Sevgili 20’likler,
Valentine ayı geldi çattı. Aşk ve sevgi çok güzel ikili ancak bunu sadece romantik ilişkilere indirgememeye karar verdik. Ne de olsa sevgi her yerde. Arkadaşlarımızla kurduğumuz ilişkileri düşündük. Mesela bir dostluk bitince nasıl hissediyoruz? Ya da yakın kız arkadaşımızla aramızda kilometreler varsa ilişkimizi nasıl sürdürüyoruz? Peki ya iş hayatındaki ilişkiler? Sanırım en çetrefilli bulduğum ilişkilenme biçimi. Etrafımızdaki ilişkilenme biçimlerini düşüneduralım ya da düşünmeyelim direkt ne hissediyorsak yaşayalım. Neticede sevme işi, mantıkla pek alakalı değil bence. Valentine ayı olunca aklıma sadece şu cümle geliyor: “Seven sevdiğine, sevdiğini söylesin.” Pek tabii böyle yapsın, sevdiğini söylemek güzel bir şey. Sevdiğinizi henüz söyleyemiyorsanız, sohbet muhabbet arıyorsanız bültenimizi paylaşabilirsiniz de.
Hatta biz sizin için hemen işi halledelim:
Sevgili okur, bu bülteni sana yollayan kişi seni seviyor. Bizden duy istedik. Artık gerisi sizde <3
Bu hafta nelerimiz var?
❤️🩹 Bensu, bütün kalp kırıklıkları ile yakın dost ayrılıkları üzerine düşünüyor.
🪞Gözde, ilişkilerdeki narsizmi ele alıyor ve dikkat etmeniz gereken noktaları söylüyor.
💼 Anonim bir yazar, iş hayatındaki ikiyüzlülüklerden bahsediyor.
🗺️ Kardelen (ben), uzak mesafe kız arkadaşlıklarına değiniyorum.
Keyifli okumalar, sevgiler!
Kardelen
Eski Sevgilileri Bırakın da Yakın Arkadaş Ayrılıklarını Nasıl Atlatacağız?
Bu kalp kırıklıkları herkesi hep kendim gibi zannetmekten…
Yazı:
Geçenlerde, ne zaman baksam beni bir kalp kırıklığımla yüzleştiren o meşhur uygulamada geziyordum. Arka arkaya 3 tane yakın arkadaş ayrılığı videosuyla karşılaşınca oturduğum yerde doğruldum. Yakın arkadaşlıkların bir anda aslında çok da büyük sebepler olmadan bitmesi benim için hep çözülemeyen bir gizem olmuştur. O ilk kopma nerede gerçekleşiyor? Birbirimizi çok severken saatlerce aynı konuya gülerken ne oluyor da birbirimizin yüzüne bile bakmadığımız insanlara dönüşüyoruz? Bilmiyorum. Bu da beni “Çocukken nasıl kolayca arkadaş oluyorduk ve yetişkinlikte arkadaşlıklarımızı nasıl daha sağlıklı sürdürebiliriz?” sorusuna götürüyor.
Artık kimseyle arkadaş olamıyorum diyorsanız..
Geçmişime kısa bir bakış attığımda çok kolay arkadaş edinebilme özelliğim olduğunu görüyorum. İnsanlarla çok kolay konuşan, herkesi güldüren bir kişiydim. Şimdiki halime baktığımda ise “O kız nereye gitti?’’ demekten kendimi alamıyorum. Arkadaşlık çoğumuzun hassas noktalarından olsa da romantik ilişkiler kadar konuşulmuyor. Bence arkadaşlığın da aşk acısı gibi iştah kaçıran ve kalp ağrısı yapan pek çok özelliği var çünkü romantik olsun olmasın her şekilde bir sevgi bağını paylaşıyoruz. Bu sevgi karşımızdaki insanı önemsemek, onunla vakit geçirmek ve bir şeyler paylaşmaya değer vermekle gelişiyor.
