Selam gençler!
Nabersiniz? Ben bugün fena değilim. Ters kalktım, yarın düz kalkarız diyelim ve devam edelim. Sevilen — ama Türkiye’de pek de kullanılmayan — randevulaşma uygulaması Hinge’in yayımladığı yeni rapora göre, Z-neslinin pandemi yüzünden insanlarla konuşmaya çekinmesi, milenyumlulara kıyasla %47 oranında daha fazlaymış.
Z-nesli ve dünyamız beni tezatları ile şaşırtmaya devam ediyor. Z-nesli diyorsunuz, en ‘çevrimiçi,’ en etkileşime ağırlık veren nesil diyorsunuz ama çevrimdışı sosyalliğe gelince hop görece daha çekingen yaklaştığımızın verisi ortaya çıkıyor. Telefondan kopamıyoruz diyoruz ama telefonda konuşmayı çoğumuz sevmiyor — ben severim, bazen. Büyüyüp, büyümeme arasında gidip geliyor, tam oturtamıyoruz kendimizi. Olsun, böyle de güzel.
Ben bazen kendimi durmadan havadan düşen şeyleri koşarak yakalamaya çalışan biri gibi hissediyorum. Yakalıyorum, çok şükür. Ama o düşme devam ediyor.
Neyse canııım, aman. Büyük Ev Abluka’dan bir sözle kendimi kendime getireyim (bugün) “mutsuzum ama keyfim yerinde.” Sevdiklerimleyim, sağlıklıyım. Daha n’olsun.
O zaman devam. Hayata bazen pembe gözlüklerle bakmak lazım. Kalp şeklinde pembe gözlükler. Şubat da bence bunun hatırlatıcısı olabilir. Bu hafta romantizmden devam ediyoruz, yeni nesil flört alışkanlıklarında neler görüyoruz? İlginç şeyler var doğrusu.
Bu hafta nelerimiz var?
Bu hafta flört kültürüne bakıyoruz. Aaaa ne o? Flört de mi kurumsallaşmış? LinkedIn diyorlar, Excel diyorlar? Neler oluyor? Bakalım. Bakalım neler oluyor.
💻Ceren, LinkedIn’in artık flörtleşme için kullanılması üzerine yazıyor.
💒Irmak, 20’lerimizde sorguladığımız çoğu şeyi yine gözler önüne seriyor. Bazıları evleniyor, bazıları okuyor, bazıları n’aptığını bilmiyor!
💋tabukamu’da sevgililik 101: duygular, seks, iletişim yazısı ile bizlerle.
📊Serra, ilişkilerimizi veri-odaklı incelemeye çağırıyor. Hem de Excel üzerinden.
Keyifli okumalar!
Flörtleşmenin Yeni Adresi LinkedIn mi?
Tinder’ı, Hinge’i, Bumble’ı salıp daha profesyonel mecralara mı kaydık?
Yazı:
Her şey, Yasmin’le yukarıdaki haberi paylaşmakla başladı…
Business Insider’da hikayesi paylaşılan ve kişisel organizasyon alanında çalışan 24 yaşındaki Samuela John, Linkedin’de iş aramaya başladı. Bu süreçte 3 erkek ona iş teklifinde bulundu ancak gelen mesajlar, iş teklifinin ötesinde olduğunu hissettiriyordu. John, petrol endüstrisi alanında çalışan (ki John’un çalışma alanıyla hiçbir ilgisi yoktu) kişiyle romantik bir flörtleşme sürecine girdi. Bu durum, Linkedin kullanıcılarının, platformu flört etmek için ne sıklıkla kullandıkları sorusunu gündeme getirdi.
Temple Üniversitesi'nde sosyal medya ve popüler kültür üzerine araştırmalar yapan sosyoloji profesörü Dustin Kidd, LinkedIn üzerinden flört etmenin bir "flört hilesi" geleneğine ait olduğunu söylüyor — yani bir randevuyu kapmak için başka amaçlar için tasarlanmış çevrimiçi araçları kullanmak. Kidd, bu durumun önce Friendster adlı oyun sitesinde sonra da Myspace'de ortaya çıktığını ancak o zamandan beri görünüşte romantizm içermeyen sayısız platforma yayıldığını belirtiyor. Kidd, aşkla ele geçirilen sosyal medya sitelerinin ortak noktasının tek bir özellik olduğunu belirtiyor: Mesajlaşma kutuları.
"LinkedIn'in tasarımı profesyonelliğe odaklanmasına yardımcı oluyor, ancak doğrudan mesajlaşma seçeneği olan herhangi bir platformun seks ve flört peşinde koşmak için de kullanılması muhtemeldir" dedi.
