Aaa selamlar siz de mi buradaydınız?
Bu bülteni çıktığında okuyan gece kuşlarına selam olsun. Uykulu gözler ve yorgun bir beyin yazıyor bu cümleleri. Saat geç, 20’lik de geç. Ama oluyor böyle şeyler canım, kendime kızmıyorum. Mart ayını Women's History Month bellemiş Amerika, Avustralya ve İngiltere ile konuşmam lazım çünkü KADIN ayı olan martın iki haftasında da duygularım ve modum karmakarışıktı. Ayıp. Bi’güzellik yapsaydınız. Bari mart ayında sinirimiz bozulmasaydı.
Siz nasılsınız? Annemle geçen gece Bahar dizisine başladık. İkinci bölümün sonuna geldiğimizde bir baktık sabaha karşı 3 olmuş. Ama ne yapalım… Uzun bir süredir Türk dizisi izlemiyordum. Kızılcık Şerbeti’ni özellikle 20’lik yazarlarından Irmak ve Merve bir süre bayılarak izlediği için şans verdim, ilk bölümün ilk 15-dakikasında sinirimi bozduğu için kapadım. Dayanamıyorum. Ama Demet Evgar varsa, varım dostlar. En sevdiğim filmlerden biri olan Aile Arasında’nın kraliçesi, Demetimizi ben izlerim. Ve gerçekten şu ana kadar dizi gerçekten güzel gidiyor. Bence.
Benim Aile Arasında en sevdiğim sahne Fiko’nun sinirlenerek Haşmet Kurt’un ofisine daldığı sahnedir.
“Herkes haddini bilecek. Benim canım sıkılmasın. Maymun gözünü açtı,” hayat felsefem olmak üzere. Aynı şekilde Bahar’ın ikinci bölümünde, Demet Evgar, Turgut Uyar’ın Denge adlı şiirini okuyor.
“Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız.”
Benim dengemi bozmayınız.
Şu ana kadarki cümleler haftanın başında yazıldı. Bugüne, yani perşembeye, kalsaydı tek söyleyeceklerim şunlar olurdu:
Günüm kötüydü. 20’lerinde olmak zor. Vallahi zor. Ama güzel de.
🐈🐈⬛Bugün melek Eros’umuza ve diğer tüm canım kedilerimize (ve diğer tüm canlılara) öpücükler, sevgiler ve bol lezzetli kedi mamaları yolluyorum. İyi ki varsınız. 🐈🐈⬛
Yasmin
Bu hafta nelerimiz var?
Bu hafta Ayşe’den inanılmaz güzel, derinlikli ve araştırma kasını tepe tepe kullandığı bir yazı geliyor. Z-kuşağı gerçekten zıtlıkların kuşağı. Bunun göstergeleri her gün daha da yüzümüze vuruluyor. Ayşe de soruyor: “Z Kuşağı Muhafazakarlaşıyor mu?”
Evet?
Hayır?
Cevaplar yazıda,
İyi okumalar!
Z Kuşağı Muhafazakarlaşıyor mu?
Süslü Sözlük okumaları ve seksten uzaklaşan z-nesli üzerine
Yazı:
“Evli bir insan yanında eşi olmadan tatile gitmemeli!”
“Tüm Netflix dizilerinde cinsellik olması çok sıkıcı!”
“Partilemek mi? Evde kedime sarılarak film izlemeyi tercih ederim.”
Bu cümleler tanıdık geldi mi? Sizi bilmiyorum, ama ben son zamanlarda böyle ifadeleri sık sık duyar oldum. Hem de – şaşırtıcı ama – bildiğimiz anlamda muhafazakâr kesimden veya yaşlılardan değil. Gençlerden. Çoğu yirmili yaşlarında olan, üniversite mezunu, büyük şehirlerde yaşayan, genellikle herhangi bir dini hassasiyeti olmayan gençlerden.
Kafelerde, toplu taşımada sohbetlerine kulak misafiri olduğum veya Twitter’da, internet forumlarında rastladığım bu ifadeler beni şaşırtıyor. Cümlelerdeki kesinliğe, kendinden emin kapalılığa bakıyor ve henüz birkaç gün önce otuz yaşına basmış biri olarak merak etmekten kendimi alamıyorum: Z Kuşağı muhafazakarlaşıyor mu?