Sizde de oluyor mu bilmiyorum ama ben arkadaşlıkta bağlanma stilim konusundaki bazı gerçeklere uyanmadan önce çok verici ve esnek bir kişiydim. Sevdiğim kişiler için her şeyi yapabilecek gibi hissediyordum. TikTok’ta bazı arkadaşlık hikayelerini dinlerken ağzımdan istemsiz olarak şöyle bir cümle çıktı: Bunlar hep herkesi kendim gibi zannetmekten…
Arkadaşlıkta red flagler yok sanıyoruz ama bir de şu açıdan bakalım:
Yakın arkadaşlarımızda da “kırmızı bayrak’’ denilen dikkat edilmesi gereken sağlıksız pek çok durum var. En son arkadaşlığınız neden ve nasıl bitti hiç düşündünüz mü? Tabii ki önce kendimizdeki hatalara da bakmayı ihmal etmiyoruz ama eğer elinizden geleni yaptıysanız ve hala içinizde o arkadaşınıza dair biraz özlem ve sevgi hissediyorsanız bu arkadaşlığınızın daha çözümcül tarafında olduğunuzu gösterebilir.
Ben en çok hayatımda büyük bir olay olduğu zaman önemsenmediğimde ve dinlenmediğimde o arkadaşlığın çatırdamaya başladığını gördüm. Bu durum arkadaşlığın en önemli bileşenlerinden olan “anlaşılmak ve destek vermek’’ ihtiyacını kötü yönde etkiliyor. “Eğer birbirimizin arkasını kollayıp destek çıkmayacaksak sadece eğlenmek için mi arkadaşız?” sorusunu da ortaya çıkarıyor.
Bir TikTok kullanıcısı arkadaşlığı bitiren en önemli etkenlerin başında arkadaşlığı yanlış konumlandırmak olduğunu söylüyor. TikTok sözlüğünde “arkadaş körlüğü’’ olarak geçen bu tanım, beklenmedik arkadaş ayrılıklarını tam olarak açıklıyor. Bu terimi şöyle basit bir şekilde açıklayabiliriz: “Yoksa sen beni, benim seni sevdiğim kadar sevmiyor musun?’’
Bazen bu durum ani bir farkındalık gibidir. Arkadaşlıkta hep ilk mesajı atanın, her zaman “nasılsın?” yazanın ve buluşma tarihi ayarlayanın siz olduğunu dert etmediğiniz bir kafa yapısından çıkar ve bu durumu sorgulamaya başlarsınız. Buna arkadaşım beni daha az seviyor demiyorum da arkadaşımın “öncelik listesinde yokum’’ diyorum.
Evet, hepimizin öncelik listeleri var. Bu listelerde de merak ettiğimiz insanlarla günlerinin nasıl geçtiğini konuşmak da var. Sık iletişim şart olmasa da duygusal olarak yatırım yaptığımız arkadaşlarımızla belirli bir iletişim yöntemimiz olmalı. İşte arkadaşlık körlüğü artık bir taraf diğerine daha az yatırım yaptığında, diğer arkadaşın hala aynı şekilde davranmaya devam etmesiyle başlıyor. Aslında daha fazla duygusal yatırımı yapan taraf, arkadaşının kendisini aynı şekilde yakın arkadaş kategorisinde görmediğini fark ediyor ve bunu fark ettiğinde de derin bir kalp kırıklığıyla birlikte tek kişilik bir arkadaşlıkta olduğunu anlıyor.
Arkadaşlıklarda ne olursa olsun “son buluşma’’ metaforuna katılıyorum. Son buluşma teorisine göre, hayatınızda olmaması gereken biriyle bir daha asla yollarınız kesişmez. Aynı mahallede oturup hiç konuşamadığım çocukluk arkadaşlarımı artık anılarda bırakıp, içimdeki buruk duyguları bazen mistik olaylara yüklemeyi seviyorum. Bu teoriyle birlikte sizi de daha fazla gelecek için heyecanlanmaya ve geçmişin kalp kırıklarını daha az düşünmeye davet ediyorum.
