💍 Benimle evlenir misin? 💍
Yanlış anlama, kolaylık olur diye... Haziran geldi, havalar ısındı, düğün davet sezonu açıldı.
Sevgili 20’likler ve 20’lik kalanlar,
Siz de bu ani sıcaklık değişimi karşısında şoklar geçiriyor musunuz? Geçirmemek lazım, biliyorum ama ben kendime hakim olamıyorum. Yılı da yarılamış bulunuyoruz… Neler oluyor? Vallahi bilmiyorum.
20’likte bu ay, haziran ayının gelişiyle çoğumuzun çevresinde sımmmmssıcak bir gündem maddesi olan evliliği ve düğünleri ele almak istedik. Eee sonuçta günler uzadı, havalar ısındı, düğün sezonu da açıldı. Instagram storylerimizde bol ‘evet!’ ler, danteller ve beyazlar içerisinde gelinler, damatlar var — tabii bu geleneklere uymayı tercih ediyorsanız. Ev-lenen ama evlenmeyenler de var. Var da var…
Frank Sinatra Love & Marriage adlı şarkısında o güzel sesi ile şu cümleleri söyler;
Love and marriage, love and marriage
Go together like a horse and carriage
This I tell you, brother
You can't have one without the other
***
Aşk* ve evlilik, aşk ve evlilik
At ve at arabası gibi birbirlerini tamamlarlar
Sana şunu söyleyeyim kardeşim ( hahahahah çevirisi…)
Biri olmadan diğeri olamaz.
Şimdi… İngilizcedeki love* kelimesi hem aşk için hem de sevgi için kullanılıyor, o yüzden Sinatra’nın tam olarak ne demek istediğini bilmiyoruz. Ama şu kesin, aşksız sevgi dolu evlilikler de var, ikisinin de olmadığı partnerliklerde, 100 yıl sonra hala aşk ile yanan ilişkiler de… Yani hepsine yer var. Burada sanırım bu kelimeleri nasıl tanımladığımız önemli.
Uzun lafın kısası, biz haziranın ilk iki sayısını evliliği ve düğünleri anlamaya adadık. Düğünlere gidenlere iyi eğlenceler, altın alması gerekenlere bereketler, evlenenlere de iyisiyle kötüsüyle bir ömür boyu mutluluklar diliyorum <3
Umarım evlendiğiniz kişi kankanız, en yakın dostunuz, en çok gülebildiğiniz, en güvendiğiniz, iyi bir haber aldığınızda ilk sesini duymak istediğiniz, beraber yemek yemekten en çok zevk aldığınız ve öpmeyi çok ama çok sevdiğiniz biridir.
Bu hafta nelerimiz var?
👰♂️ Gözde soruyor: Neden evleniyoruz?
💅 Şeyma boşanılabilecek insanla evlenmek üzerine yazıyor.
💍 Ceren bir deyim üzerinden evlendikten sonra değişenlerden bahsediyor.
Keyifli okumalar,
Yasmin
Bu arada not: Alıp Başını Gidenlerimizden ( ve mükemmel gazeteci, genel havalı insan) Hazal Sipahi, beni T24’de yayımlanan Ayrık Otu’nda misafir etti. İzlemek isterseniz:
Evlilik Sezonu Açıldı
Sezon açıldı da biz neden evleniyoruz? Motivasyonumuz nedir?
Yazı:
Yaz dönemine girişle birlikte masalarda karpuzlar ve düğün davetleri yerini aldı. Peki sahiden neden evleniyoruz? Gerçekten aşık olduğumuz için mi? Yoksa sosyolojik, ekonomik birçok sebebi mi var bu evliliklerin? Merakım beni bu sorulara cevap aramaya itti.
Neden evleniyoruz?
TUİK raporuna göre 2023 yılında 565 bin 435 çift evlenmiş, evilikler olduğu kadar boşanmalar da bir hayli yüksek. Yine aynı araştırmaya göre, 2023 yılında 171 bin 881 çift boşanmış. Üstelik boşanmaların %33,4’ü evliliğin ilk 5 yılında gerçekleşmiş.
