Duyguları Yerim, İzmir Kültür Parkı’nda Eskişehir’den gelen bir treni beklerken ortaya çıkmış. Buse İnce, parkta kuzeninin tren garına ulaşmasını beklerken telefonuna bir çizim uygulaması indirmiş ve önünde bulunan bir palmiyeyi parmaklarıyla çizmiş. Bu da çizimler, canlı renkler ve kısa cümleler ile dolu Duyguları Yerim Instagram hesabının ilk paylaşımı olmuş.
“Kuzenim belki erken gelseydi ya da ben geç gitseydim böyle bir şey olmayacaktı,” dedi.
Buse 24 yaşında. Katip Çelebi Üniversitesi hemşirelik mezunu. İzmir’de üniversiteyi bitirdikten sonra, birçoğumuz gibi, ailesinin yanına, Kütahya’ya, geri taşınmış.
İki ay mühendislik okuduktan sonra bölüm değiştirmek istediğine karar vermiş. Aslında istediği mimarlık olsa da, Türk sınav sistemi yüzünden hemşireliğe yönelmiş.
“Mutsuz değilim ama bilmiyorum... İnsanlara yardım etmek hoşuma gidiyor. Stajlarda falan bunu daha iyi anladım aslında. O an uyan o oldu, ailem de istiyordu,” dedi.
Hemşirelik yolunda ilerlemek isteyip istemediği konusunda emin değil. İlk atamada istediği yer olmadığından (“şükür” diye ekliyor), ikinci atanmayı bekliyor. Hatta, ikincide de istemediği bir yerin gelmesini umuyor ki kendi karar vermek zorunda kalmasın. Karar vermesi gereken şey de şu: Duyguları Yerim hesabını daha da geliştirerek marka işbirlikleri ile bu yolda ilerlemek mi yoksa hemşirelik yapmak mı? İkisini aynı anda götürebileceği konusunda da emin değil, “hemşirelik ağır bir iş,” dedi.
Çocukluğundan beri çizime ilgi duyan Buse, küçükken yanında bir minik defter bulundurur, üstüne çizermiş. Bu konuda bir eğitimi yok, çize çize, üstüne düştükçe, çizim becerisini geliştirmiş.
“Aşırı bir yeteneğim yok, biri dese ki bana kara kalem portre çiz, çizemem asla. O tarz değil, biraz daha basit şeyler çizmeyi seviyorum. Herkesin farklı bir tarzı var benim tarzım da böyle ilerledi,” dedi.
Duyguları Yerim, an itibari ile 116 bin takipçisi olan, Yemek Sepeti ve Tuborg gibi markalar ile işbirliği yapan, kendi sticker ve telefon kaplarını satan ( hatta Buse bana Zoom üzerinden telefon kabını gösteriyor) bir hesap — her gün de büyümeye devam ediyor.
“Hiç kimse takip etmiyordu başlarda. Sonra bir tane şarkıcı üzerine bir şey çizmiştim, o onu post olarak atmış, oradan biraz takipçi gelmişti. Ben de şaşırdım,” dedi.
Ailesi öncelerde onun daha “güvenli” bir işe girmesini istemesine rağmen, takipçi ve işbirliği sayıları arttıkça Buse’nin bu işe de odaklanabileceği sonucuna varmışlar. Hatta muhasebeci olan babası Buse’nin faturalarını kesmesine yardımcı oluyor, annesi ve kardeşleri de çizimleri hakkında ona fikir ve geri bildirim veriyor.
“Mesela sofraya oturuyoruz akşam yemekte, diyorum ki bugün 5000, bugün 10000, beni çok ciddiye almıyorlardı. Sonra işbirliklerine başladım, olayın ciddiyetini fark ettiler. Yoksa aileye böyle şeyler pek kabul ettirilmiyor ya. Şunu yapıyorum ‘aa hobi olarak yap’ diyorlar.”
Başladığından beri parmağıyla telefon üzerinden çizdikten sonra Ağustos ayında Ipad üzerinden çizim yapmaya başlamış. Pandemi bazıları için duraklamayı, ilhamsızlığı temsil etse de Buse için aslında tam tersi olmuş. Mezun olup aile evine geri dönünce tüm dikkatini çizimlerine ve işbirliklerine verebilmiş.
“Şu an full evde olduğum için sürekli buna kafa yoruyorum. Pandeminin başında takipçi sayım 3000 falandı. Pandemi bana çok şey kattı ama 'aaaa beni şu kadar insan takip ediyor' diye tribe girmiyorum. Herkes gibi ben de tüm gün evdeyim.” dedi.
Duyguları Yerim adı, Buse’nin düşünmeden koyduğu bir admış, hiçbir anlamı olmadığını söylüyor.
“Bazen şey zannediyorlar adım duygu... Duygular.. Duyguları yerim…,” deyip güldü. Duygularını yiyor mu sorusuna da cevabı “o an ne geliyorsa içimden onu yaşamayı seviyorum,” dedi.
Hesabını devam ettirmek, büyütmek ve daha çok marka işbirliği yapmak istiyor. “Uçuk” hayallerinden biri de su şişesi etiketi tasarlamak. Hemşirelik konusunda bir fikri yok, ama İstanbul'da, sevgilisinin yanında olmak istiyor.
Ne kadar gelecek hakkında bazı fikirleri ve hayalleri olsa da bu konu üzerine düşünmemeyi tercih ediyor. Gelecek planlarını bana iki kelime ile özetliyor: “akışına bırakıyorum.”
Bu yazı, 20’liğin 31 Mart 2021 sayısında yayımlanmıştı.