Bu tip haberlerin veri kaynağının çoğu zaman Amerika ya da Avrupa olması, Türkiye’de yaşayan kişiler için de aynı durumun geçerli olduğu inancımızı sorgulamamıza sebep oluyor. Bu yüzden Linkedin kullanımının Türkiye’de nasıl olduğuna dair biraz araştırma yaptım ve çok ilginç sonuçlarla karşılaştım.
Türkiye’de 16-64 yaş arasındaki kişilerin Linkedin’i kullanma oranı %24.4. We Are Social 2022 Türkiye verilerine göre LinkedIn’in 2022 başında Türkiye’de 12,00 milyon “üyesi” vardı. Bu sayı toplam nüfusun yüzde 14,1’ine, yerel internet kullanıcılarının yüzde 17,2’sine eşit. LinkedIn, platformunun kullanımını 18 yaş ve üstü kişilerle sınırlandırıyor, bu nedenle Türkiye’deki “uygun” kitlenin yüzde 19,5’i LinkedIn kullanıyor. 2022’nin başlarında, LinkedIn’in Türkiye’deki reklam kitlesinin yüzde 34,0’ı kadın, yüzde 66,0’ı erkekti.
2023 istatistiklerine ulaşamamış olsam da, 2020-2022 istatistiklerine bakıldığında Linkedin kullanıcılarının çoğunu erkeklerin oluşturduğunu söylemek mümkün.
Ben de aktif bir Linkedin kullanıcısıyım. İş arama döneminde olduğum için her gün Instagram’dan önce Linkedin’e giriyorum. Birçok iş arama sayfasında göremeyeceğim ilanları, ilgi çekici eğitimleri/etkinlikleri Linkedin üzerinden takip ediyorum. Hatta “Learning” özelliğiyle tanıştığımdan beri Udemy’nin pabucunu dama attım.
İşte tam da bu yüzden, iş arama ve iş ile alakalı paylaşımlardan ibaret olduğunu düşündüğüm LinkedIn’in flörtleşme amacıyla kullanılıyor olması beni çok şaşırttı. İnternette bulabildiğim içeriklerin ve istatistiklerin az olması sebebiyle aldım konu başlığımı cebime, Carrie Bradshaw taktiğiyle en yakın arkadaşlarımla “Linkedin’de flörtleşmek” üzerine konuşmaya başladım.
Sonuç şok edici.
Bu yüzden alıştıra alıştıra anlatacağım…
***NOT: Bu yazıda ele aldığım Linkedin’de flörtleşme konusu, karşılıklı rızanın var olduğu durumlar için irdelenmiştir. Rızanın olmadığı, şiddetin veya tacizin yaşandığı durumlar için yazının 5.maddesinde yer alan “Dijital Şiddet ve Taciz Linkedin’de de Var” kısmına göz atabilirsiniz.
1)Neden?
Flörtleşme özelliğiyle nam salan uygulamalarda birini takip etmek ya da birinin sizi takip etmesi, direkt flört niyetiyle hareket edildiğini gözler önüne seriyor. Etrafımdaki 20'liklere bu soruyu sordum ve 10 kişi soruyu şu şekilde cevapladı:
Instagram'dan tanımadığım ya da az tanıdığım birisinin ilişkisi olmadığını bilmiyorsam, benimle flörtleşmek için takip ettiğini düşünüyorum diyenler: 8
Flört etmek için takip etmediğini düşünüyorum diyen: 0
Amacını anlamak için süre tanırım, yargılamam diyenler: 2
Hatta bu durum o kadar yaygınlaştı, tacizciler o kadar çığrından çıktı ki Instagram bu duruma bir önlem getirdi. Artık, yabancı hesaplara sürekli takip isteği yollayan ya da mesaj gönderen kişiler takip etmek istediğinde, “Onayla” – “Sil” seçenekleri yerine “Gözden geçir” – “Sil” seçenekleri karşımıza çıkıyor.
Instagram bu özelliği getirirken, amacının dolandırıcılığın önüne geçmek olduğunu söylese de, yeni güncelleme geldiği gibi Twitterdaki yüzlerce kullanıcı özelliğin tacizleri engellemek için olduğunu söyledi. Bu yüzden Instagram, her ne kadar resmi sebebin dolandırıcılığın önüne geçmek olduğunu söylese de, tacizi engellemek için de bu özelliği getirdiğini söyleyebiliriz.