Peki o zaman evlilik gerçekten istediğimiz bir şey mi? Toplum, gelenek, ya da aile baskısı ile mi evleniyoruz yoksa aşktan gelen bir ‘resmiyet’ isteği mi? Gerçekten aşk ile başlayıp başlamadığını sorguladığımız evlilik yolculuğunun temelinde birçok farklı faktörü değerlendirdim.
Sosyolojik / Toplumsal Sebepler
Evlenme kararı kişiden mi, yoksa durumdan mı kaynaklanıyor? Yani biz partnerimiz olan kişiye aşık olduğumuz için mi yoksa hayatın ‘evlenme’ evresinde olduğumuz için mi bu kararı veriyoruz? Bu konuda evlilik düşüncesini şekillendiren birçok sosyo-kültürel ve toplumsal sebep yer aldığını düşünüyorum. Bunların en başında totaliter bir yaşamı benimsemek geliyor. Doğmanın, eğitim hayatını tamamlamanın, iş bulmanın, evlenmenin ve çocuk sahibi olmanın doğal akış kabul edildiği bir düzende, toplum bireylerin belli yaşlarda belli adımları tamamlamasını bekliyor. Totaliter toplumun düşüncesine göre 30 yaşında üniversiteye gitmek, 50 yaşında evlenmek beklenen akışın dışında algılanabiliyor. Bu durumda ise 30 yaşından itibaren ‘Evde mi kaldım?’ sorusu kimi insanın aklında yer edinebiliyor. Eğer bu belirlenmiş zaman çizelgesine uymazsa ailesi, arkadaşları ve toplumdan bir sorgulamaya tabii kalabiliyor ve ‘Neden hala işe girmedin?, Ne zaman evleneceksin? Yaşın geçti geçecek…’ gibi söylemlere maruz kalabiliyor. Bu ve benzeri toplumsal baskıların evlilik yolculuğuna sürükleyen sebepler arasında yer aldığını düşünüyorum.
Kadının bağımsızlık faktörü
Kadınlar çoğu zaman bireysel bağımsızlıklarına kavuşabilmek için birden fazla dayanağa ihtiyaç duyuyorlar. Kadınların kendi düzenini kurmak istemesi, ailesinden ayrı bir eve çıkmak istemesi toplumun bazı kesimlerinde ‘Neden taşınıyor, evlenecek mi?’ gibi sorularla yanıt bulabiliyor. Kadının evlenmeden, bağımsız bir düzen kurması mümkün görülmediğinde evlilik düzen kurmak uğruna verilen bir karar haline gelebiliyor. Bu duruma ailesinden bağımsız bir hayat yaşamak üzerine Almanya’dan Türkiye’ye yolculuklarıyla Sibel ve Cahit’in ilişkisine odaklanan Fatih Akın’ın ‘Duvara Karşı’ filminde de rastlıyoruz.
Ekonomik Sebepler
Her yıl etkilerini daha fazla gösteren ekonomik kriz sayesinde bireylerin geçinmesi oldukça zorlaşıyor. İstanbul’da Mayıs 2024 araştırmasına göre yaşam maliyetinin geçen yılın aynı ayına göre %83.61 oranında arttığı paylaşıldı. Ayrıca araştırmalara göre, Sanayi Devrimi ve sonrasında aile içerisinde iş bölümü ve gelir dağılımının paylaşılıyor olmasının normalleşmesiyle beraber eşlerin ekonomik paylaşımda bulunması aile kavramı ve evlilik düzenlerinin oluşmasında oldukça etkili rol üstleniyor. Bu ekonomik sebepler göz önünde bulundurulduğunda bir çatı altında iki maaş getiren kişinin bulunması, gelir düzeninin paylaşılmasının işleri biraz olsun kolaylaştırdığı söylenebilir. İstanbul’da ortalama kiranın 17 bin TL’yi geçmesi ile tek kişinin aldığı maaş ile geçinebilmesi ve finansal sağlığını koruyabilmesi zor görünüyor. Yeni bir ekonomik paylaşım alanı yaratmak ve bunu duygusal bir bağ ile güçlendirmek için ‘ev’lenmek, çiftlerin maddi güçlerini birleştirmesi geçerli sebepler arasında gösterilebilir.