Bir guilty pleasure’ım var. Süslü Sözlük. Yıllar önce kozmetik ürünlerinin yorumlanabileceği bir platform sunmak amacıyla Ekşi Sözlük’ten esinlenerek kurulan bu çevrimiçi oluşum; seneler içinde bu işlevini büyük oranda yitirmesine rağmen, içine üyelerin tamamen anonim olarak yazabileceği Soru – Cevap sekmesinin eklenmesiyle adeta bir kavga, polemik, basitlik ve skandal yuvası haline geldi. Çoğunlukla 20-30 yaş arası üniversite mezunu ve şehirli kadınların üye olduğu bu Sözlük, Türkiyeli genç kadınların (ve elbette onların gözünden erkeklerin) nabzını tutmak için ideal. Üyeler içlerini herhangi bir kullanıcı adı bile olmadan tamamen anonim olarak dökebildikleri için son derece samimi, sansürsüz paylaşımlar yapılıyor. Her sabah kahvemi içerken beş dakikamı ayırıp hızlıca Sözlük’teki Gönül İşleri ve Cinsellik kategorisi altındaki sorulara göz atıyorum. Bu iki başlık altında ilgi çekici tartışmaların çıkma olasılığı çok daha yüksek. Bu tartışmalarda şöyle ifadelerle karşılaşmak işten bile değil:
“Erkek arkadaşımın yakın kadın arkadaşı olamaz.”
“Dindar değilim ama evlenmeden önce cinsel ilişkiye sıcak bakmıyorum.”
“Çok fazla birlikteliği olmuş bir erkekle asla ilişki yaşamam.”
“Bir erkeğin sosyal medyada çok fazla kadını takip etmesi red flag’dir!”
“Dating uygulamasından tanıştığın hiçbir erkeğe güvenmemelisin.”
Uzun yıllardır bu platformda yer bulan görüşleri gözlemleyen biri olarak karşılaştığım ifadeleri kendi üniversite çağımla (yani on yıl öncesiyle) kıyaslıyorum ve yirmili yaşlarındaki genç kadınların cinsellik ve ilişkiler konusunda daha içe kapanık ve tedbirli hale geldiklerini görüyorum. İşin enteresan yanı, sekse ve ilişkilere daha korumacı, sosyal muhafazakar denilebilecek bir tutumla yaklaşan bu kadınlar, aslında bu konularda benim dönemime kıyasla çok daha bilinçliler! Gaslighting, ghosting, mansplaining, red flag, manipülasyon gibi ilişki kavramları adeta yenilip yutulmuş. Dahası, genç kadınların çoğu güvenli seks konusunda hatırı sayılır derecede bilgi sahibi. Ertesi gün hapı hangi durumlarda kullanılır, hangi doğum kontrol hapının yan etkisi nedir, cinsel yolla bulaşan hastalıklar nelerdir, HPV aşısı nereden temin edilir… Benim ve arkadaşlarımın 20’li yaşlarımızın başındayken cevaplarını pek de bilmediğimiz bu soruları çekinmeyin, Süslü’deki genç kadınlara sorun. Doğru cevapları bulacaksınız.
Seks mi? Sağol Canım, Doydum, Almayayım
Sosyal olarak muhafazakarlaşma yalnızca yirmi yıldır siyasal İslam ile sınanan Türkiye gençlerinde mi mevcut, yoksa dünyanın kalanında da bu yönde bir eğilim var mı diye merak ediyorum. Karşıma çıkan sonuçlar ilgi çekici: araştırmalara göre görünüşte Z kuşağı seks hakkında daha fazla konuşuyor ama daha az ilişkiye giriyor! ABD’de yapılan araştırmalar, son bir yıl içinde cinsel ilişkiye girmemiş 18-29 yaş aralığındaki gençlerin oranının, 2008’den 2018’e kadar iki kattan fazla artıp yüzde 23’e ulaştığını gösteriyor.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından 2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin yüzde 30’u daha önce en az bir kez seks yaptıklarını söylerken, bu oran 2019’da yüzde 38’e, önceki yıllarda ise yüzde 50’nin üzerine çıkmıştı. Bu, 1990’dan bu yana her iki yılda bir yapılan ankette kaydedilen en büyük düşüş oldu.
ABD’lilerin davranış eğilimlerindeki değişimleri uzun yıllardır takip eden Chicago Üniversitesi Genel Sosyal Araştırması, 2021’de 18-25 yaş arası her on Z kuşağı erkeğinden üçünün bir önceki yıl seks yapmadığını bildirdiğini ortaya koydu. Her dört Z kuşağı kadınından biri de bir önceki yıl hiç seks yapmadığını bildirmiş!
