Sevgili 20’likler,
Nasılsınız? Bu soruyu her sorduğumda cevap bekleyerek soruyorum. Ülkenin bizi felakete, sinire, hayal ve umut kırıklığına alıştıran, ‘siz harbiden ne yapıyorsunuz?’ ya da ‘vicdanınız nasıl rahat ediyor? Gece nasıl uyuyorsunuz?’ diye sordurtan gündeminde gerçekten, içtenlikle, nasılsınız? Yasaklar, tutuklamalar, ihmaller ve felaketler arasında biz ne yapacağız? Ne yapmamız gerekiyor? Gazeteci bir arkadaşımla bu konuyu konuşurken adaleti aramaya da, yaşamaya da devam edeceğiz demişti.
Edebiliyor muyuz? Ne yapıyoruz? Tam emin değilim. Bunları bilgisayarımın ekranındaki yansımalara bakarak sorgulamak büyük bir ayrıcalık. Güvendeyim sonuçta. Şimdilik. Ucuz ölümler ülkesi söylemi dönüp dolaşıyor son bir haftadır. Kumpir, sokakta yanlış bir sapak, alkol, kayak, kadın olmak, çok da sağlam olmayan bir bina… Hepsi risk. Her an bir şey olabilir ve bilinç dışımız da bunun bilincinde ‘overtime’ yapıyor. Risk analizi, gerginlik, korku, hepsini yaşıyoruz ve aynı zamanda hayata tutunarak, üretmeye, kindar olmamaya, sevmeye, büyümeye ve gelişmeye, hak korumaya, unutmamaya çalışıyoruz.
Kendimi Sarah Jessica Parker gibi hissediyorum bazen. Carrie, Sex and the City yazılarına ‘I can’t help but wonder…’ diye başlar. Ben de ‘can’t help but wonder’ bu halimiz ne olacak…
Bülteni Kardelen’e teslim etmeden bir giriş de ben yazmak istedim. Bu hafta hepimize iyi davransın. ✨Motivasyon yolluyorum. ✨
Kucaklıyorum,
Yasmin
Gündelik yaşantımızın saatlerini çalan, yokluğunda ise aklımızı ve psikolojimizi harap eden iş ve çalışma/çalışmama hayatı için hepimize kolay gelsin diyorum. Bu hafta bolca işler üzerine düşündüm. Amaç para kazanmak ise “her şey yapılabilir mi?”yi sorguladım, statüleri bir kenara bırakmak mı zor, idealize edilenlerden vazgeçmek mi daha zor karar veremedim...
Yolda yürürken sipsi satarak para kazanan bir adamı gördüm. Böyle bir şeyden para kazanma olasılığını sorguladım, sesiyle de eğlendim açıkçası. Gerekli/gereksiz diye ayrımlaştırdığım işlerde sonunda hiçbirini beğenmedim. Beğenme gibi bi’ zorunluluğumun olmadığını da kabul ettim. En sonunda, her geçen gün emekliliğe yaklaştığıma sevinirken birçoğumuz gibi emekli olamama ihtimalini göz önünde bulundurdum. Neyse çok konuştum, buyrunuz bültene.
🤳Gözde, pasif geliri sorgulayak içerik üreticilerini gözlemliyor.
😪Ben (Kardelen), her yönüyle ‘iyi’ diyebileceğimiz bir iş olmadığına kanaat getiriyorum.
🦶Ayşe, bolca sorgulama ile OnlyFans dünyasını araştırıyor.
Mutlu günler ve de çokça sevgiler!
Kardelen
İçerikler Pasif, Gelirler Pasif
Tekdüze hale gelen günlük rutinlere bir de tekdüze içerikler ekleniyor. Peki neden bu içerikler bu kadar izleniyor? Her gün aynı içeriği paylaşarak gelir elde etmek mümkün mü?