Yani Instagram diyor ki “Bak kardeşim, bu arkadaşımız muhtemelen seninle flörtleşmek için seni takip ediyor, hatta potansiyel bir fail olabilir, o yüzden bir gözden geçir, ondan sonra kabul et. Ya da biz sana “gözden geçir” uyarısı veriyorsak uzak dur.”
Instagram’da, daha önce tanışmamış kişilerden birinin diğerini eklemesi otomatikman flört olarak algılandığı için alternatif uygulamalara eğilim artıyor. Eğer ki Instagram’dan takipleşme faslı tamamlandıysa, mesleğini merak etme, çalışma hayatında neler yaptığını merak etme gibi sebeplerle de artık Linkedin hesaplarının kontrol edildiği bir sürece geçtik. Başarı, para, sosyal sorumluluk vs. gibi özelliklerin arandığı ilişkilerde Linkedin, Instagram’dan daha fazla ipucu verebiliyor.
2)İşaret Fişeği
İşaret fişeği benim tabirim değil, bu konuyu konuştuğum arkadaşlarımdan duyduğum bir tabir. Bütün senaryonun zihinlerde yer etmesi için biraz hikayeleştireceğim:
Yüzlerce çalışanı olan kurumsal bir firmada çalıştığınızı düşünün. Yemekhanede, serviste, ortak bir arkadaşınızın grubunda vs. birini gördünüz ve etkilendiniz. Az önce de bahsettiğimiz gibi, tanışmadan direkt olarak Instagram’dan eklemek flört etmeye eşdeğer sayılıyor. Flört etme süreçlerinin zorluğu, utangıçlıklar, gerçek dünyanın yüzlerindense sanal dünyanın maskesini tercih etmek gibi birçok sebep insanları sanal flörte çekiyor. İşte tam da bu noktada Linkedin’den eklemek devreye giriyor. Aynı şirkette çalışan kişilerin birbirini kabul etme olasılığı, farklı şirketlerde ya da alanlarda çalışan kişilere göre daha yüksek. Bu yüzden isteği gönderen taraf, karşı tarafa bir nevi “işaret fişeği” gönderiyor. Tabi ki bu durum, her birbirine tanımadan Linkedin üzerinden ekleyen kişiler için söz konusu olamaz ya da bir bahane yaratamaz. Ancak bugün bu amaçla hareket eden kişileri irdelediğimizi tekrardan belirtmek isterim. Linkedin aracılığıyla bağlantı kurma isteğini gördüğünüz kişiyi artık daha iyi hatırlıyorsunuz. Kişi dikkatinizi çekiyor. Bir nevi radara giriyor. Artık bir daha tesadüfen aynı ortamda bulunursanız; göz teması kurma, selam verme gibi sonuçlar doğabiliyor.
3)Gözlerden Daha Uzak
Instagram’dan takipleşen kişilerin birbirini tanımadığı, sadece Instagram’dan takipleştiği, ortak bir arkadaşları tarafından kolayca anlaşılabiliyor. Bu yüzden takip eden tarafın, “Her hoş bulduğu kişiyi takip eden” bir kişi imajı edinmesine sebep oluyor. -Yalan da değil…- Bu durum Linkedin’de daha az sorgulanıyor. Olur da sorgulanırsa “Aynı şirketten/sektörden olduğumuz için takipleşmiştik.” cevabı 3.kişiler için daha tatmin edici oluyor. LinkedIn’de tanışan, flörtleşen kişilerin hikayeleri için bakınız: https://www.indy100.com/viral/can-you-find-love-on-linkedin
4)Niyet
Arkadaşlarımdan aldığım ortak cevaplardan bir diğeri ise “Niyeti profesyonelden kurmak” oldu. “Öylesine takılmak, entelektüel sohbetler olmadan flörtleşmek, çok fazla boş vaktim var ve bu vakti flörtle doldurmak istiyorum gibi niyetlerden ziyade, senin ne iş yaptığını, işinde neler yaptığını merak ediyorum. Eğer sen de merak edersen profilimi sana açıyorum. Niyetim daha profesyonel.”
Binlerce çalışanın olduğu bir firmada mühendis olan 29 yaşındaki O.S, çalıştığı firmada LinkedIn üzerinden flörtleşme deneyimi yaşamış. Bağlantı kurma isteği gönderen kadın meslektaşını tanımasa da, aynı mesleği aynı iş yerinde icra ettikleri için isteği kabul etmiş. Bu isteğin ardından daha önce hiç görmediği bu kişiyi, yemekhanede, bahçede sıklıkla görür olmuş. Yani işaret fişeği görevini tamamlamış.