Ayrıca Z kuşağının ilk cinsel deneyimini Y kuşağına kıyasla daha geç yaşadığı görülüyor: 2019'da University College London (UCL) tarafından yapılan bir araştırma, 14 yaşındaki her otuz çocuktan birden azının cinsel ilişkiye girdiğini ortaya koydu; bu oran 1980'ler ve 1990'larda 16 yaşın altındaki çocukların yüzde 30'uyla karşılaştırıldığında oldukça düşük.
Kaliforniya Ünivesitesi (UCLA) tarafından yapılan bir araştırma, iki ya da daha fazla cinsel partneri olduğunu bildiren genç yetişkinlerin oranının da 2011’de yüzde 23’ten 2021’de yüzde 10’a gerilediğini söylüyor. Z kuşağı huzuru tek eşlilikte bulmuş gibi görünüyor.
Bu değişiklik pek de şaşırtıcı değil. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre ilk kez porno izleme yaş ortalaması 13’e kadar düşmüş. Gençlerin sekse cep telefonlarından erişmelerinin iki etkisi var.
İlki, cinselliğe sanal olarak erişebiliyor olmak gerçeğine olan ilginin azalmasına sebep oluyor. Araştırmacı Christina Richardson, pornoyla erken yaşlarda tanışmanın gerçek hayatta cinsel ilişkiden zevk alma olasılığını azalttığını söylüyor.
İkincisi, maruz kalınan pornonun “tiksindirici” bir yanı var. Porno genellikle erotizmden uzak ve sık sık şiddet içeriyor. Z kuşağının kaçındığı şey tam da bu olabilir mi?
Ekranda Daha Az Seks, Daha Çok Yakınlık
Z kuşağı daha az seks yapmakla kalmıyor, aynı zamanda ekranda daha az seks görmek istiyor. Kaliforniya Üniversitesi (UCLA) akademisyenleri tarafından yıllık olarak hazırlanan ‘Teens & Screens’ (Gençler ve Ekranlar) raporuna göre, gençlerin yarısından fazlası (yüzde 51,5) HBO’nun ‘Euphoria’ ve ‘The Idol’ dizilerindeki gibi seks ve travmadan oluşan hikayeler yerine kendilerininki gibi hayatları yansıtan hikayeler izlemek istiyor.
Yaklaşık yüzde 39’u ise aromantik ve/veya aseksüel karakterlerin daha fazla tasvir edilmesini isterken, neredeyse yarısı (yüzde 47,5) dizi ve filmlerin çoğunda seksin gerekli olmadığını belirtiyor.
Z Kuşağının daha az cinsel ilişkiye girmesine rağmen cinsellikten bahsetme konusunda daha açık olması ilk bakışta çelişkili gibi gözükse de aslında pek öyle değil. Çünkü, Z kuşağının aradığı şey cinsellik değil, yoğun bir yakınlık. Görünüşe göre Z kuşağı bu konuda nicelikten çok niteliğe önem veriyor.
Tekila Shot’a Hayır, Zencefil Shot’a Evet
Z kuşağının daha az rağbet ettiği bir başka şey ise alkollü içki tüketimi. 2022 yılında Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, Almanya’da yaşayan 18-24 yaş arasındaki gençlerin neredeyse yarısı (%49) içki tüketmiyor. Birleşik Krallık’ta bu oran yüzde 43. Fransa’da ise yüzde 39.
Araştırmanın dikkat çeken bir diğer bulgusu ise şöyle: 2021 yılında 18-25 yaş gençlerde sarhoş olana kadar alkol tüketme oranının yüzde 32 olarak karşımıza çıkıyor. 2004 yılında yapılan ankette ise bu yaş grubunda bu oran yüzde 44 idi. Yani Z kuşağı alkol tüketse bile bunu daha kontrollü olarak yapıyor.
Frankfurt Üniversitesi Bağımlılık Araştırma Merkezi'nden Heino Stöver, araştırmanın bulgularına ilişkin, "Sosyolojik bir perspektiften bakıldığında bunun ana nedeni kontrol kaybından kaçınmak" ifadelerini kullanıyor.
Z kuşağının mental sağlıkları konusunda da son derece tetikte olduğu hiç şüphesiz. İnternet ortamında bahsedilen her deneyim aktarılan akranlara bir mesaj içeriyor. Flörtten alkole, cinsel deneyimlere kadar her şey gençler tarafından “travmatik” veya “red flag” olarak etiketlenebiliyor. Örneğin bir internet fenomeni erkeklerle yaşadığı kötü bir deneyimden bahsediyorsa, bu beraberinde flört ve seks konusunda bir korku kültürünün doğmasına da sebep olabiliyor.