Yazı:
Geçtiğimiz yıl bu zamanlar yazdığım Asgari-ception yazımda biraz olsun asgari ücret üzerinden belirlenen maaş ve hayat standartlarına sitem etmiş ve ‘Beklentiler hep asgari!’ demiştim. Geçen bir yılın üzerinden değişen herhangi bir şey görmüyorum, beklentiler yine asgari olmakla birlikte asgari ücretin güncel değeri 22.104,67 TL! Asgari ücret üzerinden gelen maaş zamları ve kira artışları ile 2024 yılının son çeyreğinde gerçekleşen gıda enflasyonlarına bakıldığında yine tek bir ana gelir kaynağı ile geçinmek oldukça zor.
Bahsettiğim zorluğu fırsat bilerek ek gelir kaynağı üretmek isteyen genç neslin, kendini sosyal medyada içerik üreterek farklı bir maddi kaynağa yönlendirdiğini görebiliriz. Her gün sosyal medyada karşımıza çıkan içerikler gençlerin çoğunlukla yeni gelir kaynağına dönüşmüş ve ana gelir kaynağı olarak hedeflediği bir mecra haline gelmiş durumda. Burada düzenli içerik üreten farklı konseptlerde karşımıza çıkan içerik üreticilerine alışkın olabiliriz; dağa çıkanlar, dünyanın en acı biberini yiyenler, makyaj vlogları hazırlayanlar, sad edit bağımlısı haline gelenler... Bunlar gibi birçok örnek sayılabilir ama son zamanlarda benim sıkça karşıma çıkan “daily” konseptli içerikler, düzenli pasif gelir elde etmeye başlayan içerik üreticileri için sahiplenildi.
Daily konseptli içerikler sosyal medyada iki ana kategoride yoğunlaşmış durumda; ilki düzenli olarak her gün aynı videoyu paylaşan sayfalar, ikincisi her gün belli hedefe doğru ilerlemek üzere bir önceki günün ardından ilerleyen videolar. Eğer bu videolara denk gelmediyseniz şöyle açıklayayım, ilk konseptte her gün “gün1” – “gün2” şeklinde aynı komik edit’i paylaşarak içerik çıkılıyor ve her video binlerce izlenme alıyor. İkinci konseptte ise her güne bir ‘challenge’ şeklinde ilerliyor. Örneğin “Kaşıkla buz kırma gün1” diye başlıyor ve o buz kırılana kadar her gün video atılıyor. Böylece içerik sahipleri aynı içerikleri paylaşmakla yetinerek kendine pasif gelir oluşturmuş oluyor.
Benim karşıma çıkan bazı içerikler şöyle:
otlupeynirdaily - buna her seferinde çok gülüyorum :)
Her seferinde daha da yaratıcı olmaya çalışan, daha farklı içerikler üretmek için çabalayan içerik üreticilerinin yanı sıra aynı içeriklerle gelir kaynağı elde edilmesi bana ilginç geliyor. Her gün aynı içeriğin paylaşıldığı sayfaları heyecanla takip eden ve binlerce izlenmesini sağlayan takipçiler de bu pasif gelir için bir araç haline geliyor. Her gün aynı videoyu neden izleyeyim? 100 gün insan görmeden yaşama challenge’ını neden takip edeyim? gibi sorular sorabilirsiniz.
Bence her gün aynı içeriği veya devam eden bir challenge içeriğini takip etmek ilginç bir şekilde insanları yaşama bağlıyor. Depresif, her şeyden şikayet eden ve kalabalıkta dahi yalnız hisseden insanlar değişmeyen bir şeyler olduğunu görmeyi bekliyor. Her gün varlığını görebileceği bir düzenli içeriğe bağlanıyor. Gün sonunda iyi veya kötü zaman geçirdiğimde o içeriğin sarsılmaz varlığı ve taahhüt ettiği süre boyunca orada olacağının verdiği güven beni içeriğe çekmiş oluyor.
Nasıl tetiklerse tetiklesin takipçisini tuttuğu gibi pasif gelirini de koruyan içerik üreticilerini azminden ötürü kutlamak gerektiğini düşünüyorum. Sizin takip ettiğiniz veya karşınıza çıkan bu tarz ilginç içerikler varsa yorumlarda yazmayı unutmayın! 👀
Aradım, Bakındım, Bulamadım, Vazgeçtim: “İyi” İş
İyi iş yoktur, iyi olsa üstüne para vermezlerdi.
