış. İngiltere’yi seçmesinin nedeninin ise, oranın müzik ortamının tam Mete’nin tarzıyla senkronize olmasıymış. Aynı zamanda müzik dünyası çerçevesinde sunduğu, onu heyecanlandıran birçok fırsat olduğunu ekliyor.
“Direk ‘go big or go home olarak’ görüyorum çünkü çok fazla fırsat var ama bu fırsatları değerlendirebiliyorsan fırsat var — yoksa yok.”
Müziğe olan ilgisi ilkokulda başlamış. O zamanlar bolca Türkçe rap dinlermiş. Lisede yakın arkadaşı Meriç Yapar ve o dönem fazlasıyla popüler olan Tomorrowland müzik festivali sayesinde elektronik müziğe olan ilgisi başlamış.
“Bir gün spor salonunda otururken İpod’undan müzik dinliyordu Meriç. Ben de yanına gittim, beraber dinledik baya hoşuma gitti ve o günden itibaren ağırlıklı elektronik müzik dinlemeye başladım. Ama her türlü müzik dinliyorum. Kulağına güzel geliyorsa, güzeldir benim için müzik."
Kendi yaptığı müzik ise daha çok house, elektronik müzik ve tekno tarzlarında. Bu yelpazeyi genişletmek için enstrüman çalma becerilerini geliştirmesi gerektiğini düşünüyor. Şimdilik biraz gitar ve piyano çalabiliyor ve videolar izleyerek ya da arkadaşlarından tüyolar alarak öğrenmeye devam ediyor.
"Şu anki dünyada istediğin her türlü bilgiye Youtube aracılığıyla ulaşabiliyorsunuz. Yani şöyle diyebiliriz, YouTube üniversitesinde piyano bölümünde okuyorum."
Üretmeye başlarken kafasında yakalamak istediği bir “vibe” ya da his oluyor. Kafasında genel bir iskelet oturttuktan sonra masa başına oturuyor. Bu süreçte yaptığı müziği beğenmediği, çok dinlediği için sıkıcı olmasa bile sıkıcı bulduğu zamanlar oluyor. Bundan çıkardığı dersin “iç sesiniz arkadaşınız değildir,” olduğunu söyleyerek gülüyor. “Böyle olunca da sonsuz bir döngüye giriyorum, uykusuz geceler, ilhamsız günler başlıyor.”
Bu döngüden çıkmak için de uzaklaşması gerekiyor. Biraz ara veriyor, beyninin yenilenmesini bekliyor ve kaldığı yerden devam ediyor. İlham kaynağı ise düşünceleri — bir de ayrılık sonrası hissettiği acı.
‘Keşke ben yapsaydım’ dediği şarkı Ebo Taylor’ın Peace on Earth adlı parçası. Birlikte çalıp, eğlendikleri mutlu bir havası var. Mete’nin de şarkıları Peace on Earth gibi eğlenceli ve tam kafa sallamalık.
Bu ara kendi müziğine daha az odaklanıyor çünkü aynı zamanda ses mühendisliği yapıyor ve MOTE (Mood of the Era) Records adlı bir labelda ANR yani sanatçı ilişkilerine yönelik çalışıyor.
"Böyle böyle bir labelımız var, EPnizi ve albümünüzü bizim labelımızdan çıkarmak ister misiniz diye sanatçı kovalıyorum," diye özetliyor.
Ses mühendisi olarak da sanatçılarla albümleri üzerinde çalışıyor. Bu kişilerin projelerini sıfırdan radyoya ve Spotify gibi müzik platformlarına hazır hale getiriyor. Zamanının da büyük çoğunluğunu bu iş alıyor, çünkü insanları mutlu etmek çok zor — özellikle kendi projeleri kapsamında.
“Bu işin de en zor kısmı bu bana çünkü senin kafanda bir şey var onların kafasında bir şey var. Her insanın zevki farklı. O yüzden şu an baya bölünmüş bir durumdayım ama bu hoşuma gidiyor çünkü sevdiğim şey. Müzik dinliyorum günün sonunda hep.”
Gelecek planları arasında şarkılarını beğendiği sanatçılarla çalışmaya devam etmek ve bir stüdyo kurmak var. Şu ana kadar hayattan aldığı dersleri sorduğumda da bana uzun bir listeyle geliyor. Sabırlı olmak, yaptığın şeyi severek, kendinden bir şeyler katarak yapmak ve insanlara sevgi göstermenin yanında birbirimizi dinlemenin önemine değiniyor — müzikle ilgilenen birinden beklediğim ve beni gülümseten bir cevap.
“Günümüzde kimsenin kimseyi dinlemediğini düşünüyorum adam akıllı. Herkes karşısındaki insanı çok iyi dinlemeli, fikirlerine saygı göstermeli, sevgi göstermeli, destek olmalı — destekliyorsa tabii ki.”
Mete’nin tracklerini Soundcloud hesabından dinleyebilirsiniz.
Bu sayı 20’liğin 11 Mart sayısında yayımlanmıştı.