Selam gençler!
Nabersiniz? Ekrana bakmaktan, gözümün dengesini bozduğum bir günü daha geride bırakıyorum. Sizde durumlar nasıl?
20’lerinde inanılmaz yoğun bir tempoda çalışmak, aynı zamanda ev taşımak, aynı zamanda aileye vakit ayırmak, aynı zamanda sosyalleşmek, aynı zamanda kendini zinde tutmak, spor yapmak, kendine bakmak imkansıza yakınmış. En azından öyle geliyormuş. Bunu öğrendim… Yani biliyordum da… Bir kere daha öğrendim.
Bu yoğun dönemde, ailemin ve arkadaşlarımın beni ne kadar sağlam tuttuğunu ve beni ne kadar desteklediğini bir kere daha anladım. İç dengemin çok sarsılmamasını; kim olduğumu, neyi nasıl yaptığımı hatırlamamı sağladılar. Bu çok önemli. Çünkü insan beyni birazcık nankör olabiliyor. Ya da nankör demeyelim de… inatçı? Bazen bir şeye inanıyoruz ve onun dışında hiçbir opsiyon gerçek olabilirmiş gibi gelmiyor. ‘Ben bunu yapamıyorum,’ dediğimizde, onu yapabileceğimiz düşüncesi gerçekten imkansız geliyor. Ama öyle mi? Pek de değil sanki.
20’li yaşlarım bence bu git gelleri tüm çıplaklığı ile yaşamaya başladığım dönem oldu. İş, aşk, dostluk dengelerinde inandığımı değil, gözlemlediğimi içselleştirmeye çalıştım. Başkasından geleni, kendiminki ile harmanlayarak bir sonuca ulaşmaya çalıştım. Daha doğrusu çalışıyorum. Ama zor. Özellikle kendine hata payı vermeyen ama çevresindeki herkese bol keseden hata payı veren biriyseniz. İç denge biraz oynuyor.
Astroloji ile ilgilenen bir arkadaşımın dediğine göre Ağustos ayını iyi kötü atlattıysak, kendimiz ile gurur duymamız gerekiyormuş. Eylül ayında bizi biraz daha rahatlık, biraz daha kolaylık kucaklayacakmış. Bakalım doğru mu…
Umarım bu ay sizin için güzel geçer. Yapmak istediklerinizi yapar, tamamlamak istediklerinizi tamamlar, çok eğlenir, çok güler ve diğer duygulara da yer verirsiniz.
Bu hafta nelerimiz var?
Bu hafta Gözde, romantikliği öldüren ekonomik sıkıntılar ile ilgili bir yazı ile bizlerle. Seven yapar, para da önemli olmaz. Sokakta el ele yürümek de romantikliktir, beraber hayalini kurduğunuz tatile çıkmak da. Bir kağıda yazılan tatlı bir not da değerlidir, düşünülerek alınan bir çift küpe de. Yani sevgiyi nereye nasıl koyduğumuza, o kişiyi nasıl hissettirdiğimize bağlı. Aşk ve finansın karışmasını yorucu ve üzücü buluyorum. Ama dünya bu, illa ki o yılışık yeşil parmağını kırmızı kalplerimize de sokuveriyor… “Para para para, varlığı bir dert yokluğu yara…”
Ben daha fazla uzatmayayım, başlayalım!
Sevgiler,
Yasmin
💌 Bir NOT: Bu hafta bizden çok duyacaksınız. Çünkü bu serimizin son kısmını hayata geçiriyoruz: Videolar! 20’lik okurlarından 4 kişi ile yüz yüze geldik ve gündelik hayatları, iş-yaşam dengeleri, kiraları, meslekleri üzerine konuştuk. O nedenle gözünüzü dört açın, birkaç güne yine sizleyiz. <3
Kapak: Pinterest
Romantikliği Öldüren Ekonomik Sıkıntılar
Unutmayın, aşk sınır tanımaz.
Yazı:
Geçtiğimiz günlerde “Nasıl Sosyalleşiyoruz?” konusu üzerine ve sosyalleşmenin ekonomik bedelleri üzerine konuşmuştuk. Ben de bu yazıda, en sevdiğimiz konulardan biri olan romantik ilişkiler üzerine düşündüm ve sordum; “Romantiklik ekonomik sıkıntılardan dolayı ölüyor mu? Neden?”
Hayatımızın birçok alanında hep ilk sıralarda yer almak zorunda kalan finansal konular maalesef romantik ilişkilerde de yerini belli ediyor. Partnerinizle güzel vakit geçirmek, beraber konser veya tatile gidip eğlenebilmek yıllar içinde oldukça maliyetli bir hale geldi. Romantik akşam yemeklerinin yerini ‘netflix & chill’ kültürü aldı, düşük maliyetli konforlu evler de romantikliğin tanımını değiştirdi.
Nerede ‘seni evine bırakayım’ diyen romantikler?
Son yıllarda akaryakıt ve araç fiyatlarına gelen zamlarla beraber partnerlerimizden ‘Seni evine bırakayım’ cümlesini daha az duyuyor olabiliriz. Romantik bir buluşmanın başlangıcı sayılabilecek ‘Seni nereden alayım’ cümlesi ulaşımdaki enflasyonlarla yerini ‘Nerede buluşuyoruz’ sorusuna bırakmış durumda. Kült filmlerde de şahit olabileceğimiz klişe datelerin kapı önü vedalarında buluşamıyoruz artık.