Psikolojik Sebepler
Bireyler yaş aldıkça ve ailesinde kayıplar yaşadıkça hayatında bir partner bulma ve yaşamı paylaşma ihtiyacı üzerine yönelebilir. Kişinin yaşadığı yalnızlık hissi, hayatına birilerini şahit kılmasının verdiği istek veya bir düzeni paylaşma hissi de kişiyi evlilik yoluna götüren bazı psikolojik sebepler arasında gösterilebilir. Yaş aldıkça beliren psikolojik ve fiziksel sebeplerle bir eşe ihtiyaç duymak ve yaşamı paylaşmak için evliliği düşünmek en doğal hislerden biri aslında. Buna örnek olarak COVID-19 pandemi süreçlerinde çiftlerin birlikte zaman geçirmek zorunda kalması ve hastalık süreçlerinde birbirlerine gerçekten ihtiyaç duyduğunu görmesi olabilir. Bu dönem içerisindeki araştırmalara göre çiftlerin empatik iletişimleri üzerine inceleme yapılmış ve böyle durumlarda bireyin yalnızlıktan çekindiği ve bir partnere ihtiyaç duyduğu paylaşılmış. Aksine pandemi sürecini yalnız geçiren insanların pandemi sonrasında daha zor topluma uyumlanması ve süreç boyunca psikolojik olarak yıpranmış hissetmesi bu tarz hastalık ve kriz durumlarının bir hayat partneri ile paylaşılması için gerekçe olabilir.
Fizyolojik Sebepler
Toplum dengeleri ve geleneklerinden dolayı çocuk sahip olmak için evlenmenin önemi toplumun bazı kesimlerinde vurgulandığına rastlayabiliriz. Çocuk sahibi olmak için evlenmenin gerekliliğini sunan toplumsal bir seçimin yanında bir aile kurabilmek ve fizyolojik olarak bunu gerçekleştirebilmek de evliliğin sebepleri arasında görülebilir. Çocuk sahibi olacağını öğrenen çiftler de bu adımı atmayı tercih edebilir, bu tercihler evliliğin arkasındaki fizyolojik sebepler olarak görülebilir. Üstelik bu sebeplere dünyada da sıkça rastlanılabilir, Gallup araştırmalarına göre Amerika’da çocuk sahibi olan çiftlerin %29’u için evliliğin önemli olduğu görülebilir.
20’likler neden evleniyor?
20’lik ekibimiz ve okurlarımız neden evleniyor? Gelen yanıtları şöyle derledim:
Instagram anketimize katılan 20’liklerin %59’u ‘gerçekten aşık olduğum için’ derken %10’u ‘yalnız olmamak için’ , %7’si ‘birazcık daha ekonomik konfor için’ ve %24’ü ‘kendi düzenimi kurmak için’ demiş.
Aynı anketi 20’lik ekibimizde evlenen veya yakın zamanda evlenmeyi düşünenlere sorduk ve ankete katılan 6 kişi de ‘gerçekten aşık olduğum için’ evleniyorum dedi!
Gerçekten aşk ile evlenen herkese ne mutlu diyor, harika bir evlilik diliyorum.
Tamam, peki, bir de şunu soralım: neden evlenmiyoruz?
