OFFFFFFFFFFFFFFFFFFF. Nabersiniz 20’likler?
Ben 21 Haziran’da ‘bu yaz o yaz’ dediğim yazın geleceği kararını aldım. Kaldı 1 gün, hiç o yaz geliyormuş gibi hissetmiyorum. Ruh halim en kibar söyleyebileceğim haliyle ‘dengesiz,’ sinüslerim yine enfekte, vücudumun içine sığamıyormuşum gibi hissediyorum ve birkaç tane kişinin alıp kafalarını birbirlerine tokuşturasım var. Birkaç kere. ÇAT. Yavru kedi görünce ağlıyorum, yavru kirpi görünce daha çok ağlıyorum. Camımın önünde kiraz ağacı çıkmış. Ona da ağladım.
Anlayacağınız flörtöz, seksi, hafif ve ışıl ışıl halime ulaşmam için bir günden fazlası gerekecekmiş gibi…
Ama sen hazır olmasan da yaz gelir, yaz geçer. Gaza gelip haftalar öncesinden plan yapan ve sonra o plana gitmek istemeyen birçok kişi gibi, verdik bir söz, tutacağız. Ve bu yazı ‘öylesine’ geçirmemeyi hak ettim. İnanın, fazlasıyla hak ettim. Hakkını da vereceğim.
Çok da kötü başlamadı bu arada ( dengesiz olduğumu yazmıştım değil mi ilk paragrafta). İlk yakın arkadaş düğünüme gittim. İki Amerikalı arkadaşım birbirlerine ‘seni seviyorum’larını, sağlıkta ve hastalıkta’larını söylediler. İkisi de çok güzel olmuştu, çok duygulandım. Benim eskiden düğünlere tepkim, yer fıstığına alerjisi olan arkadaşım gibiydi. Yani: DNAma karşı bir şey yapıyormuşçasına bir kaçma isteği ve yaklaşırsam yoğun bir kaşıntı hali.
Bu arada minik bir hikaye: Arkadaşımın doğduğundan beri birçok fındık fıstığa alerjisi var. Çocukken, Reese’s adlı yer fıstıklı çikolatalı bir şekeri o kadar merak etmiş ki, almış EpiPen’i yanına, ağzına Reese’s atmış, yemiş, sonra bacağına EpiPen’i saplamış ve annesine hastaneye gitmeleri gerektiğini söylemiş (20’lik ve Yasmin olarak bu davranışı ne destekliyor, ne tavsiye ediyoruz).
Neyse biz devam edelim. Kısaca düğünler bana gereksiz ve saçma gelirdi. Ama havalıymış. Güzelmiş. Tüm sevdiklerini bir yerde toplayıp sabaha kadar dans etmek eğlenceliymiş. Aşık olup, sevip, bunu resmi bir şekilde göstermek, ‘ben seni o kadar seviyorum ki, tüm bu saçma kurumların önünde bu sevgiyi ölümsüzleştiriceğim,” demek... Tatlıymış. Bunun riskini almak, bir şeye bu denli bağlanmak güzelmiş. Bir aile kurmanın umudu ile bir tohum ekmek ve onu beraber büyütmek…. Hoşuma gitti. Bir şeye ‘bağlanacak’sak aşk/sevgi/aile güzel bir opsiyon. Dövme de ikinci bir opsiyon (şaka).

Benim ekip, düğünlerinde ilk dansı yapmak yerine 45-dakikalık harika bir konser verdiler. REM, HAIM, Simon & Garfunkel gibi birçok ikonik ve onların hayatlarında önemi olan sanatçının şarkılarını söylediler. Damadımız kayınpederi ile bile şarkı söyledi. Ne modern aileler var bakın görün. Düğüne Türkiye’den gelen tek kişi olarak fazla popülerdim, herkes konuşmasında Türkiye’ye selam çaktı, beni alkışladı. Böylece milli turizm görevimi bir kere daha yerine getirmiş olarak döndüm memlekete.
Tabii memlekette işler çok da iyi gitmiyor değil mi? Susturulanlar, içeri alınanlar, çıkarılmayanlar diye politikadan girebilir, parası yetmeyenler, kirayı yetiştiremeyenler, evden atılanlar diye ekonomiden çıkabilirim. TR sınırlarını aştığımızda ve yaklaşık 800 KM güneydoğu’ya gittiğimizde de sorunlar bitmiyor, hatta çok daha korkunçlaşıyor.
Anladığınız bu yaz o yaz ama nasıl olacak bilmiyorum. Herkes için olmayacağı kesin. Hatta çok küçük ve şanslı bir kesim için öyle olacakmış gibi geliyor. O nedenle tam nerede konumlanacağımı bilemedim. Dengeleyeceğiz.