Romantik İlişkiler ve Narsisizm
Narsisten kaçış rehberi.
Yazar:
Geçtiğimiz hafta ‘İnsanlara Sevmeyi Kim Öğretti?’ diye sorduk. Biraz ‘sevgi’ üzerine tartışıp dertlendikçe 14 Şubat haftası gelmişken romantik ilişkiler konusuna dönelim istedim. Bu hafta ‘Romantik İlişkilerde Narsisizm’ konusuna mercek tutuyor, dertlerinizi dinliyor ve narsist ilişkilerden kaçış rehberi oluşturmaya çalışıyorum.
‘İnsanlara Sevmeyi Kim Öğretti?’ diye sitem ederken geçtiğimiz hafta İrem: “Bir ağaçtan ne farkım var; o da bu dünyadan geçiyor, ben de” demiş ve insanlardaki bencillik duygusuna odaklanmıştı. Kişinin kendini aşırı beğenmesi ve önemli görmesinin yanı sıra sürekli onay ve hayranlık beklemesiyle ortaya çıkan Narsistik Kişilik Bozukluğu (NKB) insan ilişkilerinde ortaya nasıl çıkıyor, meraktayız. İkili romantik ilişkilerin başlangıcından bitişine birçok problemi değerlendirebiliriz. İlişkinin başında ‘bu bir ilişki mi yoksa situationship mi?’, devam ederken ‘şu an manipüle ediliyor muyum?’ ve bittiğinde de akıllarda birçok soru daha… Her 14 Şubat’ta romantik date önerileri ya da aşkınızı nasıl uyandırabilirsiniz gibi fikirlerle gelecek değiliz…
20’lik hesabında narsist partneri olanların deneyimlerini sorduğumuzda cevaplar üstü kapalı ve üzücüydü…
“Off sorma," “kitabını yazarım” ve “anlatmayayım cnm canın sıkılır,” diyenler oldu.
“İnanılmaz bir kafa karışıklığı. Bir yanı sizi hep parlatıyor, bir yanı ölmenizi istiyor gibi..”
“Sizden geriye başka hiçbir şey kalana kadar devam ediyor, sonra altın vuruşu yapıp gidiliyor.”
Dr. Sarah Davies’in “Narsist Birinden Nasıl Kurtulursunuz?” adlı kitabında toksik ilişkileri hayatımızdan nasıl uzaklaştırabileceğimizi anlatıyor. Burada tabii ki ilk etapta ‘narsistliğin neye benzediğini anlamamız gerekiyor. Narsist kişilerin davranış biçimini ikiye ayırıyor:
Net bir şekilde narsist özelliklerini gösteren, ilgiyi, ‘egemenliği’ üstüne çekmeyi seven, başkalarının ilgisini, bağlılığını yaptıklarını parlatarak ve alan kaplayarak yapanlar.
Üstü kapalı bir şekilde, kendini kurban olarak gösteren, fedakarlıkları ve tüm yaptıklarının arkasına saklanarak, vericilik ve özveri maskesi arkasında saklananlar.
Tabii, işler karışıyor. Narsist bir ilişkide, hızlıca göklere çıkarılıp sonra yere vurulabiliyorsunuz. Aşk sanıyorsunuz, şehvet sanıyorsunuz, 'bu o kişi,’ diyorsunuz, gözünüz boyanıyor, tam bağlandınız, kendinizi adadınız, BAM, bir anda her şey sarpa sarıyor. Geçmişin güzelliğine tutunarak elinizdeki değişmiş ilişkiyi kurtarmaya ve toparlamaya çalışıyorsunuz. Çünkü narsist ilişkilerde bu değişimin suçlusu da çoğu zaman siz olarak görülüyorsunuz.