Daha önce “Asgariception” adlı yazımda asgari temelli gelirlerin içinde artık romantik jestlere ayrılabilecek maddi bir yerin kalmadığından bahsetmiştim. Bknz: 1 adet kırmızı gül içeren buket 275 TL’ye satılıyor. Seven sevdiğine gülüm desin!
Romantiklik ölüyor efendim elbette ama hangi koşullarda derseniz ben şöyle bazı başlıklar ile derledim.
Uzak mesafe ilişkilerde ölen romantiklik
Uzak mesafe diyince hemen ‘E zaten uzaktalar, o nedenle romantiklik ölüyordur’ gibi bir yorum yapabilirsiniz. Ancak uzak mesafe ilişkilerinin maddi yükümlülükleri günümüzde oldukça zor bir noktada görünüyor. Şehirler veya ülkeler arası ulaşım fiyatlarının artmasıyla beraber birbirini sık sık görmeye çalışan uzak mesafe ilişkisinde çiftlerimiz maddi açıdan daha fazla zorluk yaşayabiliyor.
İstanbul-Ankara arasında bir uzak mesafe ilişkisinde çiftlerin birbirini görebilmesi adına uçakla ulaşımı tercih etmesi durumunda ekonomi sınıfında 2500 TL gibi bir maliyeti olurken güncel hızlı tren fiyatlarıyla da 470 TL gibi bir harcama yapması gerekiyor. Bireysel araç tercih etmesi halinde ise güncel benzin fiyatları yine çok iç açıcı olmayan bir yerde. Ayda en azından 3 kez görüşmek isteyen ve bu mesafeyi aşmak isteyen bir çiftimizin hızlı tren tercih edeceğini ve git gel yaparak 6 kez bu yolu aşacağını varsayarsak sadece ulaşımda harcayacağı masraf 2820 TL olacaktır.
Ekonomik problemlerin doğurduğu psikolojik etmenlerin ilişkilerde vücut bulması
İlişkilerde partnerlerin birbirleri ile vakit geçirmeleri, birbirlerini daha derinden tanımaları ve anlaşmaları, sağlıklı bir ilişki modeli gerektiriyor. Tahammülün, ihtimamın olmadığı ilişkiler psikolojik açıdan yıpranıyor. Tabii burada dış etmenler de bulunuyor. Partnerlerden en az birinin finansal sağlığa erişemediği noktada beraber vakit geçirmek adına yapılan harcamalar daha fazla dikkat çekmeye ve iletişimi her açıdan olumsuz etkilemeye başlıyor. Bireysel yaşamında da ekonomik sorunlar yaşayan kişi psikolojik açıdan olumsuz etkilenirken bu durumu romantik ilişkilerine de yansıtması çoğu zaman kaçınılmaz oluyor.
Verilerle ölen romantiklik
Partnerinizle beraber güzel vakit geçirmek istediğiniz bir akşam düşünelim, 2019’da ve 2024’te değişen romantiklik algıları gibi, aynı akşamı yaşamanın maliyeti de bir başka oluyor.
2019’da sinemaya giden çiftlerimiz için kişi başı ödenmesi gereken ücret 20 küsür iken, günümüzde İstanbul Avrupa yakasında bir AVM’de Ters Yüz 2’ye gitmek isteyen çiftler için ödemesi gereken ücret 540 TL.
Yıllara göre değişen sinema bilet fiyatları böyle görünürken, birlikte keyifle geçirilebilecek bir gecenin bu denli maliyetli olması sizi bilmem ama benim içimdeki romantikliği de öldürüyor.
Bodrum’daki lahmacun fiyatlarını artık takip edemiyorun ancak TÜİK raporuna göre lokanta ve otel fiyatlarındaki enflasyon %92’yi geçmiş durumda. Böylesi büyük artışların romantik ilişkilerde beraber vakit geçirmeyi tercih edeceğiniz çoğu etkinliğin önünde engel olduğu söylenebilir. Sonuçta ‘dışarısı,’ ev genci olarak tanımlanan kitlemizin en önemli özgürlüğü. Özellikle aileleri ile yaşayan iki kişinin, romantikliğini sokaklarda yaşaması gerekiyor çünkü evde öyle bir alan çoğu zaman yok.
Sosyo-ekonomik sebepler bahane, beraber vakit geçirmek şahane diyen romantik çiftlerimize keyifli vakit geçirmeler diliyor, tüm 20’liklere aşk dolu bir ay diliyorum.
🥰 Bu hafta Gözde romantiklik ve finans üzerine yazdı.
📺Haftaya videolar geliyor! 20’liklerin hayatlarından vinyetler paylaşıyoruz.
💌Çevrimiçi rakı soframız olan 20'liğin Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz. Artık TikTok’umuz da var, bekleriz.
💬Bu sayımızla ilgili yorumlarınızı, düşüncelerinizi bekliyoruz! Aşağıda buluşalım.
✨ O zaman haftaya görüşmek üzere diyelim mi? ✨
Şerefe!
💕 Yasmin 💕
Emeğinize sağlık 👏 Çok şükür romantiklik derdim yok😂