Tabi ki niyet kavramı sadece bu şekilde karşımıza çıkmıyor. Kişinin hangi şirkette nasıl bir pozisyonda çalıştığını bilmek, kazancını tahmin etmek anlamına da geliyor. Reddit adlı tartışma sitesinde, bu konuya yönelik yorumlar da, maddi çıkar odaklı ilişki arayışında olan insanlar için Linkedin’in önem taşıdığını belirtiyor.
5)Dijital Şiddet ve Taciz Linkedin’de de Var
LinkedIn sözde: “Linkedin bir flört sitesi değildir, ancak bazı üyeler uygunsuz bir şekilde diğer üyelerle flört etmeye çalışırlar,” uyarısını yaptığına göre, bu yazıda belirttiğimiz her konunun farkında. İlişkilerin başlangıç noktasını oluşturan flörtleşme de her şeyde olduğu gibi rızayı gerektirir. Sadece “evet” evet demektir ve evet dışında her şey rızanın olmadığı anlamına gelir. Linkedin’de de bir mesajlaşma özelliği olması, istenmeyen mesajları beraberinde getiriyor. Konuşmak ya da bağlantı kurmak istemediğiniz halde sizi rahatsız eden, mesajlarıyla sizi taciz eden kişileri şikayet etmeniz mümkün. Marketing Türkiye’de Gamze Nuroğlu’nun hazırlamış olduğu “Linkedin’de Taciz Tespit Mekanizması Nasıl İşliyor?” yazısında bu konu hakkında detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz. Platformların şikayet süreçlerinden daha ciddi bir durumla karşılaştığınızı düşünüyorsanız, 6284 sayılı Kanun’da yer alan “İletişim Araçlarının Engellenmesi” gibi tedbirlere de başvurmanız mümkün.
Her ne kadar karşılıklı rızanın olduğu flörtleşmelerde daha klas flörtleşme yöntemlerini konuşmuş olsak da şiddetin ve tacizin her yerde yaşandığının farkında olup mücadele etmenin önemini de belirtmek isterim.
Linkedin üzerinden flört isteği gelen kadınların düşüncelerine buradan ulaşabilirsiniz.
Benim çevremde hiç duymadım, benim başıma hiç gelmedi diyebilirsiniz. Ancak Linkedin’den flörtleşmek, henüz çok konuşulmayan ve günden güne artan bir durum. Ekşisözlük yazarı salome1882’nin açtığı başlık da, LinkedIn’in amacı dışında kullanımının arttığına bir örnek.
Ne, darısı başıma mı?
Bir ileri iki geri göster bana o eşsiz dansını.
Yazı:
Merhaba sevgili 20likler, nasılsınız? Uzun zaman oldu görüşmeyeli, öyle ki ben o arada otuz yaşında bir 20lik oldum (şaka mı?). Kendimi biraz garip hissediyorum. Benim yaşımdayken babamın bir yaşında çocuğu vardı; düzenli bir işi ve de kendine ait bir evi. Benimse hala hayatta ne yapacağım belli değil, biraz akademide olmanın yapısından ama en çok da nöronlarımın bir türlü rahat durmamasından ötürü. Birden fazla şeye ilgim var, nereye gitsem bir yanım sanki eksik. Daha yaşayacağım yere bile tam karar veremedim. Ben hala kendimi arıyorum.
Bu düşünceler içerisinde kaybolurken bir de bakıyorum İnstagramım her gün düğün salonuna dönmüş (ben bu satırları yazarken şu an halihazırda bir yerde birileri evleniyorsa hayırlı olsun dilerim). Doğruyu söylemek gerekirse ben insanların bu ‘normal’e – hani okulunu bitirirsin, bir işe girip çalışırsın ve evlenirsin – bu kadar çabuk adapte olabileceğini düşünmemiştim. Ne bileyim, her an düğün fotoğrafları likelayıp birilerinin çocukları için ‘’bana teyze demesin lütfen ismimle büyük ünlü uyumu sağlamıyor’’ diye ikazda bulunmaya başlayacağımı mesela. Niyetim bu yaşam tarzını domestik bulmak veya yargılamak değil.