Toplumda şahit olduğumuz olumsuz evlilikler, ebeveynlerimizin yürütemediği halde ‘aile düzeni’ için sürdürdüğü toksik ilişkiler bizi evlilikten uzaklaştıran sebepler arasında olabilir. Geleneksel evlilik adetlerinin ve evlilik sürecine ailelerin de dahil olmasının evlilik sürecinden soğutan bazı sebepler olduğunu da söyleyebilirim. En azından beni soğutan sebepler arasında yer aldığı bir gerçek :) Değişen aile düzeni algıları da evlilik kurumuna bağlı olmadan birlikte yaşamayı tercih edenler için bir neden olarak gösterilebilir. Beraber yaşamak ve bir düzen kurmak için evlilik algısına günümüzde çok fazla tutunmadığımızı gösteren evliliklere de çevremizde rastlamak mümkün.
Bu sebeplerin yanı sıra bir de ülkemizde yasal olmayan heteronorm dışı evliliklerden bahsedebiliriz. Bireyin yönelimleri ve yaşadığı bölgede yasal bir ilişki olarak görülmemesi de evliliğe gitmeyen ilişkilerin sebepleri arasında. Haziran ayında aşk ve evlilikten bahsederken de, aşk, evlilik ve ilişki gibi kelimelerin cinsiyet, renk, ırk, vs. tanımadığını, herkes için eşit ve erişilebilir olması gerektiğini düşündüğümüzü de yazmadan geçmeyelim.
Günümüzde evlenmek ve boşanmak için birçok sebep bulduğumuz ve bulabileceğimiz bu konuda belki de sebep aramaya çalıştığımız için evliliği gözümüzde büyütüyoruzdur. Birlikte evlilik kurumundan uzakta bir hayat paylaşabilir, geleneklerin dışında evlenebilir, resmi olarak ‘ev’lenmeyi tercih edebiliriz. Sanırım önemli olan evlendiğimiz sebeplerin geçici çözümler olmadığını görmek, partnerimizle gerçekten sevgi ve saygı bağı kurmak ve güvenebilmek. Şimdiden yaz dönemi boyunca evlenecek herkese mutluluklar diler, evliliğinizin arkasındaki sebeplere ve partnerinize güvenle sırtınızı yaslamanızı dilerim.
Boşanacağın İnsanla Evlenmek
“Evlenecek kişiyi herkes bulur, önemli olan boşanabilecek birini bulmak.”
Yazı: Şeyma Sağınç
Sabah işe gitmek için hazırlanırken arka planda, İbrahim Selim ile Bu Gece programının 5x22 bölümü oynuyordu. Programda İbrahim Selim, Ceren Yalçın ile yaptığı sohbette tam olarak şunu söyledi: “boşanabileceğiniz eş seçin.”
Aynı şekilde son zamanlarda oldukça popüler olan ve Demet Evgar’ın da başrolünde yer aldığı Bahar dizisinin bir repliğiydi bu. E tabi Türkiye’de sadece 2023 yılı için bile boşanma oranları göz önüne alındığında 171.881 kişinin kolay veya zor da olsa boşanabildiği bir eş ile evlendiğini ve boşanmayı “başarabildiğini” söyleyebiliriz. Çünkü hala boşanmayı başaramayan, boşanmanın yasa dışı olduğu ülkeler mevcut. Bakınız: Filipinler ve Vatikan Cumhuriyeti. Bizde de bildiğiniz üzere 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanun ile kadınlara da boşanma hakkı verilerek bu hak, çift taraflı hale getirildi.
Yıllara göre Türkiye bazında boşanma oranlarının değişimini görmek için aşağıya TÜİK tarafından 22 Şubat 2024’te yayımlanan iyi bir grafik bırakıyorum. 2023 yılına ait Türkiye’deki boşanma oranları, toplumda boşanmanın artık daha kabul edilebilir (yaygın) bir hale geldiğini gösterse de hala bizim için önemi yadsınamayacak bir oranda boşanamayan insanların/çocukların olduğunu biliyoruz. Bu konunun detayları grafiğin hemen devamında geliyor.👇
Zoraki evlilikler, çocuk yaşta evlendirilenler, ani alınan kararlar, evlendikten sonra gerçek yüzünü görmeler, sadece uyuşmadığı için anlaşmalı boşananlar ve boşanmak için yapılan evlilikler… Hepsi çok uzağımızda olmayan boşanma sebepleri. Ancak asıl can alıcı noktamız bence şu: boşanma sebeplerini sayabiliyorsak mutlu olmalıyız. Çünkü en azından boşanabilmişler.