Yazı:
Geçen hafta sosyal bilimci bir arkadaşım ile oyun sektörü üzerine sohbet ediyorduk. Arkadaşım, oyun sektöründe ödül alan kadınların, törende Karl Marx’a teşekkür ettiğinden bahsediyordu. Farkında olmadan, kadınların başka kuramcılara teşekkür edip etmediklerine dair bir soru yönelttim. Sosyal bilimciler beni anlayacaktır, zira artık Karl Marx’ın yanı sıra kadınların teşekkür ettiği feminist kuramcılar bulunuyor. Çok kısa bir süre zarfında sohbetimiz ödül törenini, oyun sektörünü ve kuramcıları bir kenara bırakarak kendi gerçekliğimizin odağına hızlıca kaydı. Atanılan veya kendi seçtiğimiz kimliklerimizi neredeyse silikleştiren bir kimliğimizin içinde ve nur topu gibi bir sorunumuzun ortasındaydık:
İşçiyiz.
İş bakıyordum, sonra iş buldum
Ve Cennet biliyor, şu an perişanım
Sokak röportajlarında, oturduğumuz masalarda, çalıştığımız ofiste, yankı duvarlarında hepimiz işimizden, iş bulamamaktan, bulduğumuz işin karşılığının tatminsizliğinden dem vurup duruyoruz. The Smiths’in Heaven Knows I’m Miserable Now şarkısı genç yetişkin kuşağın adeta marşı haline gelerek uzaklara baktığımız yerlerde bizi buluşturuyor. İş arıyoruz, zar zor buluyoruz, başta tatminsiz gelse de kabul ediyoruz, bir müddet çalışıyoruz ve hop bir dakika, bakıyoruz ki yine ellerimiz bomboş! Karşılığında ne beklediğiniz sizin tercihinize kalmış bir durum ancak ben artık maddi beklentiler üzerinden işin karşılığını kurguluyorum.
Çalışmanın, ev-araba almayı bırakın gündelik pratikleri dahi karşılamadığı çağa hoş mu geldik, sanmam. Hoşnutsuzluğumuzla günü kurtarmaya devam. Burada “bir şey yapmayayım ama karşılığında refah bir hayat süreyim” işlerinden bahsetmiyorum.
Üniversite, belki yüksek lisans/doktora mezunu, tecrübeli kesimlerin dahi asgari ücrete paralel maaşlar almasını kabul etmememiz gerekiyor. Bir çalışana üç çalışanın sorumluluğunu yükleyip, havalı pozisyonlar ile “sen şusun” deyip, karşılığında insan onuruna yaraşır maaşın yarısını veren sisteme karşıyım. Sürekli olarak başka aktörler için çalışmak, emeğini semirtmek, yoldaşlık duygusu ile zamanını oyalamak ve hakkını istediğin zaman ucu sonu belli olmayan gelecekte “karşılığını alacaksın” nidaları…
Dışarıdan çok güzel görülen yerlerde çalışıp emek, duygu ve beden semirtilmesini yaşadım, yaşıyorum. Henüz çok yıllar süren tecrübem yok ancak iyi iş olsun karşılığında da güzel bir maaş alayım inancımı çoktan kaybettim. Bir yandan da Instagram gibi çeşitli platformlarda popülerleşmeye başlayan “your unemployed friend at 13 pm” (işsiz arkadaşın saat 13’te) akımı, imkan olduğu sürece istifa etmenin güzellemesini sorgulatıyor. Kötü bir sistem içerisinde sürekli didinmektense, kendi beceri ve isteklerine yönelip kendinden bir şeyler beklemek daha iyidir belki, ne dersiniz?
ONLYFANS Kızlarının İzinde: Kolay Para mı, Zor Yaşam Mı?
“Kolay para” dedikleri bu para tam olarak ne kadar kolay?
Yazı:
Bugün Z kuşağına mensup herkesin en az bir kere arkadaş ortamında masaya yatırdığına emin olduğum o meselenin eğrisini doğrusunu biraz da biz tartışalım istedim: OnlyFans Kızları! Hazırsan başlıyoruz sevgili 20’lik okuru.
