Mali 6 yaşında attan düşüp hastaneye kaldırıldığında ailesi ona kendini eğlendirmesi için bir resim defteri getirmiş. O da serumlu kolları ile hastanede resimler çizmiş. Lisede kendini sınıfın en arkasında oturup resim çizen kapüşonlu kulaklıklı kişi olarak tanımladı.
Zaten Zoom’da bir araya gelip, kedili bardağından aldığı kahve yudumları arasında gerçekleşen konuşmamızdan anladığım, Mali’nin durmadan çizdiği — kimi zaman sıkıldığı için çoğu zaman da kendini geliştirmek istediği için. Çocukluğundan beri çizdiği bu süreçte tek değişen onun giderek çizimlerini ve üretim sürecini bir amaca doğru yönlendirmesi.
Mehmet Ali Akyüz, ya da Mali, 1998 Konya doğumlu bir çizer. Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Tasarımı mezunu. Stajlarını Konya’da tamamlamış, şimdi iş arayışında. İstanbul’un sanatçı topluluğunu renkli ve heyecan verici bulduğu için orada iş bulmak istiyormuş. Tarzı arada değişse de, uzun bir süredir çizimlerinde, Tadanori Yokoo ve Yoshikazu Ebisu gibi Japon grafik tasarımcı ve illüstratörlerden ilham alıyor. Günlerini çizerek, farklı Japon sanatçıların arşivlerini inceleyerek, onları çalışarak, pratik yapıp tarzlarını içselleştirerek geçiyormuş.
İlkokul döneminde resim kolundaymış. Karikatürler çizerek çizim yarışmalarına katılır ama hiç birinci olamazmış.
“Kayda değer bir başarım yok ama hepsine katılıyordum," dedi. Mali görüşmemiz boyunca kendinden çok mütevazı bir şekilde bahsetti. Başarılarla beraber başarısızlıklar, denemeler, yanılmalar, duraksamalar, hepsinin kendi sürecinin bir parçası olarak gösterdi. Bu çok iç açıcı bir yaklaşımdı benim için. ‘Deniyoruz bir şeyler’ şemsiyesi altında sevdiği şeyi kovalayan biri ile konuşmak çok keyifli. Sonuçta bir yoldayız, gidiyoruz. Onun da süreci biraz böyle; geliştirip hayatının parçası olmasını istediği şeyi seçip üstüne yoğunlaşmış, tamamen kendi emeği ile.
“İnsanın kendi istemesi ile oluyor. Çok profesyonel değilim daha, daha yeni yeni öne çıkmaya başladım,” dedi ve çok gelişme kaydettiğini paylaştı.
Ablasının izinden gidip grafik tasarım okumadan önce Mali, İngilizce öğretmeni olmayı planlıyormuş. İki sene dil sınıfında bulunduktan sonra İngilizcesini yeterli bulmadığını paylaştı — zaten öğretmenlik yapmak da tam ona göre değilmiş.
“‘Ben çiziyorum en iyisi,’ dedim. Öğretmenlik de bana göre değil, tahtaya çıkıp bir şey anlatamam. En iyisi ben grafik tasarım okuyayım ablamın yolunda. Gittim aynı okula girdim,” dedi. Ailesi de karışmamış. Annesi zaten Mali ilkokuldayken sınıf annesi olarak hep tahtaya resimler çizermiş. Ailede de bir resim sevdası yok değil yani…
Üniversitenin ilk birkaç senesinden çok zevk aldığını söyledi. Temel tasarım ve baskı derslerine giren Dr. Semih Büyükkol ve Doç.Dr. Birsen Limon gibi birkaç hocanın ona çok katkı sağladığını, gelişmesinde rol oynadığını paylaştı. Tabii sonra pandemi oldu. Okullar Zoom’a geçti. Mali dahil hepimizin sosyal, iş ve eğitim hayatı bir anda değişti ve evimizin dört duvarı arasında sıkışıp kaldı. Bu Mali’yi derinden etkilemiş. Sosyal hayatının kaybı ile daralıp ağır bir depresyon geçirdiğini paylaştı. Hastanede kalıp biraz zaman geçirmiş. Şimdi ise çok iyi olduğunu söyledi. Bu deneyimden öğrendiği en önemli şeylerden biri de üretmeye devam etmesi gerektiğiymiş.
“Çizmeyince kötü oluyorum. Kafamı dağıtabileceğim tek şey bu belkide. Manyak şeyler çizeyim de rahatlayayım. Daha bile çok üretmek istiyorum artık.”
Pinterest ve başka sanatçıların işlerine bakmak ona ilham verse de en büyük ilhamlarından birinin hayal kurmak olduğunu söyledi.
“Mesela bir kaleme bakıp hayal kuruyorum, ‘bu kalem uçsa ne olur?’ İnsan çok düşünüyor tuvalette. Tuvalette çok ilham geliyor,” diyerek beni güldürüyor.
Fikirlerini telefonuna not alıyormuş, bana Zoom üzerinden gösteriyor. Sonra da masasının alt çekmecesinden eski yaptığı çizimleri çıkarıp onların üstünden geçiriyor. Kağıttan bilgisayara geçiyoruz. Ekranını paylaşıp bana şu an üstünde çalıştığı bir çizimi gösteriyor. Şu ana kadar dört saatini verdiği bu çizimin ilhamı olan ilk küçük illüstrasyonu, oradan da nasıl fikirlerinin aktığını görüyorum. Bu da 20’liğin en görsel röportajı olarak tarihe geçiyor (not: tabii ki Elif Murteza ile yaptığım röportajdaki slide show'u unutmuyorum).
Beynine sınırlar koymayan biri Mali. Böylece renkli, ilgi çekici ve özgün işler ortaya çıkarabiliyor. Şu an kısa hikayeler yazıyormuş. Onları bu yaz çekip festivallere göndermeyi planladığını söyledi.
“Spike Jonze, Danny Boyle, Gus Van Sant gibi yönetmenlerin filmografilerini inceliyorum,” dedi.
Derin araştırmalar yapan mükemmeliyetçi biri Mali. Evet kendi yolunda gidiyor, yaratıcılığını sınırlamıyor ama arkasında saatlerce araştırma ve başka sanatçıların analizleri bulunuyor. Pablo Picasso (yada Dalai Lama)-vari bir ‘kuralları öğren ki sonra istediğin gibi kır’ yaklaşımı var sanata.
Gelecek hayallerinde uluslararası çizimler yapan biri olmak ve geçimini sağlayabilmek var. 20’li yaşlarının deneme yaşları olduğunu vurguluyor. Günün sonunda sevdiği ve tüm zamanını ayırmak istediği bir şey yapıyor olmak onu mutlu ediyor. Sanırım kendi gözünde çok da büyütmek istemiyor.
"Kağıt kalem işte, çok da bir olay yok..."
Bu yazı, 20’liğin 2 Haziran 2022 sayısında yayımlanmıştı.