My Tool Shed’in yaptığı bir araştırmaya göre, ortalama bir ev eşyasının yapımı yaklaşık 47 kg karbondioksite denk geliyor — yani nerden baksanız 20 litre petrol yakmak ile aynı derecede sera gazı salıyor. Yapımla beraber bu eşyaların nakliyeleri de ekstra sera gazı emisyonuna neden oluyor. Mesela Haliç Üniversitesi’nin Fen Bilimleri dergisinde çıkan bir yazıya göre Türkiye’nin mobilya ithalatı 2018 yılında 592 milyon dolardan fazlaymış. Hem kıyafet hem de eşya endüstrisinde ikinci el, vintage ya da antika almak çevreye daha yararlı. Bununla beraber daha da özel — aldıklarınızın bir hikayesi oluyor. Çevre ile ilgili duyarlılık arttıkça — ve moda da bu yöne evrilince — ikinci el eşyaya ve kıyafete duyulan ilgi artıyor.
Ayşe de, çevrecilik misyonu ile başlamamış olsa da, Instagram üzerinden açtığı ikinci el/vintage dükkanı ile bu amaca hizmet ediyor.
“Thrift kültürü ile tanıştıkça aslında dünyamızın buna ne kadar ihtiyacı olduğunu gördüm ve daha da sevdim,” dedi. “Tüketebileceğimizden daha fazla üretiyoruz ve her üretimde dünyanın kaynaklarını daha da tüketiyoruz. Çin'den gelen o 50 liralık vazo ederinden çok daha fazla karbon ayak izi bırakıyor arkasında. Ama o vazoyu yerel bir ikinci el dükkanından aldığınızda söz konusu karbon ayak izini büyük ölçüde sıfırlamış oluyorsunuz.”
Ayşe 27 yaşında, İstanbul Hukuk mezunu. Yüksek lisans tezini yazmaktansa da “Marji's Room ile uğraşmadığım vakitlerde flanözlük yapıyorum,” diyor.
Marji’s Room, yıllardır gittiği yerlerden topladığı ikinci el ve vintage ev eşyalarının dolup taşması üzerine ev halkının isyanından doğuyor.
“"Ya hadi bi deneyeyim" diyerek başladım. Arkasında büyük beklentiler ve ticari stratejiler yok. Sadece bu biraz çocuksu hevesimin dış dünyaya açılmasına karşı duyduğum samimi heyecan var.”
Ayşe bu hevesi ve merakının annesinden geldiğini düşünüyor. O da, kızı gibi, gençliğinde bit pazarlarında gezmekten zevk alır ve enteresan kıyafetler toplarmış. Ayşe’nin de vintage sevgisi eşyada bitmiyor, o dönemlerin müzikleri, edebiyatı, filmleri, kıyafetleri de ilgi alanında.
“Beni vintage aviator deri ceketim ve İtalya’da bir ikinci el dükkanından aldığım vintage makosen ayakkabılarımla Moda’da dolaşırken görebilirsiniz mesela. Sanırım her ikisi de en az kırk yıllık vardır ve yakın zamanda da eskiyecek gibi görünmüyorlar. Vintage kıyafetlere dair en sevdiğim şey: bugün üretilen ürünlerle aradaki kalite farkı o kadar bariz ki!”
Kitaplara da fazlasıyla ilgi duyduğunu ve Marji’s room’da da eşya ile beraber kitap ve çizgi roman satışlarını başlatmayı planladığını duyuyor. Zaten bu Instagram sayfasının adı da Marjane Satrapi'nin Persepolis'inden geliyor. 14 yaşında bu kitabı okuduğunda kendini Marjaen, ya da Marji, karakteriyle bağdaştırmış.
“Punk sevgisi, gözlerine çektiği simsiyah kalemler, çocuksu asiliği ile, eğitimli ve batılı hayat süren bir ailenin yetiştirdiği Ortadoğulu bir kadın olarak doğu & batı kültürleri arasındaki sıkışmışlığı ve yabancılaşmışlığı, kimlik bunalımı yaşayan 14 yaşındaki beni çok etkilemişti,” dedi Ayşe.
Ben her zaman thrift işinin sabır işi olduğunu düşünmüşümdür, bu yüzden Ayşe’nin de bu kadar güzel ve özel parçalar bulabilmesinde sabırlı ve dikkatli olmanın büyük bir katkısı olduğunu düşünüyorum. Ayşe bunun biraz da şans işi olduğunu söylüyor.
“Bazen o kadar fazla şey bulursun ki eve taşıyamazsın, bazen saatlerce ararsın da hiçbir şey çıkmaz. Ben genelde şanslıyımdır, pek eli boş dönmem. Bir de aramaktan sıkılmamak lazım.”
Ticari bir kaygı ya da “bunu alırsam nereye koyacağım” korkusu ile yaşamadığından da beğendiğini alabiliyor çünkü günün sonunda bu eşyaların başkalarının evlerinde yer edineceğini biliyor. Genelde bir dükkana girdiğinde ilk bir durup etrafı taradıktan sonra gözlerinin ona kılavuzluk etmesine izin veriyor. İlgisini çeken renk, tanıdık, tasarım ya da motiflere göre hareket ediyor. Objede kusur yoksa, hemen alıyor.
“Bazen de alışveriş yaptığım dükkan sahipleri artık beni ve zevkimi tanıdıklarından "bak sen bunu seversin, yeni geldi" diyerek yeni gelen parçaları gösteriyorlar,” dedi Ayşe.
Şu ana kadar bir ikinci el/vintage dükkanında en sevdiği eşyayı sorduğumda da, bununla ilgili paragraflar yazabileceğini söylüyor.
“Sanırım favorim Alessandro Mandruzzato tasarımı nadir bulunan bir Murano kase olabilir. Bit pazarında bulduğumda gözlerime inanamamıştım. İtalya’dan gelen bu güzellik şu an orta sehpamın üstünü süslüyor.”
Sevdikleri eşyalar listesine Marji’s Room’da da görebileceğiniz Villeroy & Boch'un 90'lı yıllarda sınırlı olarak ürettiği Animal Park koleksiyonundan Rosemarie Benedikt tasarımı kedili çay potu ve kendi koleksiyonunda bulunan Galya köyüne karşı Romalıların olduğu Asterixli bir satranç seti de giriyor.
Marji’s Room ilk başladığında, tam da bu eşyalara duyduğu sevgiden dolayı, onlardan ayrılmayı çok zor buluyormuş Ayşe. Ama zaman geçtikçe bu merakını başkalarıyla paylaşmak ve takipçilerinden güzel dönüşler almak onu bu ayrılığa alıştırmış. Aynı zamanda bulduklarının başkalarının evlerini süslemesi onu çok mutlu ediyor.
Sıfır beklenti ile başladığı bu projenin iyi bir yolda olduğunu, başkalarının da Türkiye’de ‘curated vintage store’ lar açmasıyla anlamış. Zaman içinde neye dönüşeceğini tam olarak kestiremese de, ürün kategorisi çeşitliliğinin artacağını düşünüyor.
Ayşe için 20lerinde olmanın en heyecan verici kısmı hayatının başlangıcında olmak.
“Her günümün yeni olasılıklara açık olması. Özgürlük hissi. Bir şeyler için geç kalmış hissetmemek.”
Bu yazı 20’liğin 25 Mart 2021 sayısında yayımlanmıştı.