Peki ya boşanmayı başaramayanlar ve zorla evlendirilenler bu verilerin neresinde yer alıyor?
Bu soruların arka planında, çoğu zaman yasa dışı olan ama hâla varlığını sürdüren ve içimizde derin bir yara olan sebepler yatıyor. En çok da çocuk yaşta evlendirilenler. Ne diyordu Sezen Aksu Ünzile şarkısında?
Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem kadın
12’sine ana
Şarkının devamında Ünzile’nin kaç koyun ettiği soruluyor. Şarkıyı dinlediğimde bu problemin ne bittiğine ne de yalnızca belli bir bölge ile sınırlı olduğuna inanmıyorum. Zira Waris Dirie’nin Desert Flower (Çöl Çiçeği) kitabınını okuyanlar Ünzile gibi 12 yaşındaki yazar/model Waris Dirie’in de yaşlı biri ile evlendirilmek için çeşitli zorlamalar ile karşı karşıya kaldığını hatırlayacaktır. Hem Demet Evgar’ın hem de Waris Dirie’nin BM iyi niyet elçisi oldukları düşünüldüğünde yukarıda neden “başarabilmek” kelimesini tırnak içine aldığım daha da anlaşılacaktır.
Diğer yandan; boşanma süreçlerinin uzun yıllar, çekişmeli hâle gelerek birçok iyi gitmiş evliliğin kötü hatırlanmasına neden olduğu da aşikâr. Bu süreçlerin uzamasına zaman zaman çocuğun velayetinin kimde kalacağı, nafaka miktarı, mal paylaşımının yapılamaması gibi birçok husus sebep olurken, belki de 1 ay içerisinde sonuçlanacak davalar yıllar süren bir zulüm hâlinde de gelebiliyor. Bu yüzden boşanma sürecini özgürlük ve sonuçlarını başarmak olarak niteleyen hedef kitle için bu süreç biraz daha uzun ve zorlu olabilmekte.
“Başarıyı ölçebilmek için bir insanın ulaştığı noktaya değil, başarmak için aştığı engellere bakılması gerektiğini öğrendim.” -Booker T. Washington-
Kanayan yaralarımızdan ve uzun süren boşanma süreçlerinden bahsettikten sonra biraz da Yargıtay kararlarına konu olan enteresan boşanma sebeplerinden, engellerinden bahsetmek istiyorum. Bu sebeplerin tek başına doğrudan boşanma sebebi olduğu gibi bir kanıya varılmasın lütfen. Ne yazık ki biz hukukçuların en çok kullandığı o cümleyi burada da kullanacağım. “Somut olaya ve duruma göre değerlendirilir” ve olaya etkisine göre bir boşanma sebebi gibi gösterilir. Bunlar eşin cimri olması, misafirlere iyi davranılmaması, giyim tarzına karışmak, eşin annesi ile görüşmeye zorlanması, bir ülkenin vatandaşlığını kazandıktan sonra boşanmak ve daha sayılabilecek bir çok sebep. Geçen sene bir arkadaşım da yeşil kart için evlenmişti. Alıp almadığını hatırlamıyorum ama sonrasında boşanma davası için beni aradığını hatırlıyorum. Bunun gibi sırf bazı ülke avantajlarından faydalanmak için geçici, sözleşmeli evliliklerden beklenen fayda alındıktan sonra boşanan birçok çift var.