Not. Beni düğününe çağırmak isteyen varsa, mutluluk ve zevkle gelirim. Gerçekten en çok ben eğleniyorum sanırım. Hatırlarsanız New York’ta nikah kıyabilme gibi bir özelliğim de var.
Bu pazar n’apıyorsunuz?
+1 Sunar: Pozitif Vibrations
Söylediğim gibi yaz 21 Haziran’da başladı diye kabul ediyorum. O zaman açık havada müzik, dans, sosyalleşme vakti gelmiştir. 22 Haziran’da Foster The People, Biig Piig ve Mezerg ile tek günlük şehir festivali, Bonus Parkorman’da başlıyor.
Bizim ekipten da birkaç kişi orada olacak <3
ARŞİVDEN: New York’ta nikah kıyabilmek, 2. Dünya Savaşı ve Tinder
Spot: Savaş gibi belirsiz ve her an her şeyin olabileceği bir karanlıkta evlilik adeta geri dönüşün bir garantisi gibi bir kesinlik veriyor.
Bu yazı, 11 Şubat 2021’de yayımlanmıştır.
Geçtiğimiz ay, boş boş oturduğum bir Pazar günü New York Eyaletinde nikah kıyma sertifikası aldım. Bu da demek oluyor ki, New York’ta gerçekleşecek nikahlarınız için bana mail atabilirsiniz. Cidden. Bu da beni evlenme, hayat, aşk üzerine düşündürdü tabii. En tuhafı da aklım bir anda 2. Dünya Savaşı döneminde savaşa gitmeden evlenen askerleri düşündürdü. Steven Mintz ve Susan Kellogg’un 1988’de ‘Domestic revolutions: a social history of American family life’ kitabında paylaştığı üzere, 1917 yılında Amerika’da erkeklerin zorunlu olarak askerliğe çağrılması ile evlilik oranları %250 artmış ve yükselmeye devam etmiş. Bu say Pearl Harbour ile %60 daha yükselmiş.
Savaşa gitmeden insanların evlenmesinin birçok nedeni varmış; sabırsızlık, devletten para alma, savaşa gitmeyi geciktirme. Ama bana en ilgi çekici gelen savaşta ölme ihtimalleri olduğu için evlenmeleri oldu. Bu neden bana çok mantıklı geldi, savaş gibi belirsiz ve her an her şeyin olabileceği bir karanlıkta evlilik adeta geri dönüşün bir garantisi gibi bir kesinlik veriyor. Savaşan askerlerin, evde bekleyenleri olduğunu, hayata tutunmaları için bir neden olduğunu hatırlatıyor. Bir açıdan da yalnızlık korkusuna karşı bir panzehir. Yalnız ve korku dolu günlerde sevdiği kişinin resmine bakmak, ondan mektuplar almak o korkunç günlerde bir umut ışığı gibi parlıyor.
‘Eee Yasmin bundan bize ne?’ diyorsunuz değil mi? Haklısınız. Açıklayayım. Pandemiyi savaşa, bizleri de askere benzetmek gibi olmasın ama biz de bir yandan belirsizlik bir yandan sosyal hayatlarımızın neredeyse sıfıra indiği bir dönemden geçiyoruz. Tanımadığımız biri ile çıkmayı bırakın, arkadaşlarımızla zar zor buluşuyoruz. Zaten nereye çıkacağız, her yer kapalı. Acaba diyorum, Tinder ve Bumble gibi uygulamalar üzerinden yabancılarla konuşup sevgi tohumları ekmek bir açıdan bizim bu belirsizliğe tutunma yöntemimiz mi? İlgi ve sevgi arayışında buralara mı geldik?
Bu soruları yazarken kendimi Upper East Side’da camından bakarak ilişkileri ile ilgili makale yazan Carrie Bradshaw gibi hissediyorum. Ama bilemiyorum, sanki askerleri normal hayatlarına bağlayan geride bıraktıkları eşleri gibi, bizi de normal sosyal hayatımıza bağlayan bu ilgi için konuştuğumuz kişiler ve kullandığımız uygulamalar.
✌️Bu hafta, bu yaz o yaz olacak dedik. 21 Haziranı bekliyoruz.
🌝 Önümüzdeki hafta sürpriz ( belli değil, yükleniyor — en azından dürüstüm…)
🌟20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. Artık TikTok’umuz da var, bekleriz.
✨ O zaman haftaya _benzer_ bir saatte görüşmek üzere diyelim mi? ✨
Yasmin