İlişkisinden bir türlü kopamayanlar, sağlıklı bir ilişkide olup olmadığına karar veremeyenler ve manipüle edilenler, belki de manipüle edenler için bir narsistik İlişki yapısını anlama rehberi hazırladım.
Narsistik İlişki Nasıl Anlaşılır?
İdealleştirme – Değersizleştirme – Terk Etme Döngüsü
Narsistik bireyler, ilişki başında karşılarındaki kişiyi idealleştirir ve onları mükemmel olarak görür. Ancak zamanla eleştiriler artar ve sonunda kişiyi değersizleştirerek ilişkiyi bitirme eğilimi gösterirler. Eyvah butonu diyoruz! 🚨
Manipülasyon
Narsistik bireyler, Gaslighting (kişiyi gerçeklik algısını sorgulamaya zorlayan psikolojik manipülasyon yöntemi) veya partnerlerinin hayatını aşırı kontrol etme eğiliminde olabilirler.
Empati Eksikliği
Bu bireyler genellikle başkalarının duygularına duyarsız kalır ve duygusal ihtiyaçları karşılamakta yetersizdir.
Bağımlı İlişkiler
Eş-bağımlı kişiler, narsistik partnerlerini mutlu etmek için sürekli çaba gösterir ve kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atar. Bu tarz bir ilişkide bağlanma stiliniz tetikleniyor olabilir, en yakın kitabevine uğrayıp Amir Levine ve Rachel Heller’ın müthiş araştırması ‘Bağlanma’ kitabına bir göz atın :)
Eğer yukarıda yer alan belirtilere sahipseniz üzgünüm ama sağlıklı bir ilişkide olmayabilirsiniz. Bir uzman görüşü elbette yararınıza olacaktır, sonra yok efendim “ben bu 14 Şubat’ı senin yüzünden yalnız geçirdim” demeyiniz. Neydi o söz? Heh, bekara kolay…
Gelelim narsistik bir ilişkide olduğunu bildiği halde ilişkisinden kopamayanlara. Sağlıklı ikili ilişkilerin temeli bireyin önce kendini tanıması ve kendi önceliklerini keşfedebilmesiyle oluşturulabilir. İlişki içinde kendimizi tanımak ne kadar önemliyse, ilişki dışında da kendimizi tanımak ve sınırlarımızı keşfetmek bir o kadar önemli. Sağlıklı bir ilişkide değilsek ve duygularımızın manipüle edildiğini görüyorsak, partnerimiz bize sınırlarımız yokmuş gibi davranabiliyor ve kendi isteğine göre ilişkiyi yönetiyorsa tebrikler bir narsistle berabersiniz! Acil kaçış rehberi oluşturmalı ve kendinizi korumalısınız. İşte işinizi kolaylaştıracak bazı adımları şöyle listeledim.
İlişki içerisinde olan sizsiniz, elbette her sesi dinleyerek hareket etmemelisiniz ancak dostlarınız iyiliğinizi seslendirecektir.
İlişkinizde sınırlarınız zorlanıyor olabilir, sınırlarınızı nasıl çizeceğiniz ve koruyacağınız hakkında bilgi edinmek hiç fena olmayabilir.
Bir ilişkiden kopmakta zorlanıyorsanız bireysel olarak yapmayı sevdiğiniz hobi ve aktiviteler size kendinizi yeniden değerli hissettirebilir.
Bir terapist ile görüşmek ve uzman görüşü almak her zaman iyi bir bakış açısı kazanmanıza yardımcı olacaktır.