Garipsediğim şey şu: öyle bir dönem ki 20li yaşlar (4 gündür dışındayım diye bilmiyorum zannetmeyin), bir yerlerde birileri yuvasını kurarken veya işinde tam gaz devam ederken, birileri daha hala okula gidiyor ve belki hayatta ne yapacağını bilmiyor. Bu kadar büyük bir varyans başka bir yaş grubunda var mıdır inanın bilmiyorum. Bunun benim üzerimdeki tesiri de iç sıkıntısı oldu çünkü itiraf ediyorum yer yer ben geride mi kaldım diye düşünürken yakalamaya başladım kendimi. İş veya partnersel, belki de yaşayacak yersel; yerleşik hayata geçenler benim yapamadığım bir şeyi mi yapabilmişlerdi? Nasıl bu kadar emin olabiliyorlardı? Okul biter bitmez onlara ‘’yetişkinlik hayatı’’ güncellemesi mi gelmişti mesela? Diğer birçok sorgulamam gibi bu soruya da beraber cevap arayalım istedim. Hadi yine hep beraber bakalım sizler neler demişsiniz bu geri kalma meselesine:
‘’Ölçtüğün şey (hayat?) lineer değilse geri/ileri yoktur, sadece birbirinden farklı noktalar vardır.”
‘’Yeni meslek değiştirmiş, yeni hedefleri olan biri olarak geç kalmışlık hissi oluyor arada maalesef.”
‘’Belirlenmiş çizgide yürümek rahatlık, kendi çizgi çizmek korkutucu ve belirsiz.”
‘’Çoğu arkadaşıma kıyasla gerek ekonomik durum gerek ‘yuva kurma’ açısından geride kalmış hissediyorum. ”
‘’Benzer düşünceler hepimize gelip gidiyor, yalnız değilsin <3”
‘’Kime göre, neye göre? Olduğum yerde iyi hissediyorsam benim için yeterli.”
‘’Bu ara o kadar hayatı kaçırıyor hissediyorum ki her şey hareket ediyor ben duruyorum.”
‘’Her/hiçbir yerdeyim. İnsanlar ne kadar emin ve kararlı yapmak istediklerine. Şaşkınım.”
‘’Norm varsa her zaman normun dışı da olacaktır, iyi ki normun dışında ve dayanışan taraftayız.”
‘’Herkesin eşsiz bir ritmi, yaşamı ve sahnesi olduğunu benimsersek önemi kalmayacak.”
‘’Hayatta olduğum sürece geride kalmanın önemi yok gibi geliyor, bir gün de ben önden giderim.”
‘’Öğretilmiş normlardan arındıkça özgürleşiyorsun. Yanlış yapıyorum gibi geliyor ama sonra geçiyor.”
‘’Bir yarış içinde olmadığımı fark ettiğim an özgürleşmiştim :’)”
‘’Uzatmalı çocukluğumla 30’a 1 kala barıştım. Gittiğim yeri bilmeden acele gerek var mı?”
‘’Normun kişiyi ve toplumu idealize etme görevi olduğunu, her insanın ise biricik olduğunu idrak ettiğimden beri formüllere uymaya gerek duymuyorum, rahatım.”
Bu cevaplar içime su serpti, şeytanlarımı kovdu ve beni beklemediğim kadar rahatlattı. Gerçekten de hepimiz aynı yolun, eşsiz ve benzersiz yolcularıyız. Bilmemek de kaybolmak da; karar vermek de karar verip fikrini değiştirmek de bu yolun parçası. Kendi döngümüzde, kendi hızımızda, kendi zamanlamamızla var olabiliriz çünkü yukarıda da dendiği gibi, hayat lineer değil ve hepimiz aslında biricik noktalarız.
sevgililik 101: duygular, seks, iletişim
Duygusal ve cinsel ilişkilerin arasındaki farklar üzerine
Yazı:
İlişki denildiğinde hepimizin aklında farklı ilişkiler canlanabilir. Bunlar arkadaşlarımız, iş arkadaşlarımız, ailemiz, komşularımız ya da sosyal çevremizdeki diğer insanlarla olan ilişkilerimiz olabilir. Fakat “ilişkin var mı?” sorusu ile kastedilen genellikle “sevgilin var mı?” sorusu olur. Birçok toplumda sevgililik ilişkisinin, diğer ilişkilerden daha öncelikli ve önemli olduğu düşünülür. Fakat her insanın deneyimi bu şekilde olmaz ve ilişkiler, önem ve öncelik sırası konularak yaşanmak zorunda değildir.
Sevgililik denildiğinde ne gelir aklımıza peki? Bu kavram hepimiz tarafından biliniyor ve aynı şekilde tanımlanıyor gibi dursa da, her insanın sevgililik deneyimi birbirinden farklıdır. Her ilişkinin dinamiği, yoğunluğu, şekli ve iletişim araçları çeşitlidir ve kendine özgüdür. Sevgili ilişkilerinin ortak özellikleri, saygı, onay, açık iletişim ve güven hissinin varlığıdır.