Bitirirken şunu da söylemeden geçmeyeceğim. Yazı konusu itibariyle birçok kişi için hassas noktaya dokunacak, belki de “boşandık ya sonrası” diye soracaktır. Bu yazının kapsamında bazılarınız için sonraki zorlu sürece değinmedim ama boşanma sonrası için yaşananlar için de derinleşmek, konuşmak isteyenler için bir mesaj uzaktayım. Sevgiler!
Bekara Eş Boşamak Kolay
Bekarlıktan evliliğe geçiş sizin için büyük bir mesele değilse bile toplum için büyük bir mesele.
Yazı:
Hayat çizgisi hem çok uzun hem çok kısa. Yeterince anı ve deneyimi, yaşadığınız gün sayısına adil bir şekilde paylaştırmayı becerebilirseniz hayat çok uzun. Ancak her gününüz anlamsız/faydasız rutinlerden oluşuyorsa ya da hedef bile olmayan şeylerin peşinde bir ömür geçirdiyseniz hayat çok kısa. Çocukluk tam bir keşif dönemi. Hayatın her günü müthiş bir şaşkınlık. Dünya çok büyük, her bir kelime ya da her bir insan anlamlandırılmayı bekleyen koca bir hazine. Belki de bu yüzden çocukken 1 yıl kavramı çok uzun bir süreci ifade ediyor. Tabi ki yaşanılan ömürle de ilgisi var ancak bence daha çok yaşanılan deneyimlerle ilgili.
Temamız evlilik değil miydi Ceren, neden bunlardan bahsediyorsun dediğinizi duyar gibiyim. O yüzden sadede geliyorum. Çocukken, evlenen insanların yaşı çok büyük gelir ve evlenmeme daha çook uzun zaman var diye düşünürdüm. Bi’ bakıma haklı gibiydim de. Bu düşüncelerimin ilk oluşumu 10 yaşında olduysa, 27 yaşında evlenmiş biri olarak 17 yıl geçmiş demektir. Ancak arada geçen zaman, düşündüğüm kadar uzun değildi ve arada geçen zaman beni düşündüğüm kadar yaşlandırmadı.
Evlilik kavramına çocukluktan başlamak istedim çünkü evlilik öyle bir şey ki, bir çocuğun bile evlilik hakkında bir sürü fikri var. Bu fikirler yer yer ortaklaşsa da, bana kalırsa her döneme özgü bir bakış açısı değişikliği var. Bugün biraz bundan bahsetmek istiyorum. Evlilik bana göre/bize göre nasıl bir şeydi, nasıl oldu, bakış açımız neden değişti, bakış açımızın değişiminde hangi konular rol üstlendi?
Cinsiyetçi olduğu için az biraz değiştirerek kullanacağım bir deyim var: “Bekara eş boşamak kolay.” Bir konunun öznesi olmadan o konu hakkında yapılan yorumların, gerçekteki duruma göre çok daha basit gelmesine dair söylenen bu deyim, evlilik kavramıyla örneklendirilmiş. Bence çok başarılı. Şimdi izninizle, evlilik sürecindeki birçok olayda, “Bekara eş boşamak kolay” dedirtecek bir before/after (öncesi/sonrası) tablosu çizmek istiyorum.
Öncelikle hazırlık sürecinden başlayalım.
“Düğün çok gereksiz”, “Bu kadar gereksiz seremoniyi neden yapıyorsunuz?”, “Nişanlım bana şöyle dese yüzüğü atardım, böyle dese nikah masasında bile olsam kalkardım”, “Bu kadar masrafa gerek var mı?”.