Bonus: ‘Şu 14 Şubat bir geçsin bakarız’ diyenlerdenseniz, 14 Şubat’ta dostlarınızla single’s party düzenleyebilirsiniz. 🥂
Narsistik bireylerle iş hayatında, okulda veya romantik ilişkilerde sık sık karşılaşıyor olabiliriz ancak önemli olan doğru zamanda bu durumu gözlemlemek ve kendi sınırlarımızı iyi çizebilmek. Size değer verdiğini bildiğiniz insanlarla ilişkiler kurmanızı ve öz saygınızı yitirmeden hayatınızdaki narsistlere elveda demenizi diliyor, Fairuz’dan bir şarkı bırakıyorum: Ana La Habibi
Not: Timaş Yayın Grubu’na kitap için çok teşekkür ederiz, bilgilendirici bir kitap, okumaya devam ediyor, notlarımızı alıyoruz. 💕 Tam sevgililer günü için ideal oldu (!)
Farklı Bir İlişki Tipi: İş Hayatı ve İkiyüzlülükler
Maskeli baloya hoş geldiniz. Burası iş hayatı!
Yazar: ANONİM
20’lik yazarları olarak birçoğumuz farklı disiplinde birçok kurumda, start-up’ta çalışıyor, hatta bazılarımız kendi işini yapıyor. Her birimizin de farklı deneyim süreleri var. Bu bültende bazılarımız insan ilişkilerini, bazılarımız dostluk ilişkilerini ele alırken ben de birçoğumuzun hayatının çok büyük bir kısmını kaplayan iş hayatının ikiyüzlülüklerini ele almak istedim.
Ancak henüz 1 yılı dolmayan (yasal ve öğrenci staj dönemini saymazsak) iş hayatımdaki tecrübelerimden ziyade, uzun yıllar deneyime sahip kişilerden dinlediğim bazı ikiyüzlülüklere değinmek istiyorum. Tabii bunları dinlerken aslında birçok ikiyüzlülüğün aynı profile sahip kişiler tarafından yapıldığını, kendini sevmeyen, kendi ile barışık olmayan insanların başkaları üzerinden tatmin duygusu yaşamak istediklerini biraz daha görmüş oldum. Halbuki lafı edilince herkes etik değerleri olan, ne kadar da düzgün ve hak gözeten kişiler değil mi? Neyse, umarım ki bu yazıyı okuyanların iş hayatlarında bu tarz durumlar yoktur. Hadi başlayalım!
Anonim-1: İş hayatımdaki birçok kişi sözde kimse hakkında konuşmak istemeyen, bunu sevmeyen ama aynı zamanda bir olay olduğunda kısık sesle ona buna anlatıp “ahh, vahh” diyen kişilerden oluşuyor. En hayret ettiğim şey bunu yapanın, bu durumu eleştiren kişiler olması. Sorsanız hepsi çok düzgün insanlar 🙂.
Anonim-2: Patronumuz (bu vasfa sahip olmadığını az sonra anlayacaksınız) muhasebecimizi kovmaya çekindiği için “Ofisi tamamen kapatıyoruz” deyip yalan söylemişti. Kahkaha atmamak elde değil 😀.
Anonim-3: Benim en çok şaşırdığım ikiyüzlülük, birlikte yaptığımız işlerin sanki tek başına yapılmış gibi “ben” diliyle anlatılmasıydı. İçinde bulunduğum projede günlerce ön araştırmasını yapmama ve finalize edilmesi için deli gibi çaba sarf etmeme rağmen iş bittiğinde takım liderimize “Ben bunu şöyle yaptım, bunu düşünerek hareket ettim vs.” denilmişti. Tabii bunun gocunmadan benim yanımda yapılmış olması da hayret vericiydi.
Anonim-4: Instagram üzerinden açtığım soru-cevap anketine Anonim-4’ün verdiği cevap “Karakter sayısı yetmiyor.” olmuştu. Sonra şöyle devam etti: “Eski şirketimde sabahlanacak bir amele işi verildi. 50 sayfalık bir işti ancak taranmadığı için elle yazmak gerekiyordu. İşin sabahlanmadan yapılması imkansızdı. Biz de elle yeniden yazmak yerine müşteriden bu dokümanın word halini isteyelim, dedik ancak yöneticimiz ‘hayır istemeyelim’ dedi. Sabahladık. Sonra sabahladığımız için bize kızdılar. Ardından da ‘neden word hâlini istemediniz ki’ dediler…”
Anonim-5: Yöneticilerin yaptığı hatalara “Sehven oldu ya” denilip asistanların aynı hatayı yaptığı zaman sert bir şekilde eleştirilmeleri.