Bazen sevgili olmanın, cinsel ilişkiler yaşamak ile aynı anlama geldiği düşünülür. Sevgili ilişkisinde olan bazı insanlar, karşılıklı onay ve istek dahilinde ve kendilerini hazır hissettikleri zaman cinsel davranışlar deneyimleyebilir. Bu, ilişkilerini duygusal anlamda da daha yakın hissetmelerini destekleyebilir. Bununla birlikte sevgili olmak, mutlaka cinsel ilişkiler yaşanması gerektiği anlamına gelmez. İnsanlar, sevgili olsalar da çeşitli sebeplerden ötürü cinsel ilişki yaşamayabilir veya yaşamak istemeyebilir:
Kişisel ve toplumsal değerler: Bazı insanlar, kültürel, ailevi veya dini sebeplerden dolayı, örneğin evlenmeden önce cinsel ilişki yaşamak istemeyebilir.
Cinsel yönelim: Aseksüel spektrumda olan bazı insanlar, duygusal ilişkiler kurdukları insanlara cinsel olarak çekilmeyebilir ve cinsel ilişki deneyimlemeyebilir.
Hazır hissetmemek: İnsanlar partnerlerine duygusal ve cinsel çekim hissediyor olmalarına rağmen kendilerini partnerli bir cinsel davranış için hazır hissetmeyebilir ve doğru anın gelmesini beklemeyi tercih edebilir.
Cinsel isteksizlik: İnsanlar bazen ya da dönemsel olarak, ruhsal, toplumsal, bedensel veya çevresel sebeplerden dolayı, sevgili ilişkilerinde cinsel istek duymayabilir, cinsel ilişki deneyimlemek istemeyebilir.
Cinsel ilişkiye dair korku ve çekinceler: Yanlış ve eksik bilgiler, cinsel yolla aktarılabilen enfeksiyon veya istenmeyen gebelik ihtimalleri sebebiyle insanlar, cinsel ilişki deneyimlemekten çekiniyor veya korkuyor olabiliyor.
Geçmiş deneyimler: Cinselliğe dair cinsel şiddet, cinsel travma gibi olumsuz deneyimler, insanların sevgili ilişkilerinde cinsel ilişki deneyimlemek istememe sebeplerinden biri olabilir.
sevgililik hakkında duyduk-duymadık
Bazen çevremizden sevgili olmakla ilgili birbiriyle çelişen bilgiler veya yorumlar duyarız. Sevgili ilişkisi içinde olmanın bazı ailelerden tarafından kutlandığını, bazıları tarafındansa doğru bulunmadığını görürüz. Bazen, bazı cinsiyet kimliklerinin ilişki yaşaması “normal” ya da “doğru” kabul edilirken, başka cinsiyet kimliklerinin benzer deneyimleri yaşamasının “anormal” ya da “yanlış” olduğu söylenir.
Sevgili ilişkisinin nasıl yaşanması ya da yaşanmaması gerektiğine dair herkes farklı bir fikir dile getirebilir:
“Sevgiliyseniz ve iyi anlaşıyorsanız, bir noktada evlenmeniz gerekir.”
“Sevgililer mutlaka birbirine karşı cinsel çekim hisseder.”
“İlişkinin devam etmesini istiyorsan düzenli cinsel ilişkiler yaşamalısınız.”
“Sevgili olmak sürekli birlikte olmayı gerektirir, siz yeterince görüşüyor musunuz?”
“Bu akşam sevgilin yerine arkadaşlarınla buluşmayı tercih etmen doğru mu?”
“Cinsel ilişkiler yaşadığın bir partnerle er ya da geç sevgili olursun.”
“Bir ilişki başladıysa sonsuza kadar devam etmelidir.”
Sevgili olmaya dair duyduklarımız, bir ilişki içinde nasıl davranmak istediğimizi etkileyebilir. Bazen kendimizi belli bir düşünce veya davranış kalıbını uygulamak zorunda hissedebiliriz. Oysa konu ilişkiler olduğunda, herkesin doğrusu ve normali birbirinden farklıdır. Çünkü insanlar, çeşitli ihtiyaçlar ve istekler ile ilişkilerini yaşar, büyütür veya sonlandırır.
sevgili ilişkilerinde açık ve dürüst iletişim için
İnsanlar, karşılıklı onay, istek ve saygı çerçevesinde sevgili olabilir veya olmayı bırakabilir. Bu süreci daha iyi deneyimlemek için şunları uygulamayı deneyebilirsiniz:
Beklentiler hakkında konuşmak: Sevgili olmanın partnerler için ne anlama geldiği hakkında konuşmak, böylece tanımların ve beklentilerin birbiriyle örtüşüp örtüşmediğine bakmak önemlidir. Bu, karşılıklı olarak hangi beklentilerin karşılanıp karşılanamayacağını da anlamaya destek olur.