Bildiğiniz gibi OnlyFans, kullanıcıların hesaplarında özel fotoğraf ve videolarını paylaştıkları, bu hesaplara girişin ise belli bir üyelik ücret karşılığında yapıldığı bir platform. En sevdiğiniz Instagram modelinin bio’sunda bir OnlyFans linki varsa güzel haber: bu, ayda yalnızca 3-5 dolar karşılığında bu kişinin vücudunu sansürsüz olarak görebileceğiniz anlamına geliyor.
OnlyFans Kızlarının büyük bir kısmı kendisinin “escort” yani para karşılığı seks yapan kişi olarak tanımlanmasından rahatsız oluyor. Çırılçıplak yayın yaptıkları sırada kendilerine gelen cinsellik davetlerini okuyup sertçe “Ben escort değilim,” diyorlar. Yalan değil. Belki de gerçekten de para karşılığı kimseyle birlikte olmuyor, sadece para karşılığında binlerce insana vücutlarını gösteriyorlar.
Ne yazık ki OnlyFans’te yayın yapan -veya en azından bunu umuma itiraf etmiş olan- bir tanıdığım yok. Oysa aklımda onlara sormak istediğim onlarca soru var: Bu işe başlamaya nasıl karar verdiler? Cesaretlerini nasıl topladılar? Motivasyonları neydi? Ne kadar para kazanıyorlar? Eğer bu platformda yüzlerini gösteriyorlarsa çevrelerinden nasıl tepkiler aldılar? OnlyFans açtıkan sonra arkadaşlarıyla ve aileleriyle iletişimleri neye evrildi? Günlük hayatlarını nasıl sürdürüyorlar? Yüzbinlerce takipçisi olan bu kadınlar şu an sokakta rahat yürüyebiliyorlar mı? Eve gelen kuryeye kapıyı rahatça açabiliyorlar mı? İnsanlarla ürkmeden göz göze gelebiliyorlar mı? Hepsinden önemlisi: buna değiyor mu?
Merakımı biraz olsun gidermek için soluğu ünlü Türk OnlyFans kullanıcılarının X (Twitter) hesaplarında alıyorum. Pornografik içerikler Instagram’da yasak olduğu için bu kişiler genellikle X’i daha aktif olarak kullanıyorlar.
Araştırmaya, 2023 senesinde sevgilisi olduğunu söylediği kişiyle birlikte çektiği provokatif porno videolarıyla OnlyFans’in kamuoyunun gündemine düşmesine sebep olan Süt ile başlıyorum. Hatırlarsanız ilgi çekmek için yazdığı bazı tweet’ler öyle infiale sebep olmuştu ki iş büyümüş, hatta OnlyFans’e erişim engeli getirilmesine kadar gitmişti.
Süt’ün X profili, erotik içeriklerinin yanı sıra kendini ve yaşadığı hayatı açıklamak için kaleme aldığı uzun ve enteresan metinlerle dolu. Popo ve göğüs fotoğraflarının arasında, bu işi neden yaptığını ve nasıl sürdürdüğünü içtenlikle paylaşan, duyulmak ve anlaşılmak isteyen genç bir kadının cümleleri bulunuyor. Maddi durumu iyi olmayan bir ailede büyüdüğünü ve ekonomik zorluklar sebebiyle henüz 19 yaşında bu işe başladığını, hiç pişman olmadığını, OnlyFans sayesinde daha önce hiç görmediği bir yaşam standardını ve maddi refaha bağlı bir özgürlüğü elde edebildiğini söylüyor. Sayfayı biraz daha kurcaladığınızda ise açık yüreklilikle yaptığı başka itiraflara ulaşıyorsunuz:
Süt, insan ilişkilerinin neredeyse sıfır olduğunu, yakın çevresi dışında kimseye tam anlamıyla güvenemediğini söylemiş. “Bana bakan herkesin aklında tek bir soru var: ‘Bu kız benimle birlikte olur mu?’ ” diyor. “İşte tam da bu yüzden yalnızlaşıyorum. Sadece selam versem bile en sonunda onların benim hakkımdaki cinsel isteklerini duymak zorunda kalıyorum. Reddedersem -ki ediyorum- hakarete uğruyorum.”