Anonim-6: Bir kişiye benden daha az bilgili olduğu bile bile daha yüksek rütbede spor yazarlığı verilmişti.
Anonim-7: Ekip arkadaşımla aramızda konuşup halledebileceğimiz birçok şeyi yöneticim varken konuşması ve kendilerini kusursuz göstermeleri... Hani kendi aramızda halledebilecekken neden illa yöneticimiz varken konuşmayı tercih ettiğini anlamıyorum. Ya da pardon artık anlıyorum, ikiyüzlülük.
Anonim-8: Çok yoğun geçen bir yılın ardından artık yıllık iznimi kullanıp tatile çıkmak istiyordum. Bir arkadaş grubumuz ile çok zor aynı tarihi belirleyebildik ve hep birlikte Çeşme’ye gittik. Tatil için 1 hafta izin almıştım, hangi gün nerede hangi restoranda olacağımız vs. hepsi belliydi. Tatilimin 2. günü yöneticim arayıp bir toplantının çıktığını, bu toplantı için günübirlik İstanbul’a gidip gelmedi istedi. Toplantının niteliği itibari ile online katılmak istediğimi belirtmeme rağmen “Hayır yüz yüze katılım gerekiyor” dedi. Ben de sevdiklerimle çok zor yaptığım bu planı bozmak istemediğimi belirttim. Keza o toplantıya gidip gelmek 1 günden fazla vaktimi alacaktı ve zaruri olmayan bir toplantı için çok zor şartlarda ayarladığım tatilimden dönmek istemedim. Yöneticim tabii ki de pasif agresif tutumlarda bulundu. Sonradan öğrendim ki aslında o toplantıya hiç gidilmesine gerek yokmuş.
Anonim-9: Yöneticimize ne zaman zam ve yemek ücretleri için konuşmaya gitsek kendi maddi durumundan ve zorluklarından bahsedip kendini acındırmaya başlıyor. Bana ne arkadaş senin zor durumundan ve nedense lüks içinde gezmeyi, pahalı yurt dışı tatiller yapmayı biliyorsun ama çalışanlarına hak ettikleri maaşı almaya gelince zor durumdasın.
Sevgili anonim paylaşımcılara teşekkür ederim. Umarım sizlerin iş hayatında bunlar yoktur ve işinizi keyifle hallediyorsunuzdur!
Rota Yeniden Oluşturuluyor: Dostluğun Mesafesi Olmaz
Seni uzaktan sevmek, arkadaşlığın en güzeli değil sanki, ama güzel
Yazar:
Sanıyorum ki hayatında uzak mesafe duygudaşlığı yaşamayan çok azdır. Ya da çevresinde uzak mesafe ilişkilerine (arkadaşlık da önemli bir ilişkilenme biçimi) tanık olmayan nadirdir. Sevgili Valentine ayında olsak da bu yazımda, uzak mesafe kız arkadaşlığımdan bahsetmek istedim. Hem de öyle böyle değil baya bi’ uzak. Arkadaşımın yaşadığı şehre geçen ay otobüsle gittiğim zaman uzaklığı ödem tutan bacaklarımda tekrar hatırladım, dostluğumuzun gücünü ise asla unutmadım.
Siz hiç uzak mesafe arkadaşlığı yaşadınız mı?