Duygularını ifade etmek: Sevgili olmak, partnerin duygularını her koşulda tahmin edebilmek, öncesinden anlayabilmek ve buna göre önlem alabilmek anlamına gelmez. İnsanlar, duygularını çeşitli şekillerde hissettikleri ve ifade ettiklerinden, bazen belli bir anda hangi duyguyu yaşadıklarını anlamak mümkün olmayabilir. Bu yüzden, belli bir deneyimin nasıl hissettirdiği hakkında açıkça konuşmak önemlidir.
Onayı unutmamak: Onay, her ilişkinin temelindedir. Sevgili olmak, partnerle birlikte deneyimlenebilecek her davranışı kabul etmek anlamına gelmez. Bir aylık da olsa, bir yıllık da olsa, ilişkilerde onayın olup olmadığını sormak önemlidir.
Peki ya sizin “dating spreadsheet”iniz var mı?
İlişkide de veri toplamak önemli herhalde…
Yazı:
Geçtiğimiz haftaki 14 Şubat bülteninde, ideal randevu fikirlerini konuştuk, ancak bu deneyimleri dökümante ediyor muyuz?
Peki, o zaman soruyorum; sizin “dating spreadsheet”iniz (flört e-tablosunuz) var mı? Evet, doğru duydunuz. Randevularınızı düzenli bir şekilde kaydediyor musunuz? Eğer öyleyse, bunu nasıl yapıyorsunuz? Hangi bilgiler sizin için önemli? Sayısal mı, nitel mi, yoksa her ikisi mi? Bu soruları düşündüğümüzde, "dating spreadsheet" oluşturmanın mantığı ve bunu yapmanın makul nedenleri üzerinde biraz durmak istiyorum, çünkü neden olmasın?
Öncelikle, günümüzde birçok insan seri randevulara çıkıyor ve farklı platformlardan insanlarla tanışıyoruz. Yaş aldıkça 20'li yaşlarımızdaki randevuları unutmaya başlayabiliriz. Bu sorunun üstesinden gelmek için 2023 yılında gündeme gelen "dating spreadsheet"e bir göz atmak istiyorum. Buraya da Tik Tok’tan bir örnek bırakıyorum.
İlk olarak, Excel'de her zaman iş yapmak zorunda değiliz. Bu kişisel dökümantasyon için oldukça başarılı bir araç. Görüştüğünüz kişinin ismi, yaşı, tanışma yeri, ilgi alanları veya mantar alerjisi gibi bilgileri bir dosyada toplayabilirsiniz. Bu şekilde, birkaç randevudan sonra ilginizi çeken profilleri daha kolay belirleyebilirsiniz. Örneğin, cumartesi akşamları dışarı çıkmayı seven ve ilginç hobileri olan profillerden hoşlanıyorsanız, bu trendi belirlemek daha kolay olabilir.
Bu konuda, Nancy Rosefield isimli bir kişi The Bachelor adlı Amerikan flört ve ilişki realite televizyon dizisinden yola çıkarak kendi deneyimini bir blog yazısı olarak geçtiğimiz yıl bu zamanlarda yayınlamıştı. Kendisi bu süreçte farklı platformlar aracılığı ile temas kurduğu, 40 erkek adayla 13 randevu yapıyor. Randevularında beğendiği, beğenmediği şeyleri listeliyor ve kendi ideal partnerini bulmaya çalışıyor. Ve beklenen son, veri analizini gücü ile 1 kişide bu süreç son buluyor.
Dating spreadsheet oluşturmanın bir diğer önemli yararı ise ilişkilerinizdeki eğilimleri ve tercihleri görselleştirmenize olanak tanımasıdır. Bu sayede, belirli bir türde insanlarla daha sık buluştuğunuzu veya belirli bir türde ilişkilerin daha iyi işlediğini fark edebilirsiniz. Bu veriler ışığında, gelecekteki randevularınızı daha bilinçli bir şekilde seçebilir ve kendi ihtiyaçlarınıza daha uygun olan ilişkileri geliştirebilirsiniz. Bu, hem zaman hem de duygusal enerji açısından tasarruf sağlayabilir ve daha tatmin edici ilişkiler kurmanıza yardımcı olabilir.