Özetle; gençler eskisi kadar çok içki içmiyor, sekse ilgi duymuyor. Havalı olmak isteyen gençler için Sex & Drugs & Rock’n Roll dönemi geçmişte kaldı diyebilir miyiz? Belli ki artık yirmili yaşlarındaki insanların ilgi duyduğu farklı şeyler var. Kişisel gelişim kitapları okuyor, travmalarından bahsediyor, terapi alıyor, örgü örüyor, spor salonuna gidiyor ve sağlıklı beslenmeye çalışıyorlar. Tekila shot yerine zencefil shot içiyorlar. Stres atmak için gece kulübü yerine seramik atölyesine gidiyorlar.
Bu Noktaya Nasıl Vardık?
Z kuşağı üzerine çalışan Batılı araştırmacıların bir çoğuna göre günümüz gençlerinin sosyal muhafazakarlığı; cinsel devrim, geleneksel aile yapılarının çöküşü, göç ve dinin gerilemesi yoluyla Batı toplumunun aşırı liberalleşmesine bir tepki olarak gelişti.
25 yaşındaki İngiliz gazeteci Kara Kennedy'e göre, bugün Batıda vücut bulan toplumsal muhafazakarlık bir "moda" olarak kabul ediliyor ve gençlerin farklı olma isteğinden kaynaklanıyor. Kara sözlerine şöyle devam ediyor; “Eskiden gençler isyan etmek için ‘punk’ olurlardı. Şimdi, yıllarca süren aşırı liberalizmden sonra, muhafazakâr olmak isyan etmek anlamına geliyor.”
Kanaatimce bu muhafazakarlaşma yalnızca isyan arzusuyla açıklanamaz. Yukarda gençlerin on yıl önceki jenerasyona kıyasla ilişkiler, seks, sağlık ve öz farkındalık gibi konularda çok daha bilinçli olduklarından bahsetmiştim. Belki de bu bilinç seviyesinin artması onları daha tedbirli davranmaya itiyor. Bu tehlikelerden kendini sakınma hali ise “sosyal muhafazakarlık” olarak etiketleyebileceğimiz durum ile sonuçlanıyor.
Türkiye’deki gençlerdeki muhafazakarlaşmanın sebebi, bir açıdan Batılı akranlarından ayrılabilir. Batıdaki liberalleşme küreselleşme etkisiyle tüm dünyayı bir şekilde etkilese de, Türkiye’deki gençlerin muhafazakarlaşması, toplumun geri kalanının muhafazakarlaşmasıyla aynı doğrultuda seyrediyor olabilir. Bir başka deyişle, hem dünyadaki sosyal muhafazakarlaşma trendleri, hem de Türkiye’deki siyasal İslam’a bağlı muhafazakarlaşma rüzgarı bir araya gelerek sinsice Türkiye’deki gençlerin içine işliyor olabilir mi?
Pandemi, doğal afetler, iklim krizi, ekonomik krizler… Hem Türkiye’de hem de dünyanın kalanında kendi kimliğini anlamlandırmaya ve var etmeye çalışan gençler için durum pek iç açıcı görünmüyor. Dünya gittikçe daha çılgın ve daha öngörülmez bir yer haline gelirken Z kuşağının bir sığınak olarak içe kapanmaya yönelmesi pek de şaşırtıcı değil.
🫦Bu hafta muhafazakarlaşan Z-nesli üzerine kafa yorduk.
🖼️Haftaya tabukamu işbirliğimiz devam ediyor. Aynı zamanda masamıza bir başka Alıp Başını Giden daha katılıyor!
💌Çevrimiçi rakı soframız olan 20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. Artık TikTok’umuz da var, bekleriz.
💬Bu sayımızla ilgili yorumlarınızı, düşüncelerinizi bekliyoruz! Aşağıda buluşalım.
✨ O zaman haftaya aynı saatte diyelim mi? ✨
Şerefe!
💕 Yasmin 💕
yyaaa müthiş bir yazı, raporlar, çıktılar, veriler... Aslında Z kuşağı daha özgür ve cesur gözüküyor, sanki istedikleri herhangi bir şeyi her an yapabilirler duruşu alıyorum ama onlara yüklenen bilgiler ve yaşadıkları şeyler kesinlikle daha farklı. bu da onlarda sosyal muhafazakârlaşmayı tetikliyor olabilir mi? Ben de bu tarz durumları Kız Başına hesabının Ayrıl Kanka programından biliyorum, tam Z kuşağını yansıtıyor diyemeyiz tabii ama yine de konuyla alakalı