Süt’ün paylaşımları aklımdaki soruların bir kısmını cevaplamaya yetiyor. Görünen o ki, seneler önce aldığı OnlyFans Kızı olma kararından da memnun. Henüz pişman olmamış. Ama yaşı henüz çok genç. Gelecekte olacak mı, kim bilir? Şimdilik Süt’ün şikayetçi olduğu tek şey: insanların tepkileri ve ona toplumda biçmeyi uygun gördükleri rol.
OnlyFans Kızlarına gelen eleştirilerden mizojinist ve küfürlü ifadeleri çıkardığımızda geriye genellikle şu kalıyor: “Biz de öğrenci olduk. Biz de fakirlik çektik. Ama biz köpekler gibi çalışıp didindik, kolaya kaçıp çıplak fotoğraflarımızı elaleme para karşılığı satmadık.”
Mis Gibi Enayi Parası!
Araştırmalarıma, en sevdiğim kadın forumlarından biri olan Suslusozluk.com’da devam ediyorum. OnlyFans konusu tüm kadınların anonim olarak yazabildikleri bu mecrada mutlaka konuşulmuş olmalı. Yanılmıyorum. Gerçekten de bu sektöre girmeyi düşünen ve fikir almak isteyen kadınlar var.
Kimisi daha ilk aşamada. “Yapmak mantıklı mı?” diye soruyor. Kimisi ise yapmaya kesin karar vermiş, sadece “Yüzümü göstermeden nasıl para kazanabilirim?” noktasında tıkanmış. Çoğu öğrenci olduğunu, ayda 100 dolar kazansa bile kâr sayacağını söylüyor.
Soruların altına gelen cevapları okumak insanda eğlenceli bir münazarayı izliyormuş gibi bir his yaratıyor. Az sayıda kadın, “Mis gibi enayi parası, go girl <3” diyerek hemcinsinin kararına destek veriyor. Haklı. Bir insan bu parayı vermeye gönüllüyse neden almayasın ki?
Çoğunluk ise bu karara karşı çıkıyor. Sadece para için böyle bir işe soyunmanın kadını değersizleştireceğini, uzun vadede psikolojisini tüketeceğini öne sürüyorlar. Onlar da haklı. Karşı çıkanlardan biri şöyle söylüyor:
“Öğrenciyken garsonluk yaptım, Türkiye’nin en zor okullarından birindeydim. Birçok arkadaşım aynı şekilde çalıştı, çoğu okulda öğrenciler için iş imkanları var kütüphanede IT bölümünde. Ama vücudunu satmak kolay tabi ki, günlük Starbucks’a gitme keyfinizden vazgeçmeyip cebinizde paranız olsun istiyorsunuz. Akşam iki saat fotoğraf çekip para kazanma hayali kuruyorsunuz. Bunun dinle falan da alakası yok yani, ateist bir kadın olarak düşüncelerim bu yönde. Yaşınızın küçüklüğüne bağlı olarak para tatlı geliyor muhtemelen, Instagram’da gördüğünüz hayatları yaşamak istiyorsunuz ama emin olun bu şekilde erişemeyeceksiniz. Porno sektörünün kadınlara nasıl davrandığı konusunda okuma yapmanızı öneririm.”
Evet, bu işe başlayan çoğu genç kadının fakirlikten kırılmadığı açık. Muhtemelen birçoğu ailesinden aldığı harçlıklarla ve belki öğrenim kredisiyle geçiniyor. Bu şekilde de pekâla yaşayabilir. Pekâla hayatta kalabilir. Peki bu kadınlar sadece kıtı kıtına hayatta kalmak mı istiyor, yoksa tüm gün kaydırdığı telefonunun ekranından yüzüne, zihnine, bilinçaltına yansıyan o güzel nesnelere, o şahane hayatlara sahip olmak mı? Ayakkabılar, çantalar, elbiseler, rujlar, güzel evler, gidilen havalı mekanlar, yurt dışı tatilleri... Bu işe soyunan çoğu kadın, bunlara günümüz şartlarında bordrolu bir işte çalışarak hiçbir zaman sahip olamayacağını biliyor. O zaman kolları sıvıyor, tüm riskleri alıyor ve kameranın karşısına geçip soyunuyor.