Google’da uzak mesafe arkadaşlığını araştırdığımda genelde konu hakkında kızların bir şeyler ürettiğini gördüm. Eee bacılık müessesesi oldukça önemli. Reels’lar, TikTok paylaşımları, KızlarSoruyor platformları ve sayfalarca yorumları… Genellikle “uzak mesafe ilişkisi de neymiş, siz hiç uzak mesafe arkadaşlığı yaşadınız mı?” karşılaştırmasına yönelik bolca içerik ve uzak mesafeden arkadaşlığı devam ettirmeye yönelik tavsiyeler karşıma çıktı. Herkesin ilişkisi ve deneyimi biricikse, genel-geçer tavsiyeler almak ne kadar doğru bilemedim. Sonuçta denklem çok basit: Birbirine değer vermeyi sürdürmek ve hayatında olmasını istediğini hissettirmek.
Suat, benim liseden arkadaşım. Lise 2’de eşit ağırlık sınıfına geçince sınıf arkadaşı olmuş, arkadaşlığımızın dostluğa dönüşmesi de Teoman konseri sonrasına denk gelmişti. Aynı şarkıları dinliyor, hayatın içinde benzer konular üzerine düşünüyor, farklı bölümleri tercih ediyor fakat şehir olarak İstanbul’da yaşamak istiyorduk. Lise bitti; Suat Gaziantep’e hukuk okumaya, ben de İstanbul’a sosyoloji okumaya gitmiştik. İletişimimiz hiç kesilmemişti, gündelik yaşantımıza dair ne varsa her şeyi konuşmaya devam ediyorduk. Hayatımıza giren yeni arkadaşlıklar, platonik kişiler, gerçek kişiler, değişip/dönüştüğümüz kişilikler…
Suat, hep rahat bir yaşam hayali kurar. Sabah denizde yüzeyim, biraz yürüyüş yapayım, kahvemi içeyim, sonra hazırlanıp işe gideyim diye düşünür. Maalesef ki gerçek hayat, hayallerden bir miktar uzaklaşmayı gerektirir. Kaygılarını bir kenarda tutmak için tütsü yakar, öz benliğinin bilincinde olduğu sohbetleri kendiyle eder ve sonrasında işe gider. Adliye koridorlarında saatlerce bekler, duruşmadan duruşmaya koşar. Bazı hafta sonlarında dahi eve dosya götürdüğü ve iş sebebiyle ağladığı olur. Fakat yine de hayatın güzelliklerinden geri kalmamaya odaklanır ve ara sıra da olsa deniz kenarında rakı masasına oturur, tırnaklarını yaptırır, takılarını takar ve saçlarına fön çektirir.
Arkadaşımın gündelik yaşamındaki detaylarını biliyorum çünkü dostlukta da, ilişkide de kilometrelerce mesafenin pek bir önemi yoktur. Kırılgan ilişki değil, esnek ilişkideyseniz aranızdaki bağ kolay kolay kopmaz. Kopmaması için çabalarsınız zaten, tavsiyesi orada. Hayat koşullarından yıllarca görüşmeyip sonra tekrar görüşünce aynı iletişim ve sıcaklık devam eder. Online platformlarda hiç tanımadığınız, yüzünü dahi görmediğiniz kişilere “uzaktan arkadaşlık ne kadar süre devam ettirilir?” diye çaresizce sormanıza gerek kalmaz. Arkadaşlık, hele ki dostluk çıtkırıldımlık yaşayacak kadar değersiz değildir. O halde, kameraya bir öpücük sonrasında arkadaşınıza fotoğrafınızı göndermeye!
💌Bu hafta sevgililer günü ve farklı ilişki tiplerine odaklandık. Sevgililer günü birçok farklı sevgi / ilişki tiplemesinin bir hatırlatıcısı sanırım.
🔮Önümüzdeki hafta, ‘hava nasıl,’ sohbetinin eşlikçisi, artık samimiyet seviyesi fark etmeksizin konuştuğumuz astrolojiye odaklanıyoruz.
🌟20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. Artık TikTok’umuz da var, bekleriz.
Sevgiler!