Eminim bu cümlelerin çoğunu duymuş ya da bizzat siz sarf etmişsinizdir. Ben de bu cümleleri kurdum. Bu yüzden tükürdüğümü yalamamak için hep temkinli ilerledim. Yine de bu süreçte kendinizden taviz verişinizi 4K HD izlediğiniz birçok an yaşanıyor. Hatta taviz vermeyeyim derken farklı tavizler vererek kendinizi komik duruma düşürüyorsunuz. Geçenlerde şöyle bir örnek dinledim: Benim gibi feminist bir kadın, erkeğin evlenmek üzere kadını “istemesi” olayına, ‘ben mal mıyım neden isteneyim,’ diye baktığı için, isteme seremonisini yapmamak adına babasıyla konuşmuş. Niyet çok güzel olsa da, “-mal gibi- istenmemek için babadan izin istemeye” dönüştüğünden bambaşka bir dilemma yaratmış.
Ben de kırmızı kuşak takılması, kına, gelin hamamı, evden çıkma gibi birçok şeyi reddetmeyi başarsam da, önceleri kınadığım birçok düğün geleneğinin içerisinde kendimi buldum. Ve sevgili okur inan, sen de bulursun, bunda utanılacak bir şey de yok. Evlilik, düğün gibi kavramlar iki kişilik gibi gözükse de iki koca ailelik beklentiler. Misal ben düğünüme dair hayatımda hiçbir hayal kurmadım ama annemin birçok hayali vardı. Eşimin babaannesinin de birçok beklentisi vardı. Çalınacak müziklerden yenilecek yemeğin türüne dair eşlere gelene kadar birçok insanın fikri var. Bunu kabul etmek gerekiyor. Bunu kabul etmek tabi ki boyun eğmek demek değil ama benim gibi bu tip detaylara önem vermiyorsanız, “aman nasıl olursa olsun” diyerek başkalarının zevklerine hitap edecek şekilde de düğününüzü tasarlayabiliyorsunuz. Sonra etrafınızdaki arkadaşlarınız acımasızca “Hani sen böyle bir düğün yapmazdın heheh” diyorlar.
Halbuki çoğu zaman tüm bunların çok basit ve güzel bir açıklaması var: Ben sadece sevdiğim insanla evlenmek istiyorum. Süreçte karşımıza çıkan talepler/gelenekler mühim değil, yeter ki sonu mutluluk olsun.
Tüm bu hazırlık süreçlerinde yapılması tercih edilen olayların da bir maliyeti ve estetiği var. Evlenmemiş birine çok bayağı gelen şeylerin süreçte o kadar da bayağı gelmeden yapıldığına çok şahit oluyorum. Misal baş harflerin yazılı olduğu sofra peçetelerinden tutun da gelinlik ve damatlıkla dış çekimde Oscar’lık performans sergileyen çiftlere kadar. Benim takıntılı olduğum en önemli konulardan biri müzikti ve nişan töreninde “ilk dans” yapacağımızı hiç düşünmemiştim. Ancak gerçekleştirdiğimiz mekan için bu olmazsa olmazmış ve ilk dansımızda “Ben bal arısı gibiydimmm, senden önceee…” gibi bir şarkıyla dans ederken bulduk kendimizi. OLUYOR ARKADAŞLAR, OLMAZ DEMEYİN. Bir anda kendinizi o kınadığınız çiftlerden biri gibi bulabilirsiniz. O kadar detay var ki istemeseniz de dikkat etseniz de başınıza gelebilir.
Sürecin en önemli konularından biri de maliyet. Evlilik ve maliyet yan yana kullanıldığında çok yakışan iki kavram oldu. “2024’te evlenme maliyeti!”, “Düğün salonlarında rekor fiyatlar” gibi başlıklara her gün şahit oluyoruz. Ancak tüm bu maliyete rağmen twitterda dönen başka bir fikirden daha bahsetmemek mümkün değil:
Evli çiftler arasında “Ay iyi ki geçen sene evlenmişiz bu seneki fiyatlara baksana” geyiği çok döner. Türkiye ekonomisinde her sene güncelliğini yitirmeyen geyiklerden biri. Tweetlerde de görebileceğiniz gibi daha sevgilisi yokken yüzük alan, beyaz eşya alan insanların sayısı da azımsanmayacak düzeyde. Ancak evlilik ve yatırım konusunda bir başka bakış açısı daha var. Kimilerine göre, evlilik günümüzde daha az maliyetli yaşamanın yollarından biri. Kirayı yarıya bölmek, aynı haneye 2 maaş getirmek gibi sebeplerden evliliği ekonomik anlamda mantıklı gören çok fazla insan var. Ancak bu ekonomik güzellemenin evliliğin beraberinde getirdiği duygusal/sosyal sorunlara herhangi bir çözüm bulduğu söylenemez. Kim bilir bu fikir, evlenmeyi cazip hale getirmek isteyen “Darısı başına”cı teyzelerden çıkmıştır.