Ülkemizde randevularını detaylıca listelemek pek popüler değil ancak bu ve benzeri yöntemler izleyen ve farklı nedenleri olan kişiler bulunuyor. Örneğin, bazıları sadece isimleri listelerken, bazıları iletişim bilgilerini tutuyor ve bazıları ise cinsel sağlık nedenleriyle notlar alıyor. Herkesin kendi kişisel yöntemleri ve analiz eğilimleri ile tutuyor. Sizinle birkaçından gelen notları paylaşmak istiyorum;
“Sadece isim listesi tutuyorum. Listeyi tutmaya gençliğimin başında olsam da, aslında başlangıçta sadece listeleme ihtiyacım gibi bir şeydi. Ancak zaman geçtikçe, hayat deneyimlerim ve anılar biriktikçe bazı şeyleri hatırlamamaya başladım ve listenin amacı da değişti gibi görünüyor. Gördüğüm insanları unutuyorum, belki de onları pek hayatıma dahil etmediğim veya o kişileri çok umursamadığım için, ama sonuçta ne olursa olsun onlarla bir paylaşımı oluyor. Bu paylaşımın bir yanı da bana ait ve kendime ait olanı hatırlamak hoşuma gidiyor. Listeme yeni birini eklerken öncekilere bakıp 'evet, böyle biri vardı, şöyle şöyle şeyler olmuştu' demek ve unutulmuş geçmişe bir kapı açmak hoşuma gidiyor. Kendi değişim ve dönüşüm sürecime şahit olmamı da sağlıyor, çünkü her insanla farklı bir dönemde, farklı bir benlikle beraberdim. Hatta erkek tercihlerimin bile gelişimine şahit oluyorum ve bu tamamen benim dönüşümümle alakalı.” (O, Kadın, 26)
“İsim, yaş ve mesleğini listeliyorum, bazen başka notlarda alıyorum. Kişilerin aklımda kalmasını sağlıyor. Geriye dönüp baktığımda nasıl insanlar ile görüşmüş ya da bir şeyler yaşamış olduğumu hatırlamamı sağlıyor.” (S, Kadın, 27)
"Öncelikle iletişim bilgilerini liste halinde tutuyorum bir yerde. Başıma bir iş gelirse, birilerine ulaşsın diye olabilir içten içe, ama ben ulaşayım diye de olabilir sebebi. Ayrıca, milyonlarca çeşit cinsel hastalık olduğunu düşünerek, başıma bir iş gelirse hangisinden olduğunu bilmek önemli olabilir. Son olarak, bir uyarı tabelası gibi düşünüyorum bazen. 'Oha, kaç kişiyle tarihledin bu ara? Ruhun yorulmadı mı biraz dursak mı artık?' demek için.” (G, Kadın, 27)
Bu yolculukta herkesin kendi kişisel yöntemleri ve analiz eğilimleri bulunuyor. Öte yandan, yapılan araştırmalar, Z kuşağının bu karşılaşmalarda partnerlerini analiz ettiğini, genellikle bir tür "cinsel FOMO (Fear of Missing Out - Fırsatı Kaçırma Korkusu)" nedeniyle bağlanmaya isteksiz olduklarını, daha iyi bir şeyi kaçırma korkusunun olduğunu söylüyor. Z kuşağı evlenmek için değil, kendi potansiyelin geliştirmesine ya da ortaya çıkarmasına katkı sağlayacağına inandığı kişiler ile uzun vadeli ilişkiler kurma eğiliminde olduğunu dile getiriyor.
Son olarak, size bir "dating spreadsheet" örneği hazırladım, kendinize göre güncelleyebilirsiniz. İsteyenler indirip maceralarını belgeleyebilirler. Herkesin, yıl sonunda 2024'e dair bir "dating wrapped" sunmasını bekliyoruz, öptüm.
🌹Bu hafta yeni nesil flört pratiklerini gözden geçirdik. LinkedIn’ler, Excel Sheet’ler derken bir baktık, durumlar baya değişmiş.
🗓️Haftaya 29 Şubat! Kendini özletmişti. Eeee bizim bültenin konusu da bu arada gelen, özel gün ile ilgili.
💌Çevrimiçi rakı soframız olan 20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. Artık TikTok’umuz da var, bekleriz.
💬Bu sayımızla ilgili yorumlarınızı, düşüncelerinizi bekliyoruz! Aşağıda buluşalım.
✨ O zaman haftaya aynı saatte diyelim mi? ✨
Şerefe!
💕 Yasmin 💕
Teşekkürler hala 20'lik kalanlar, içimize su serpiyorsunuz gerçekten de çok güzel bir yazıydı, sevgiler ✨
Çok güzel bir bölümdüü 💖✨️