Bir de lüks yaşam özentisi ve kolay para isteği eleştirisi var. Dürüst olalım: Bu kızların çoğunun hayali lüks bile değil. Bare minimum asgari koşulların biraz üstünde, insanca yaşamak için gereken şartlara sahip olmak istiyorlar. Bu kimi zaman iyi bir telefon, kimi zaman dışarda şık bir mekanda kuruş hesabı yapmadan yiyebilecekleri bir öğün yemek, kimi zaman penceresi apartman boşluğuna bakmayan, kendilerine ait güneşli bir oda.
Peki bir insanın refah içinde bir yaşama sahip olmayı arzulaması neden kötü? Bunları arzulamak bu kadar kötüyse neden hiçbirimiz ekranlarımızdan fışkıran bu tüketim çılgınlığı pompalamasına sesimizi çıkaramıyoruz? Bir kadın bunlara ulaşmanın tek yolunun kimseye hiçbir zararı olmadan, evinde oturup memelerini ifşa etmek olduğuna karar verdiyse bu neden kötü olmak zorunda?
Genç kadınların ellerinden her şeylerini alıp, onları bitmek bilmeyen bir güvencesizlik çemberinin içine atıp sonra gördükleri şeylere sahip olmayı arzuladıkları için onları suçlayamazsınız.
Bu konunun sabaha kadar tartışılsa da asla sonuçlanmayacak, son derece bıçak sırtı bir mesele olduğunu düşünüyorum. Ahlak çerçevesinden yaklaşmayı sevmiyorum çünkü ahlak dediğimiz kavram yalnızca egemen sınıfın ideolojisini yansıtıyor. Etik mi? Onun da kararını verecek kişi ben değilim. Evet ben böyle bir şeyi asla yapmazdım. Sanırım hiçbir kadın arkadaşım da yapmazdı. Peki bu, arka planını hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğimiz yaşam tecrübeleri neticesinde bu işi yapmaya soyunmuş bu kadınları yargılayabileceğimiz anlamına mı geliyor?
Genç kadınlar, güvenlik riskiyle karışılacakları neredeyse kesin olmasına rağmen özgür iradeleriyle OnlyFans içerik üreticisi oluyorlarsa, bunu bireysel ahlakçı bir noktadan değil, kamunun asgari sorumlulukları bakımından tartışmak lazım diye düşünüyorum.
İnsanlık onuruna yakışan asgari bir yaşantıyı, bu uğurda çabalayan gençler için erişilmez kılan, eğitimi niteliksizleştiren ve liyakatsizlik yüzünden zaten önemsizleştiren kamu, gidip bir de kadınların bedenlerine karışıp “evlenin, üç çocuk yapın” deme cesaretini kendinde buluyorsa, OnlyFans içeriği üreten kadınların güvenliği de toplum meselesi haline gelir. Genç kadınlara kızmak yerine refahın ve güvenliğin adil bölüşümünü dert etmeliyiz.
Bu kadınlar, onları ağızlarından salyalar akıtarak izleyen, kendi tatminini sağladıktan sonra da fotoğrafların altına “Sen or*spusun, cehennemde yanacaksın,” şeklinde vicdanlarını temize çeken kişilerden daha mı az ahlaklı?
Kararı sana bırakıyorum sevgili 20’lik okuru.
*20’lik, OnlyFans ve benzeri platformların reklamını yapmamakta ve bu platformların kullanılması konusunda hiçbir özendirmede bulunmamaktadır. İşbu yazı yalnızca OnlyFans örneği üzerinden toplumsal adaletsizlik meselesine değinmek amacıyla kaleme alınmıştır. Yazıda “Süt” kullanıcı adlı Azra A.’nın X paylaşımlarına yalnızca bu amaçla yer verilmiştir.
✌️Bu hafta pasif gelir ve farklı gelir modelleri üzerine odaklandık.
🌝 Önümüzdeki hafta konumuz harcamak ve harcanmak. Editörlerimiz
ve🌟20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. Artık TikTok’umuz da var, bekleriz.
Perşembe 21:00’de görüşürüz <3