20’liğin bu bölümünü dinlemek için başlat tuşuna basabilirsiniz (Not. son dakikada yüksek sesle “WOO” diye bağırıyorum, dikkat).
Selam 20’likler ve 20’lik kalanlar,
Nasılsınız? Konuşmayalı neler yapıyorsunuz? Eylül’de İstanbul’un keyfi bir ayrı oluyor. Yazın fiziksel sıcaklığı ile sonbaharın iç ısıtan aktiviteleri buluşup bizleri kırmızı, sarı, turuncu tonları ile kucaklıyor. Aynı zamanda başlangıçların ayı olarak görüyorum Eylülü. Okullar açılıyor, iş yaz tembelliğinden çıkıyor ve her şey biraz hızlanıyor. Bu hız da, Pazartesi ya da 1 Ocak günü gibi motive ediyor. Bu hissi seviyorum.
Yazınız nasıl geçti? Benim biraz curcuna, biraz kaos, bol deniz/güneş ve çeşitli kapanışlar/başlangıçlar ile geçti. Yani değişen bir şey yok. Bu Eylül kendimi çok daha farklı hissediyorum ama… Bu da bir gerçek. Temmuz’da 25 yaşıma bastığımda kendimi çok daha oturmuş, kendine çok daha güvenli hissetmeye başladım. Sanki içimde bir tuşa basıldı ve gözlerim açıldı. Bu ruhsal oturmuşluk hissinin yanısıra fiziksel olarak da çok uzun bir süredir ilk defa hayatımı bir bavula sığdırmaya çalışmadan yaşayabileceğim bir düzene geçtim. Evet dostlar, temelli olarak İstanbul’a taşındım. Tabii benim ‘temelli’ kelimesini kullanmam çok da bir şey ifade etmiyor, o nedenle kendimi şöyle düzelteyim, şimdilik İstanbuldayım. Ve bu beni çok ama çok iyi hissettiriyor.
Kısa bir zaman önce vücudumu ve sezgilerimi dinlemenin önemini bir daha anladım. Yanlış bir yerde ya da yanlış insanlarla beraber olduğunda aslında biliyorsun. Biliyorsun ama bazen bunu itiraf etmek zor geliyor. Enerjin çekiliyor, hastalanıyorsun resmen. O nedenle 25 yaşımı ve Eylül ile başlayan bu yeni senemi, iç sesime güvenerek ve kendi etik/mantık çizgimde yürüyerek geçirme kararı aldım. Neden?
"Hayat benim
Her anımı yaşadıkça sevesim var
Aldırmam hiç yağmurlara
Benim güzel hatalarım var
Bir an bile vazgeçmedim
Kendi yolumdan.”
Bu da Gökhan Özoğuz’u 20’liğe davetim sayılsın. Yazmadım denmesin.
O zaman, kararlarımıza ve hatalarımıza diyelim mi?
✨💕 Şerefe! 💕✨
Yasmin
🌶️ Neler Olmuş?: Yenilikler ve yeni düzen
Evet, 99 kere söyledim, bir kere daha söyleyeyim, 20’lik artık Substack’de. Eminim anlayabilirsiniz, iki senedir aynı yerde bir okur kitlesi topladıktan sonra bunu ‘hurraaa gidiyoruz’ diye taşımak zor oluyor. İnsan alıştığı yerde kalmak istiyor, anlıyorum, ama yeni deneyimlere de açık olması gerekiyor. Uzun lafın kısası Substack’e hoş geldiniz, arkadaşlarınızla paylaşmayı unutmayın.
Artık haftalık 20’lik çıktığında altına yorumlar yapabilecek ve istersiniz sayıları ❤️kalpliyebileceksiniz.❤️ Böylece aslında çok daha farklı şekillerde birbirimizle iletişime geçebileceğiz. Bültenlerin altında konuşmalar ve de belki, kim bilir arkadaşlıklar, başlayabilir. Olur da olur, kısaca yeni bir oyun alanındayız ve sizinle beraber buraları keşfetmek için heyecanlıyım.
Tamam o zaman bu sezon bizi neler bekliyor?
Yazarlarımızdan yazılar devam ediyor, Alıp Başını Gidenler devam ediyor. Bunun yanında ayda bir podcastimiz çıkacak, videolarımız olacak. Bunların duyurularını da çıktıkça yapacağım. İsteklerinizi duydum! Daha sanat odaklı, ilişki odaklı serilerimiz olacak. Daha çok etkileşim, daha çok — demem doğru olmayacak çünkü daha hiç yapmadık ama — etkinlik, vs. olacak!
20’lik bir topluluk. Bu hep böyle oldu. Ve o içi boş ‘topluluk’ kelimesinden de değil. Sizi hep duymak, anlamak istiyorum. O nedenle 20’likte bu sezon görmek istediklerinizi lütfen aşağıda yorumlara yazın, DM atın ya da email atın! Gözlerim yollarda, bekliyorum.
🍉 Daha karpuz kesecektik 🍉
🪸Bu hafta: Birbirimize kavuştuk, yeni evi gezdik ve 3. sezonun açılışını yaptık. Hayırlı olsun diyelim mi? Bence diyelim.
🫧Haftaya: para, para, para, varlığı bir dert yokluğu yara diyerek 20’liklerin para harcama alışkanlıklarına değiniyoruz. Sahi nedir bizim paramızı harcadığımız şeyler?
💌Çevrimiçi rakı soframız olan 20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. (Twitter, Linkedin).
✨ O zaman haftaya aynı saatte diyelim mi? ✨
Şerefe!
💕 Yasmin 💕
Yerimizi aldık!
Emeklerin için teşekkürler, akışları takip etmek çok verimli ve zevkli oldu benim için. <3