Evlendikten sonra, eşlerin üzerine bir evcimenlik yükleniyor. Plan yapılmak istenildiğinde ev ilk tercih oluyor ya da dışarda plan yapmak yerine evde oturmak tercih ediliyor. Biz bu çiftlerden birine dönüşmemek adına sosyalliğimizi sürdürmeye devam ediyoruz ancak buna rağmen “Size de bir evlilik ağırlığı çöktü” yorumlarını alıyoruz. Eşim dışarı çıkmak istemediğinde “Hanımdan mı izin alamadın hahha” gibi şakalar yapılıyor. “Hayır ben yorgunum canım istemiyor” dese de, “Haa anladık içişleri bakanı izin vermemiş” gibi espriler devam ediyor. İnsanları belli bir kalıba sokmak ve evli çiftlere bu tip giydirmeler yapmak da popülerliğini yitirmiyor. O yüzden “ben evlendiğimde, bekarken nasılsam öyle olmaya devam ederim. Aynı şekilde sosyal olurum, hiçbir şey değişmez” deseniz de ve esasında değişmese de değişen çok önemli bir şey var: Medeni haliniz. Eskiden “Ben gelmeyeyim” dediğinizde canınızın istemediği düşünülürken artık evli olmanız sebep olarak düşünülüyor. Bu durumdan da kaçış olmadığını göstermek istedim.
Özetle, bekarlıktan evliliğe geçiş sizin için büyük bir mesele değilse bile toplum için büyük bir mesele. Bu yüzden siz istediğiniz kadar değişmeyin, toplum sizi bile değiştiğinize ikna eder. Siz de bu psikolojiyle “Evet sanırım değiştim ama mutluyum” der ve yolunuza devam edersiniz. Mutlu değilseniz, bir şeyler yolunda gitmiyorsa arkadaşlarınıza dert anlatabilirsiniz. Yıllarca süren ilişkinizi, ekonomik/sosyal her türlü çabayı, zorluğu, mücadeleyi, toplumun yargılamasını bir kenara bırakarak “Eee boşan o zaman!” derler. Bekara eş boşamak kolay.
Evlilik sürecinin öznesi olmadığınızda her şey, kınayabileceğiniz hareketler bütünüdür. Bir kere öznesi olduğunuz zaman ise içinden çıkılmaz duygular bütünüdür. Bu yüzden en büyük yatırım daha sevgiliniz yokken yüzük almak, beyaz eşya almak, maliyeti bölüşmek için evlenmek ya da hiç maliyete girmemek için evlenmemek değildir.
En büyük yatırım; sizi iyi tanıyan, sizi yargılamadan yanınızda durabilecek aileniz, arkadaşlarınız ve partnerinizdir.
👰♀️Bu hafta neden evlendiğimiz üzerine düşündük. Haliyle boşanmadan da bahsettik.
⭐Haftaya düğünlere odaklanıyoruz. Gelenek, görenek, dolu bir sayımız var.
💌Çevrimiçi rakı soframız olan 20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. Artık TikTok’umuz da var, bekleriz.
💬Bu sayımızla ilgili yorumlarınızı, düşüncelerinizi bekliyoruz! Aşağıda buluşalım.
✨ O zaman haftaya aynı saatte diyelim mi? ✨
Şerefe!
💕 Yasmin 💕